Libya bölünür mü?
Fotoğraf: Murat Kula/AA
Libya’nın bölünmesine dair senaryolar yaklaşık iki aydır bölge basınında yazılıyor. Bu senaryoda ağırlıklı olarak Libya’nın iki bağımsız devlet şeklinde bölünmesinden çok ikili federasyon benzeri bir yapı kurulabileceğinden bahsediliyor.
Libya’da yıllardır süren kaos, hâlâ devam eden ve giderek tırmanma sinyali veren savaş, istikrarsızlık, sürekli yeni aktörlerin katılımıyla büyüyen ‘taraf ülkeler’ listesi gibi faktörler tedirginlik yaratıyor.
Mülteci akınları, petrol üretim ve nakil rutininin alıcı ülkelerin hesaplarını alt üst edecek kadar sekteye uğraması, sahada savaşan tarafları destekleyen ülkeler açısından maliyetin katlanarak artması gibi riskler de sık sık gündeme geliyor.
Bu arada Akdeniz’de giderek ısınan enerji kaynakları arama, çıkarma, yeni pazar oluşturma ve bütün bu süreçlere dahil olma yarışı kısa bir korona arasından sonra tekrar canlanmaya başladı.
Libya bu sürecin en önemli unsurlarından biri.
Velhasıl Libya’daki süreçlere dahil olan ülkelerin hedefi en az maliyetle, çıkarlarını en fazla koruyacak sonuçlara kestirmeden ulaşmak. Bu arada kendilerine ‘ayırdıkları’ veya almaya niyetlendikleri pastanın yeni aktörlerin katılımıyla küçülmesinin önüne geçmek.
Ana hatlarıyla bu riskler ve faktörler çerçevesinden bakıldığında Libya’nın bölünmesi senaryosunu birçok ülkenin göz ardı etmediğini söylemek mümkün.
Son günlerde gerçekleşen yoğun diplomatik atakların, açıklamaların satır aralarında bölünme senaryosuna da değiniliyor.
Ancak bölünme senaryosunun kilitlendiği birkaç nokta var ve henüz sürece taraf olan ülkelerin bu noktaları tek başlarına aşmaları veya en azından şimdilik diğer aktörlerle asgari mutabakat sağlayabilmeleri pek mümkün görünmüyor;
◘ Libya petrol ülkesi ve bunca aktörün Libya’ya dahil olmasının sebebi de bu. Petrol yatakları, nakil hatları ve rafineriler tek veya birkaç noktada toplanmış değil. Bu durumda, bölünme neye göre yapılacak? Sahadaki mevcut duruma göre, halihazırda savaşan iki taraftan biri petrol yataklarının ve nakil hatlarının çoğunu elinde tutuyor. Diğer taraf ise, rafineri ve ihracatı sağlayan noktaları kontrol etme avantajına sahip.
◘ Hafter tarafının son dönemde askeri açıdan kayıpları olmakla birlikte hâlâ güçlü olduğunu belirtmek gerek. Sarrac yani Trablus hükümetinin askeri kazanımları, Türkiye’nin hava saldırıları sayesinde gerçekleşti. Ancak her halükarda Hafter tarafı askeri açıdan, Sarrac tarafı ‘kısmen’ siyasi açıdan avantajlara sahip. Bölünme senaryosu iki tarafı da ellerindeki kozlardan feragat etmeye zorlayacak. Sahada ve diplomatik açıdan durum günlük değişirken taraflar böylesi bir ‘fedakarlık’ yapar mı?
◘ Tarafları destekleyen ülkeler açısından da durum karışık. Mesela Sisi yönetimindeki Mısır Müslüman Kardeşler’i kendine büyük bir tehdit olarak görüyor. Türkiye’nin PKK’ya bakışına denk bir tehdit algısı var. Mısır yönetimine göre Sarrac Hükümeti, Müslüman Kardeşler’in temsilcisi konumunda. Kısacası Mısır, ne olursa olsun komşusu olan ülkede Müslüman Kardeşler görmek istemiyor.
Sarrac’ı destekleyen Türkiye açısından ise bambaşka bir durum var; Rusya son haftalarda Libya’ya çok daha aktif bir şekilde dahil olmaya başladı ve Türkiye ile aynı safta durmuyor. Suriye’deki makas farkını farklı dosyalardaki ortak çıkarlar üzerinden tolere edebildi iki ülke. Ancak Libya Suriye’den farklı ve Akdeniz’deki enerji savaşının göbeğindeki ülke bugünlerde. Rusya’nın sürece agresif bir şekilde dahil olması Türkiye’nin Sarrac’a desteğini sürdürmesini ne kadar mümkün kılar? Bu arada, Libya meselesi ısındıkça bir gözümüz de İdlip’te olmalı. İdlip ve Libya artık Rusya ve Türkiye’nin birbirlerine sahada karşılık verdikleri arenalar haline geldi.
Tabi Rusya’nın sürece daha fazla dahline ABD ve Fransa gibi ülkeler tepki gösterirken Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkeleri de nasıl dengeyi sağlayabileceğini düşünmeye başlamışlar gibi görünüyor.
Bu bölünme senaryosu ve belki de yeni senaryolar önümüzdeki günlerde, Libya’daki durumun değişkenliğine bağlı olarak tekrar tekrar önümüze gelebilir.
Bugünlerde Rusya, Türkiye, Mısır, ABD, Fransa gibi Libya meselesinde adı sık duyulan ülkeler Sarrac ve Hafter’i aynı masaya oturtma çabasında.
Sarrac’ın Moskova’ya gidişi, Tobruk Meclis Başkanı’nın Mısır ile temasları, ateşkes çağrılarını öngören deklarasyonların nihai amacı bu. Trablus ve Tobruk merkezli iki yönetimin aynı masa etrafında oturmasını sağlamak ve ardından Suriye’deki Cenevre süreçleri benzeri bir dönemin başlatılması.
Gerçi son gelişmelere ve ateşkes çağrıları ile ‘hayır, savaşmaya devam edeceğiz’ çıkışlarına bakılırsa diplomatik girişimler epey zorlu geçecek gibi görünüyor.
Bu arada Hafter cephesinin sahadaki kayıpları Türkiye içinde epey heyecan yarattı ancak Libya’da çok fazla aktör olduğunu, sahada ve diplomatik açıdan süreçlerin çok değişken olduğunu göz ardı etmemek gerek. Rusya dahil aktörlerin en azından şimdilik Hafter’den vazgeçmeye niyeti yok.
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27
- Ne gidebiliyorlar ne de kalmalarına izin var! 02 Eylül 2024 06:40
- Lübnan bir kez daha ateş hattında! 30 Ağustos 2024 04:54
- Sinvar geldi, Türkiye devre dışı kaldı! 08 Ağustos 2024 04:56