Korkan var mı?

Fotoğraf: Evrensel
Bir iktidarın caydırıcı, korkutucu gücü nereden gelir? Kuşkusuz öncelikle silahlı “güvenlik” güçlerinden, mahkemelerinden, cezaevlerinden. İktidarlar bunlar aracılığı ile korku yayar, sindirmeye çalışır, denetler ve susturur. Bir iktidar elindeki bu araçlara rağmen muhalifleri susturamıyor, onları sindiremiyor, üzerlerinde korkuyu hakim kılamıyorsa o iktidar artık politik, psikolojik üstünlüğünü yitirmiş, ipleri elinden kaçırmaya başlamıştır. Genellikle böylesi durumları artık tersine çevirmek pek olanaklı değildir. Ülke böylesi bir süreci yaşıyor. Son tutuklanan gazeteciler bu durumun adeta canlı birer örneği gibi oldu.
Bu ülkenin insanları yaptığı haberden dolayı ceza alan, haber peşinde koşarken öldürülen gazetecilere tanık olmuştu ve halen de oluyor. Ama ilk kez yapmadıkları haberden dolayı tutuklanan gazetecilere de tanık olduk. TELE 1 Ankara Temsilcisi İsmail Dükel ve Oda TV Ankara Haber Müdürü Müyyesser Yıldız gözaltına alındılar. Yöneltilen suçlama ise herhalde daha etkili olsun diye “askeri casusluk” olarak seçilmiş. Gazetecilere ve muhaliflere korku salmak için çok cafcaflı ama bir o kadar da düzmece ve gerçek dışı bir suçlama!
Son zamanlarda peş peşe gazeteciler tutuklanıyor, muhalif basına sudan gerekçelerle cezalar veriliyor, Basın İlan Kurumu ise sansür dairesi gibi çalışıyor, milletvekilleri Meclisten atılıyor. İktidarın gücü gözaltına almaya, tutuklamaya, cezalar yağdırmaya, istatistik rakamlarla oynamaya yetiyor ama gerçeği, demokratik hakları ve özgürlükleri elde etmek için mücadeleye atılanları engellemeye, korkutmaya, sindirmeye yetmiyor ve artık kesinlikle belli oldu ki hiç yetmeyecek. Zülmü ve çaresizliği kendine kalıyor, etkisizliği ve güçsüzlüğü tüm ülkeye yayılıyor.
Tarihte de hep böyle olmadı mı? Katledilen, zindanlara tıkılan, kaybedilen gazeteciler, muhalifler tarihteki onurlu yerlerini aldılar ve alıyorlar. Palyaço kılıklı diktatörler, zalimlikte sınır tanımayan devletler, zorba yönetimler kendi halklarının, dünya halklarının mücadelesi ile yerle yeksan oldular. Halklar güçlerini tarihsel ve toplumsal haklarından almaktadırlar. Büyük Fransız Devrimi’nden sonra yayımlanan İnsan Hakları Beyannamesi bu hakkı insanların temel hakları arasına aldı. Yani diktatörlerin, kralların, sarayların hakları değil, halkların hakları temel alındı ve öyle yüründü.
Tarih böyle ilerliyor. Uzun süren olağan gelişme dönemlerinden sonra öyle bir an geliyor ki, toplum bir sıçrayışta yepyeni bir düzeye ulaşıyor ve eski ne varsa tasfiye ediliyor. Boşuna “Devrimler tarihin lokomotifleridir” denmiyor. Tabii zoru da unutmamak gerek! Zor yeni bir topluma gebe eski toplumlara ebelik ediyor. Zorbalık ve baskı yayıldıkça olağanlaşıyor, eski gücünü ve etkisini yitiriyor, toplumu değiştirecek olanlar bu baskı ve zülüm altında çelikleşiyor ve gelişiyor. Yeni bir toplumun doğması kaçınılmaz oluyor.
Bakın işte gazetemiz Evrensel geçtiğimiz günlerde 25. yıl dönümünü kutladı. Kapatmalar, cezalar, Metin gibi muhabirlerinin katledilmesi bu yürüyüşü engelleyemedi, bundan sonra da hiç kimsenin kuşkusu olamasın ki engelleyemeyecek. Çünkü Evrensel sadece bir gazete değil, tepeden tırnağa işçi ve emekçi mücadelesinin sesi, halkın çıkarlarının savunucusu, yayıcısı ve kürsüsü, politik mücadelenin örgütlenmesinin güçlü bir aracıdır. Kim, nasıl halkın sesinin duyulmasını engelleyebilir ki? Birkaç yolu tıkayanlar, bin yeni yolun açılmasını engelleyecek güce ve iktidara sahip değildir ve hiç olamadılar. Halkın Kurtuluşunu engelleyebildiler mi, Devrimin Sesini susturabildiler mi, işçinin emekçinin Evrensel sesini susturmaya güçleri yetecek mi?
Kalemini satmamış dürüst gazeteciler, namuslu aydınlar, her gün ekmeğinin peşinde koşan işçi ve emekçiler korkmuyorlar ve korkmayacaklar. Ama birileri fena halde korkuyorlar. İstiyorlar ki ülke mezar sessizliğine bürünsün, istiyorlar ki yaprak kımıldamasın, istiyorlar ki bütün basın resmi gazete olsun, istiyorlar ki halk sokağında, mahallesinde nefeslerini hep sırtında hissetsin. Ama boşuna. Kazan kaynıyor. Buharı zapt etmek mümkün değil. Kendi partisini, çevresini zapt edemeyenlerin, sürekli yeni partiler doğuranların halkın gücünü zapt edebileceğini sanmak, korkunun egemen olacağını ummak ne büyük bir hayalciliktir!
Evrensel'i Takip Et