01 Temmuz 2020 00:56

‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’sa nasıl olacak?

Avukatlar ile polis karşı karşıya

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

Paylaş

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganı, pandemi korkusunun “pik” yaptığı günlerde en çok duyduğumuz slogandı. Bu slogan etrafında bir hayli de tartışıldı. Ama bir yandan pandemi korkusunun gerilemesi, öte yandan yığınların taleplerinin bu korkuyu aşacak biçimde öne çıkması bu sloganın geriye çekilmesine yol açtı.

Slogan geriye düştü ama mücadele ilerledi ve son günlerde gerek dünyada gerekse ülkemizdeki gelişmeler, “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” tartışmasını da afaki bir slogan tartışması olmaktan çıkardı. Tam tersine, artık sahada karşılığı olan bir tartışma olarak yeniden gündemimize gelecek görünüyor. Daha doğrusu geldi bile!

Bu, dünyada, ABD’de George Floyd’un polis tarafından vahşice öldürülmesine karşı başlayan toplumsal infialin, ırkçılık, ayrımcılık, yoksul-zengin uçurumunda uçlaşan sınıfsal ayrılıklarını da kapsayarak Avrupa’ya sıçraması olarak kendisini gösterdi.

Ülkemizde ise pandemiyi fırsata dönüştürmek isteyen AKP-MHP ittifakı, “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” söylerken, kriz+virüs’ün faturasını işçi sınıfı ve emekçilere yıkmak, muhalif güçleri ezip tek parti, tek adam düzeninin önündeki engelleri kaldırmak amacıyla, “Her şeyin kendileri için daha iyi olacağı” bir düzen için harekete geçti.

EMEK VE DEMOKRASİ CEPHESİ DE KENDİSİ İÇİN "DAHA İYİ BİR ÜLKE" İSTİYOR

İktidarı elinde bulunduran güçler, emek cephesinin en temel haklarına yönelik olarak saldırıya geçmişlerdir. Öte yandan işçiler, emekçiler, demokrasi güçleri, tek parti tek adam yönetimine karşı mücadelenin güçleri açısından süreç, “sahada bir mücadele” için son derece önemli imkanlar sunan bir aşamaya gelinmiş olduğunu göstermektedir.

Bu açıdan bakıldığında;

1) Emek cephesinden toplu bir mücadele işareti: 19 milyon işçi ve emekçiyi doğrudan ilgilendiren kıdem tazminatının TES adı altında fiilen ortadan kaldırılması girişimi karşısında, son haftalarda ileri işçi ve mücadeleci sendikacıların sahaya yansıyan tepkileri, önceki gün DİSK ve Türk-İş’in ülke sathında illerde ve pek çok işletmede düzenlediği basın açıklamaları ve protestolar, “genel grev” de dahil her yolla “Kıdem hakkının savunulacağı”nın ilan edilmesi, sendikal mücadelede yeni bir dönemin işareti mahiyetindedir.

2) Çoklu baro’ girişimine karşı barolardan topyekün mücadele: Baro başkanlarının Ankara yürüyüşünden sonra baroların başlıca illerde mitingler düzenlemesi, önceki gün Mersin ve İzmir’de, dün İstanbul’da yerel mitingler yapılması ve bu mitinglerin yayılacağı doğrultusundaki açıklamalar göstermektedir ki, dün Meclise getirilen “çoklu baro sistemi” düzenlemesi, avukatlar cephesinde görülmemiş bir kitlesellikte ve ülkemiz demokrasi mücadelesi açısından tarihsel önemde bir mücadeleye sahne olacaktır.

3) Barolar yenilirse sıranın odalara geleceği açık: Cumhurbaşkanı, barolar girişimlerine her tepki gösterdiğinde, açıkça, odaların da “Hizaya getirileceğini” söylemiştir. Ancak AKP-MHP ittifakı baroları öne alarak, karşısında oluşması muhtemel birliği bölmek istemektedir. Ama, odalar da “çoklu oda sistemi”yle bölünmek istendiklerinin farkındadır. Bu yüzden baroların mücadelesinin odalardan tam destek alması şaşırtıcı olmayacaktır.

4) Sağlıkçılar örnek oldu: Pandeminin ilk haftalarında yaygılaştırılmaya çalışılan “Pandemi koşullarında mücadele olmaz” yargısını SES merkezli olarak sağlık emekçileri yıktılar. Çeşitli taleplerle hastane önlerinde basın açıklamaları yaparak taleplerini dile getirirken, aynı zamanda işçi ve emekçilere, pandeminin en ön safında mücadele ederken bile hak mücadelesi yapılabileceğini göstererek örnek oldular. Bundan sonra da girdikleri yolda ilerleyecek görünmektedirler. Onların bu mücadeleci tutumunun diğer kamu emekçisi kesimlerini ve sendikalarını da etkilemesinin beklenmesi yanlış olmaz.

5) Kadınlar ve gençlik için fırsatlar sunan bir süreç: Gençliğin ve kadınların uyanış içindeki kesimlerinin kendi talepleriyle mücadeleye ayrı bir dinamizm katacağı da tartışmasızdır ve bunun için koşullar daha da olgunlaşmaktadır.

6) Her renkten muhalefetin dışında kalamayacağı bir süreç: Elbette içine girilen dönem ilerici demokrat güçler ve sınıf partisi için her yönüyle son derece önemlidir. Burada HDP ve CHP’nin mücadeleye katılımının önemi tartışmasızdır. Ama bu mücadele, emek ve demokrasi mücadelesine ideolojik olarak uzak olan diğer muhalefet partilerinin de dışında kalamayacağı bir mücadeledir. Bunun belirtileri şimdiden vardır.

"KIDEMİME DOKUNMA", "BAROMA DOKUNMA DEMEK ESKİYİ SAVUNMAK MI?

İktidar ve arkasındaki egemen güçlerin kendileri için “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir ülke” girişimleri karşısında; emek ve demokrasi güçlerinin “Barolarıma, odalarıma dokunma”, “Kıdemime dokunma” sloganlarını öne çıkarması, emek ve demokrasi güçlerinin “Her şeyin eskisi gibi olduğu bir ülke” savunduğu anlamına gelmez. Tersine temel haklarına yönelik saldırı karşısında bir başlangıç, “ilk tepki” noktasında olduklarının ifadesidir. Ve mücadele içinde birleştikleri oranda, kararlılıkları artıkça, ileri işçi kesimlerinin mücadelede inisiyatifleri ilerledikçe, yığınlar taleplerini yenileyecek ve nasıl bir ülkede yaşamak istediklerini daha açık biçimde ifade edeceklerdir.

Avukatların, mühendislerin, doktorların, her meslekten emekçilerin ve işçilerin birleşerek laik ve demokratik bir Türkiye talebiyle mücadelelerini ortaklaştırması böyle mümkün olabilecektir. Ki, burada sınıf partisinin, ilerici demokrat siyasi çevrelerin kendi üstlerine düşeni yapması önemli olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa