23 Haziran 2020 00:50

Şu liyakat meselesi…

CHP milletvekilleri Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında ellerindeki dövizlerle RTÜK'ü protesto ederken

Fotoğraf: MA

Paylaş

Burjuva muhalefetin, örneğin CHP ve kuşkusuz en başta Kılıçdaroğlu’nun son zamanlarda en çok üzerine titredikleri konu liyakat. Kılıçdaroğlu, hatta yanına adaleti de ekleyerek, “Biri olmadan diğeri olmaz, devletin temel direği bu ikisi” diyor.

Haksız mı?

Adam güreşçi. İyi güreşirdi. Dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuştu. Haydi, güreş federasyonu başkanlığı yaptı. Bu iş başka yetenekler de gerektirse bile, güreşten anladığından diyelim ki yapabilirdi. Sonra milletvekili yapıldı. Oy getirsin diye milletvekili adayı yapılırdı insanlar, yoksa ülke yönetmeyi iyi bildiği için değil. Zaten ülkeyi Meclisin yönetmediğini, hele günümüzde, çocuklar bile bilir. Eskiden de daima ama general ama şimdiki gibi sivil hep “Yönetmeyi iyi bilen” birileri çıkıp yönetmiş; ancak bizi ülkeyi halkın yönettiğine ikna etmeye çalışmaktan geri durmamışlardır. Yasaklar diz boyu olsa da burjuva demokrasisi “Halkın kendi kendisini yönetmesi” ya! Güreşçimiz gibileri, yönetme işinden hiç anlamasalar bile, halkın içinden birileri olduklarından bu kandırmacanın kanıtı olacaklar. Eh haydi…

Ama orada durulmuyor. “Arpalık” olarak kullanılagelmiş devlet işletmeleri aynı zamanda “ganimet”tirler de. Hangi parti yönetime gelirse, kural olmuştur, tüm devlet daireleri ve bağlı kuruluşlarına kendi adamlarını atar. Adettendir. Kılıfı, kendi politikalarını uygulamasının normal sayılması ve uygulamanın ekip işi olmasıdır. İşin aslıysa; bu kurumların keyfe göre kullanılabilmesini garanti altına almak için, bilgisiyle yönetmeye katkıda bulunmak yerine, yeteneksizliğinden kendisini yükseltip atayanların sözünü dinleyecek, sadakatinden kuşku duyulmayacak bendelere olan ihtiyaçtır.

Haydi adam dünya şampiyonu güreşçi ve ne de olsa bir meziyeti var. Diğerinin o da yok. AKP’nin hükümet olduğu 2002’de gazetecilik yüksek lisansını yeni yapmış ve tek bir gazetede bile çalışmamış. Hep devlet kurumlarında yapacak bir iş bulmuş ya da “Görev verilmiş”. Meclis, bakanlıklar, başbakanlık gibi yerlerde çalışmış daima. Bir de AA ve RTÜK’te. Anadan doğma yönetici; sürekli bir şeyleri yönetmiş. Bakılmış ki iyi, yani hakkını vererek istendiği gibi yönetiyor; güreşçi ile birlikte, hooppp yine isteğe uygun biçimde kredi dağıtımı yapan bir devlet bankasının yönetim kuruluna atanıyor.

Elinizi nereye atsanız aynı. Kurumları da ülke de böyle yönetiliyor. Kılıçdaroğlu eleştirmesin de ne yapsın.

Haklı olmasına haklı, ancak eleştirisinin içeriği problemli. Sorun, liyakat ve adalet sorunu olmakla kalsa…

Liyakat, “layık” kökünden geliyor, layık ya da uygun olmak demek. Hangi işse, o işin üstesinden gelebilecek yetenekte olmak. Kesinlikle her işi o işi en iyi bilen ve alanında en yetenekli ve tecrübeli olan yapmalı, bu doğru. Ancak iş devlet yönetmek olunca, konu çatallaşıyor. Bu nedenle Kılıçdaroğlu yanına adaleti de ekliyor ama yetmiyor. Aile sigortası önerisi iyi, ancak tekeller havuduyla götürürken halka 2 bin 500 TL aylık önermek yeterince adil midir?

Bekçi yasası yeni çıktı, çok sayıda bekçi alınıyor. Tek adam rejimi kendisini silahlandırıyor, bu açık. Ama gelin liyakat ihtiyacını bekçi alımına uygulayalım. Tamam, ideolojik donanımına bakılarak partizanlık yapılmasın. Peki, iyi silah kullanıp kullanmadığına göre mi alınacak?

Liyakat de, adalet de ideoloji yüklü sözcükler. “Kim için” diye sorulmadan anlamsızlar! Halk için mi tekeller için mi? Bakın TDK liyakat için hangi karşılığı veriyor: “Kendisine iş verilmeye uygunluk”! Almak değil, verilmek. Birisi ya da birileri iş veya görev verecek ve alan yapacak. Görev dağıtan bir yüce makam var ya da burjuva devlet, evet, böyle bir devlet. İşi belirleyip dağıtanla yapan aynı kişiler değil. Efendi ve bendelerle yürüyor işler. Burada ne liyakat ne de adalet olur!

Hangi işlerin nasıl yapılacağını kararlaştıran ve uygulayanlar aynı kişiler olmalı oysa. Bu, ancak halk olabilir ve ancak halk egemenliğinde olanaklıdır. Yasamayla yürütmenin her kademede seçimle gelen Meclislerde bütünleştiği, yönetenlerin bir kuruş fazla ücret almadıkları ve işin üstesinden gelemediklerinde halk tarafından anında değiştirilebildikleri halk egemenliğinde. Adalet de işin ve görevlerin liyakate göre dağılımı da kapitalizmde değil ancak sosyalizmde mümkündür.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa