17 Haziran 2020 00:50

Pandemi bahane, amaç ‘toplantı ve gösteri hakkı’nı ‘lütuf’a dönüştürmek!

HDP'nin 'Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü'nün İzmir kolu yola çıktı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Halkların Demokratik Partisinin, HDP Milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun vekilliklerinin düşürülmesini protesto etmek için, 15 Haziran’da “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü” sloganıyla başlattığı yürüyüş, emniyet güçlerinin engellemelerine karşın sürüyor.

Edirne ve Hakkari valileri, yürüyüşün başlamasını engellemek için, aldıkları “eylem yasağı” kararlarını gerekçe göstererek, yürüyüşe katılanlara karşı zor kullandı, bazılarını gözaltına aldı.

Daha yürüyüş başlamadan;

Havuz medyasının HDP açıklamalarına tam karartma uygularken AKP-MHP cenahından başlatılan tehdit ve karalamaları manşetlere çeken tutumu,

-Yürüyüşün başlatılacağı Edirne ve Hakkari başta olmak üzere, güzergah üzerinde bulunan Tekirdağ, İstanbul, Van, Adana gibi 10 ilde valiliklerin, 14 Haziran’dan başlayarak 2 ila 15 gün arasında yapılacak tüm eylemleri, bu kentlere yapılacak giriş ve çıkışları yasaklaması,

*Hakkari ve Edirne’de emniyetin, düzenlenecek basın açıklamalarını engellemeye yönelik aldığı önlemler ve yürüyüşçülere karşı zor kullanma, gözaltına alma tutumu açıkça gösterdi ki;

Türkiye’de vatandaşların “Herkesin önceden izin almaksızın, silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğu”(*) biçimindeki temel hakkı, “hak” olmaktan çıkarılıp iktidarın icazetine bağlı bir “lütuf” haline getirilmiştir.

PANDEMİ İSTİSMARCILIĞINDA SINIR YOK! 

Valilerin, HDP’nin “Demokrasi Yürüyüşü”nü engellemek amacıyla illerindeki her tür eylem ve etkinliği yasaklamasının gerekçesi ise pandemi; yani yürüyüşün virüsün yayılmasını artıracağı iddiası!

Tabii ki, 18 yıl boyunca Erdoğan-AKP iktidarının çeşitli iş kollarındaki 16 grevi “Milli güvenlik ve genel sağlığı tehdit ettiği” gerekçesiyle yasaklaması ne kadar inandırıcıysa, bugün “pandemi“yi gerekçe göstererek bu illerde eylem ve etkinliklerin yasaklanması da o ölçüde inandırıcıdır!

Çünkü bu ülkede; milyonlarca işçi pek de etkili olmayan önlemlerle fabrikalarda çalıştırılmaktadır. AVM’ler, ticarethaneler, kahveler, restoranlar açılmıştır; parklar, plajlar, sahiller günün her saatinde dolup taşmaktadır. Dahası virüse karşı önlemler, “maske-mesafe-hijyen”e indirgenmiş, Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak iktidar sözcüleri, virüsü “yenmiş olmak”la övünmektedir.

Bu koşullarda, HDP milletvekillerinin sınırlı sayıda insanla “yürümesi”, virüsün yayılmasına nasıl neden olabilir ki?

Bugüne kadar virüse karşı mücadeleyi; işçi haklarının gasbedilmesi, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, siyasi partiler ve seçim yasalarını değiştirmek, barolar ve odaları tasfiye etmek gibi kendi amaçları için kullanan, kullanmak isteyen AKP iktidarı, şimdi de HDP’nin yürüyüşünü yasaklamaya kalkarak kendi inandırıcılığına ağır bir darbe vurmaktadır.

Tabii hâlâ, aldıkları kararlara halkın inanması gibi bir sorunları kalmışsa!

YASAK HDP’Yİ HEDEF ALMIŞTIR AMA...

Elbette ki “yürüyüş yasağı” en başta HDP’ye yöneliktir.

Hükümetiyle, AKP’siyle, MHP’siyle ülkede demokrasi ve özgürlükleri ve demokratik normları önlerinde engel olarak gören odaklar ve onların her türden sözcüleri, HDP’yi kuşatarak marjinalize etme ve tasfiye etme amacı gütmektedir. “Demokrasi Yürüyüşü”nü yasaklama da bu amacın bir parçasıdır. Hele de CHP, “Sokağa çıkmayı” ve dolayısıyla bu “yürüyüşü” de “İktidarın tuzağına düşmek” olarak ilan etmişken AKP ve Erdoğan’ın bunu kullanmaması beklenemezdi.

Bu yüzden yürüyüş yasağı en başta elbette HDP’yi hedeflemiş, onu itibarsızlaştırma, kriminalize etme amacının bir parçası olarak kullanılmak istenmiştir, istenmektedir. Nitekim, Perinçek ve VP’nin “HDP’yi kapatma” kampanyasının “yürüyüş yasağı”yla eş zamanlı olarak tezgahlanması, Başak Demirtaş’a yönelik cinsiyetçi saldırı ile halkın sinir uçlarının hassasiyetinin yürüyüşle eş zamanlı olarak test edilmeye kalkılması, yasaklamanın dolaysız hedefinin HDP olduğunun göstergeleridir.

TÜM HALKIN TOPLANTI VE GÖSTERİ HAKKINA SALDIRIDIR

Ancak elbette ki, ülkenin üçüncü büyük partisinin milletvekillerinin öncülüğünde yapılan “Demokrasi Yürüyüşü”nü yasaklamak, anayasa ve yasaların tanıdığı bir temel hakkı ”pandemi” gerekçesiyle yasaklamak; 

İktidarı eleştiren ve eleştirisini gösteri ve yürüyüş gibi eylemli bir biçimde göstermek isteyen her siyasi parti ve çevrenin,

-Hak ve özgürlük talep eden bütün demokrasi güçlerinin,

-Taleplerini toplu olarak dile getirmek isteyen sendika ve emek örgütlerinin,İktidarın hoşuna gitmeyen taleplerle mücadele eden her çevre örgütünün, kadınlar ve gençliğin uyanış içindeki kesimlerinin mücadelelerine getirilen bir yasaklamadır. Ki, bu da en azından bu hakların, ancak iktidarın izin verdiği sınırlar içinde kullanılmasının isteneceğinin işaretidir.

Onun içindir ki, HDP’nin “Demokrasi Yürüyüşü”ne yönelik yasaklamalar, hak ve özgürlük mücadelesi içindeki kesimlerin kazanılmış bir hakkını “lütuf”a dönüştürme adımıdır.

(*) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 3. maddesi

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa