19 Haziran 2020 00:20

Demokrasi mücadelesinin başarısı için…

Abbasağa parkında yüzlerce kişi.

Fotoğraf: Meltem Akyol/Evrensel

Paylaş

Halk üzerindeki etkinliğini kaybeden, güç yitiren iktidarların dizginleri elden kaçırmamak için genel olarak başvurdukları ilk çare şiddet ve zorbalığı artırmaktır. Bunun nedenleri ise güncel gelişmelerde, gizlenemeyen gerçeklerde yatmaktadır. İşsizlik çığ gibi büyümekte, yoksulluk yaygınlaşmakta, çalışan kitlelerin yaşam ve çalışma koşulları kötüleşmekte, geçmişte mücadele ile kazanılmış haklarına el uzatılmakta, bunlar gasbedilmeye çalışılmaktadır.

İktidarın halka verebileceği olumlu hiçbir şey bulunmamaktadır. Kuru vaatler, istatistik oyunları, milliyetçiliğe ve dine bulanmış propaganda ve demagojiler, kitlelerin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle gerçeğin duvarına çarpmakta, tuzla buz olmaktadır. İktidar muhalefeti susturmaya, kitleleri bölmeye, onların birleşik mücadelesini önlemeye yönelik adımlar atmakta, bu nedenle sık sık “terör, darbe kalkışması” gibi suçlamalarla saldırıya geçmektedir. Oysa CHP’den 1 ve HDP’den 2 milletvekilinin Meclisten atılması örneğinde olduğu gibi siyasi gericiliği güçlendirmek için atılan her adım kitlelerin hoşnutsuzluğunu bastırmak için atılmakta, barolar, meslek örgütleri, sendikalar ve işçi hakları tehdit altına alınmakta, gazetecilere ve gazetelere yönelik suçlamaların kapsamı genişlemektedir.

Açıkçası koşullar birleşik bir mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Çünkü ne gazetecilere ne meslek örgütlerine ne siyasi partilere yönelik saldırı ve suçlamalar, ne de işçi ve emekçilere yönelik ekonomik saldırılar ayrı süreçler, birbiri ile bağlantısı olmayan gelişmelerdir. İktidar bütün toplum kesimlerine, muhalif partilere saldırmakta ve onları susturmaya çalışmaktadır. Kürt siyasi hareketi ve mücadelesi bu saldırıların en fazla ve şiddetle yöneldiği kesim olmaktadır. “Kürt sorunu yok, terör sorunu var, HDP yok PKK var” suçlamaları peş peşe savrulmakta, Kürtler yalnızlaştırılmaya, tüm muhalefet etkisizleştirilmeye, sindirilmeye çalışılmaktadır.

Oysa Kürt mücadelesinin bu ülkede verilen demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ne denli önemli bir yer tuttuğunu olaylar ve gelişmeler defalarca kanıtlamıştır. Bugünlerde de HDP demokratik hal ve özgürlükler için yürümekte, bu yürüyüş baskı ve zorbalıkla engellenmeye çalışılmaktadır. Koşullar demokrasi ve özgürlükler için mücadele eden kesimlerin bu yürüyüşe sözle değil, fiilen destek vermesi gerektiğini, iktidarı kınayan ve suçlayan mesajlarla yetinilmemesi gerektiğini açık seçik ortaya koymaktadır. ABD’li emekçilerin ırkçı saldırıya nasıl birleşik bir mücadele ile karşılık verdikleri gözlerimizin önündedir. 

Sokakları doldurmak, birlikte yürümek ve mücadele etmek kitlelerde biriken derin hoşnutsuzluğun ve öfkenin de açığa vurulmasına yardım edecektir. Pandemi buna engel değildir. İlk olarak AVM’leri açan da işçileri kural tanımadan çalıştıran da bu iktidardır. Muhalif kesimlerin mümkün olduğunda çabuk “salgın tedbirleri” ortamından kendilerini kurtarmaları gerekiyor. Artık bu tedbirler salgını önlemek için değil, toplumsal gelişmeleri bastırmak ve kontrol altına almak için kullanılmaktadır. Gerçi bu baştan beri böyleydi ve tedbir diye alınanlar büyük bir ikiyüzlülüğe, sahte ve sonuç vermeyecek uygulamalara sahipti ve halk kendini korusundan öte bir anlam ifade etmiyordu.

Artık mızrak çuvala sığmıyor. Karşımızda lime lime dökülen bir iktidar var. Baskı ve şiddet ne onu kurtarabilir ne de kitlelerin hoşnutsuzluğunu yatıştırabilir. Son yıllarda genellikle olduğu gibi bugün de Kürt mücadelesi yeni bir başlangıcın fitilini ateşliyor. Birleşik mücadele ve direnişi örmenin koşulları bugün dünden daha elverişli ve bunun için çaba göstermek gerekiyor. Parçalayarak, bölerek yönetmeye karşı birleşik mücadele ve direniş! İktidarın anlayacağı tek dil budur ve sabrederek, “Provokasyona gelmeme” bahanesine sığınarak varılabilecek bir yer bulunmamaktadır. Önemli günlerin içindeyiz ve bunun sorumluluğu ve bilinci ile hareket etmek durumundayız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa