20 Haziran 2020 23:17

İstanbul’un orta yeri Beyoğlu, sinema ve tarih

Beyoğlu caddesinde ilerleyen nostaljik tramvay ve caddede yürüyen insanlar.

Fotoğraf: Twenty20

PAZAR
Paylaş

Tarih yazma ya da tarih üzerine yorum getirme zorluğu

Tarih yazıcılığı hayatın her alanı, sanatın her disiplini için zordur. Siz ya da birileri yazmadığında da olgular, objeler, yaşanmışlıklar geçmişiyle bugünüyle vardır ve tanıklık yapan son insan, yazılı, sözlü son belge-bilgi olduğu sürece de olacaktır. Bütün mesele sizin uzanıp ona dokunabilmenizdedir.

Tarihi bilgi-belge üzerine yazmak, araştırmalar yapmak bilgi ve belge eksikliği nedeniyle oldukça güçtür. Güçlüklerden biri de doğru bilgi ve belgeye ulaşabilmektir. Bu sinema alanında da böyledir. Başlangıcından itibaren belgesi olmayan sinemamızın, yazarı da, araştırmacısı da olması gerektiği kadar olamamıştır. Buna bir de belge biriktirme geleneğinin eksikliği eklendiğinde,  -tıpkı yıllarca yapılan Yeşilçam sineması gibi- karanlıkta el yordamıyla, kişisel çabalarla tarih yazma güçlüğü ortaya çıkmaktadır.

Yeterli yazılı belge, araştırma olmaması, tanıklıkların kayda geçmemesi, arşivlerin tutulmaması, anıların yazılmaması, var olan belgelerin kişisel arşivlerde bulunması, araştırmacıların, tarihçilerin, akademisyenlerin kullanımına açık olmaması bilimsel araştırmaları daha da güçleştiren bir durum oluşturmaktadır.  Yeterli olmayan az sayıdaki belgeye ulaşmaktaki güçlük, kaynakların ve kişisel çabaların yetersizliği birçok olumsuzluğu da beraberinde getirir. Zaman içinde, belgeye dayanmayan kulaktan dolma bilgiler, aynı kaynaktan çoğaltılan eksik ya da yanlış bilgiler genel doğrulara dönüşür.

TARİHTE BÜYÜLÜ YOLCULUKLAR

Fakat hangi alanda olursa olsun tarihte yolculuk yapmak meraklısı, ilgilisi için büyüleyici bir durumdur. Ulaştığınız, öğrendiğiniz her yeni bilgi, tanıdığınız her yeni tarihi şahsiyet sizi çok şaşırtabileceği gibi başka yeni bilgilere ve şahsiyetlere taşıyacaktır. Tarihin birçok dönemecinde, durağında size “inanılmaz”, “müthiş” dedirten hayatın her alanındaki bu görkemli geçmiş sizi gününüzü daha birikimli ve bilinçli yaşamanızı sağlayacak, daha bilinçli bir gelecek yolculuğuna çıkaracaktır. Geçmişin insanından mahallesine, köyüne, kasabasına, kentine, mimarisine kadar var olan her şeyin bilgisi anısı, kalıntısı size çok şey katacaktır.

Var olduğunuz, fark etmeye, bilincinizle hayatı, dünyayı, insanı algılamaya başladığınız andan itibaren siz de bilgi ve anı biriktirmeye, şekillenmeye ve hayatı kendinizce yaşamaya başlarsınız. Bütün bu biriktirdikleriniz, yaşadıklarınız da zaman içinde sizin anılarınızı ve tarihinizi oluşturur.

“İnsan yaşadığı yere benzer” demişti Edip Cansever “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde,

“O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer

Suyunda yüzen balığa

Toprağını iten çiçeğe

(…)

Anısı ıssızlıktır

Acısı bilincidir”

Ben ya da siz ne kadar benziyoruz yaşadığımız yere, yerlere? Ben meraklıyım, izini sürüyorum geçmişimin, yaşadığım yerlerin, biriktirdiğim anıların, yolumun kesiştiği insanların. Doğup büyüdüğüm, çocukluğumu, gençliğimi yaşadığım Kartal’ın, orada biriktirdiğim anıların, tanıdığım insanların. Sonrasında hayatımda önemli yer kaplayan, çok zaman geçirdiğim, çok şey yaşadığım Kadıköy’ün, Beşiktaş’ın, Cihangir’in, Galata’nın, Beyoğlu’nun; Köprüaltı’nın, Ortaköy’ün, Hisar’ın, Cennet Bahçesi’nin, İstiklal Caddesi’nin, hepsinin toplamında İstanbul’un peşini bırakmıyorum.

Mekanların, anılarımın, insanlarımın izini sürüyorum. Yaşayamadığım, yetişemediğim geçmişin, meraklısı, ilgilisi olduğum alanların da. Bir süredir yazdığım Beyoğlu’nun tarihi sinemalarını araştırırken de çok sayıda yeni bilgiye ulaştım. Her ayrıntı beni yeni araştırmalara, bilgilere yöneltti; birçok tanımadığım, bilediğim, duymadığım bilgilerle, tarihi şahsiyetlerle tanıştım. Yıllarca yaşadığım Beyoğlu’da, İstiklal Caddesi’nde yaşarken bilmediğim, önünden geçerken fark etmediğim bilgilerdi bunlar.

BEYOĞLU, TARİHİ YAPILARI VE SİNEMALARI

“İstanbul’un orta yeri sinema” demişti ya Orhan Veli, Beyoğlu’nun her yanı sinemaydı. Hem de ne yazık ki artık var olmayan, yanan yıkılan, yok edilen inanılmaz güzellikte, eşsiz, görkemli tarihi binalarda, pasajlarda var olan görkemli tarihi sinemalardı.

Birçoğumuzun Beyoğlu’da, İstiklal Caddesi’nde yaşarken, gezerken önünden her gün defalarca kez geçtiği halde kafasını kaldırıp batmadığı, varlığını fark etmediği, görkemini görmediği tarihi yapılar, pasajlar o binalarda olan sinemalardı bunlar.

Beyoğlu’nun, 1500’lü yıllarda bile 100 bini bulan nüfusuyla dünyanın sayılı büyük semtlerinden biri olduğu yazılı tarihinde. 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında, Galata Kulesi çevresinden Galatasaray’a kadar uzanan bölgede çoğunluğu Rum, Ermeni ve Yahudiler olan yabancı uyrukluların yaşadığı biliniyor. Osmanlılar’la bazı devletlerin Beyoğlu’da arsalar edinerek binalar yaptırmaları, geniş kadrolu personellerin de buralara yerleşmelerine yol açar.

Önceleri adı Cadde-i Kebir olan, cumhuriyetten sonra İstiklal Caddesi denilen ana yol boyunca mağazalar, bankalar, kahvehaneler, tiyatrolar, sinemalar, pastaneler ve eğlence yerleri açılır. Beyoğlu’yu, tarihi sinemalarını anlatırken, onların yer aldığı tarihi binalardan, pasajlardan söz etmeden olmaz ya da tersi bazı tarihi bina ve pasajlardan söz edecekseniz mutlaka bünyelerinde yer alan görkemli tarihi sinemalardan da söz etmeniz gerekir.

4 hafta boyunca yazdığımız “Beyoğlu’nun Tarihi Sinemaları”nı anımsar, anımsatırken adından söz ettiğimiz tarihi apartmanların, hanların ve pasajların da adından kısa bilgilerinden söz ettik. İstiklal Caddesi boyunca hikayesi olan, anlatılacak çok sayıda tarihi binayla, kaplı olan Beyoğlu’nun önümüzdeki haftalarda bilgilerini, hikayelerini, yazmayı sürdüreceğimiz içinde, bünyesinde sinema, tiyatro salonu olan;

Cercle D’Orient (Büyük Kulüp veya Serkildoryan binası),

Anadolu Pasajı,

Atlas Pasajı,

Elhamra Pasajı,

Halep Pasajı,

Suriye Pasajı’nın yanı sıra, Çiçek Pasajı, Aynalı (Avrupa) Pasajı, Aznavur Pasajı, Tokatlıyan Pasajı, Narmanlı Han ve Mısır Apartmanı gibi gibi tarihi bina ve pasajlardan da söz edeceğiz.

Haftaya; Cercle d’Orient,

sinemalar ve tarihi pasajlar

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa