‘Şenlik’ kaldığı yerden…

Fotoğraf: pixabay
Maçlar başlamadan ortam şenlenmeye(!) başladı bile… Yöneticiler ve medya, yaklaşık üç aylık aranın ardından bıraktıkları yere dönüverdiler. Eh, tersi de beklenemezdi zaten…
Yöneticiler, henüz ellerinde hakemleri konu edecek malzeme bulunmadığı için şimdilik birbirleriyle uğraşıyor ya da taraftarlara kışkırtıcı, koşullandırıcı mesajlar göndermekle yetiniyorlar. Arada fırsatını bulup iktidara yaltaklananları da es geçmemek lazım…
Federasyon Başkanı Nihat Özdemir ile Fenerbahçeli yöneticiler arasındaki tartışma, futbola katkı anlamında zerrece değer taşımayan içeriği ve seviyesizliğiyle ibretlik bir örnek oluşturuyor. Öyle ki insan, yanıtını bildiği halde, “Futbol bu insanların elinde mi gelişme kaydedecek” diye sormadan edemiyor.
İktidarın kendisine muhalefet edenlerin bir kısmını "FETÖ"cülükle damgalayıp mahkum etme “kurnazlığı” kimilerine yol göstericilik ediyor. Bu yaklaşımdan ilham alan bazı yöneticiler, büyük bir iştahla gammazcılığa soyunup tartıştıkları kişileri aynı damgalama yöntemiyle hedef göstermeye, sindirmeye çalışıyorlar.
İnsanların, sorun ya da anlaşmazlık yaşadıkları kişileri "FETÖ" bağlantısıyla suçlaması neredeyse moda haline geldi. İktidar, nefretten sonra ispiyonculuğu da toplumsal ilişkilere yerleştirmeyi başarmış olmanın gururunu doyasıya yaşayabilir!.. Medenice tartışmak artık yerini, orta mektepli ergenler seviyesinde, tehdit ağırlıklı, hedef göstermeli, laf sokmalı ağız dalaşına bırakmış durumda...
Başka bir kulübün başkanı ise camiasının geleceği ile ilgili olarak umut dolu mesajlar eşliğinde parlak tablolar çizerken arada Cumhurbaşkanı’na ve iktidara bol yağlı övgülerini sunuyor!..
Nefretin, ispiyonculuğun yanı sıra “muktedire yaranmaya çalışmak” şeklinde boy gösteren yalakalık da altın çağını yaşıyor!.. Beklentiler doğrultusunda yol alabilmenin, hedeflere ulaşabilmenin en öncelikli koşulunun egemen güçle arayı iyi tutmak olduğu düşüncesi yönetici konumunda bulunanlarca içselleştirilmiş durumda. Nefretle, ispiyonculukla, yalakalıkla hemhal öyle bir toplumsal iklim yaratıldı ki çıkar uğruna çiğnenmekte bir an bile tereddüt edilmeyecek hiçbir değer kalmadı. Futbol, bu çürümüşlüğe belirgin biçimde tanık olunan alanlar arasında…
Oyun yeniden başlamak üzereyken, medya da üç ay önceki kıvamına döndü. Salgın sürecinde, kulüplerin karşı karşıya kaldığı yıkım yüzünden atmasyon transfer haberlerine mecburen ara vermişlerdi. Kulüplerin mevcut oyuncularıyla ilgili ekonomik yükümlülüklerini yerine getirebilecekleri bile şüpheliyken bu tür transfer haberlerinin hiçbir inandırıcılığı olmazdı tabii… Ama şimdi? Çark dönmeye başladığına göre koca koca puntolarla yazılan palavra transfer haberleri sayfaları süsleyebilir… Rant dışında pek bir derdi olmayan medyanın, bütün bu yaşananların ardından kendisini sıkı bir sorgulama ve öz eleştiri sürecinden geçirip, “Ya gerçekten bizim bu yaptığımıza gazetecilik denmez” diyecek hali yok elbette...
Kulüpler borçtan ve parasızlıktan inim inim inlerken medya yine de onlara pahalı transferler yaptırmaya kararlı!.. “Medyanın böyle bir gücü var mı ki” sorusu, yakın geçmişe bakıldığında pek de yersiz görünmüyor. Özellikle medya, menajer, taraftar üçlüsü güçlerini birleştirdiğinde yöneticiler üzerinde etkili olabiliyorlar. Bu üçlünün bazı transferlerde ciddi anlamda rol sahibi olduğu gerçeği yadsınamaz…
Evet, şenlik(!) başlıyor… Çirkinliklere, utanmazlıklara bırakılan yerden devam edileceğini gösteren pek çok işaretle birlikte…
Evrensel'i Takip Et