Üniversite ve lise giriş sınavları sağlığa zararlıdır
Arşiv | Fotoğraf: AA
Her şeyi ama her şeyi o günkü insanların psikolojisine bağlamaya kilitlendiğimiz bir hafta sonundan daha geçtik: Üniversite giriş sınavları...
Televizyon ve gazetelerden hep bildik aktarımlar gelir: Sınav stresiyle fenalaşan öğrenciler... Oysa onların önemli bir kısmı kanda şeker düşmesinden başka bir şey değil. Peki, kan şekeri durup dururken mi düşüyor: Elbette hayır.
Sahi, üniversite ve lise giriş sınavları bilgiyi mi, test çözme hızını mı yoksa aynı zamanda biyolojik ve genetik üstünlüğü mü test ediyor? Mevcut uygulama biyolojik üstünlüğü de temel bir belirleyen olarak tercih ediyor. Nasıl mı? Malum Türkiye’de şişmanlık hızla yayılıyor. 2019 yılında Avrupa’nın en şişman çocukları ne yazık ki Türkiye’deydi. Gerek şeker hastalığı, gerek prediyabet ve insülin direnci, gerekse reaktif hipoglisemi (ani şeker düşüklüğü) obezlerde ve tombul çocuklarda çok sık görülmekte. Özellikle uzamış sınav süreleri onlar için dezavantaja dönüşüyor. Bildiğini sınava yansıtamama, soruları yetiştirememe bu grup için tıbben beklendik bir durumdur. Bu yıl yarım saat daha uzatılmış sınav süresi onlar için bir hediye değil dezavantajdı. Ara öğün almadan dikkatlerini toplamaları pek mümkün değildi.
Yakın çevremizden insanlara ‘ara öğün’ olarak tabir edilen, ‘az az ve sık sık yeme’ tavsiyesinin ziyadesiyle yapıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Malum ülkede gerek diyabet yani şeker hastalığı, gerekse onunla ilintili olarak insülin direnci, şişmanlık almış başını gidiyor. Diyabet görülme hızı yüzde 15’i aştı toplumda.
Muhtemelen sizler de ‘Açlığa dayanamayan, gece uyanıp dolaba koşan, açlık kriziyle eli titreyip çikolata abur cubur yiyenleri gözlemlemişsinizdir. Özünde bu bir iradesizlik meselesi değildir. Tanı konması sonrası diyet ve davranış değişikliği önerileri ile toparlanabilecek tıbbi bir süreçtir. Kan şekerindeki hızlı iniş çıkışlar, ani şeker düşmeleri bu davranış değişikliğine yol açar. Malum insan beyni hazırcıdır, kendisi enerji üretmez, sadece kanda dolaşan hazır glikozu yani kan şekerini enerji kaynağı olarak kullanır. Bu nedenle beyin kan şekerindeki anlık iniş çıkışlara son derece duyarlıdır. Kan şekeri düştüğünde algıda eksiklik, fiziksel ve mental yavaşlama, ani ter boşalması, çarpıntı hissedilir.
Sınav stresi ile yüzeysel yapılmış bir kahvaltı sonrası üç saati aşkın bir süre ara öğün olanağı sunulmadan sınav salonunda aralıksız soru çözmek beynin kan şeker tüketim hızını artırır. Tıbbi nedenle bu alanda dezavantajlı olanlar adeta biyolojik ve doğası gereği genetik bir elemeye tabi tutulur. Bu etik bir başlıktır ve ilgili bilim alanından değerlendirmeye muhtaçtır.
Bir ülke düşünün, kilo ve ilintili hastalıklarda diğer ülkelerden daha olumsuz bir seyir göstersin ve o ülkede ilkokuldan liseye her yaş grubu çocuklar seçme sınavları ile hareketsizlik ve masa başı abur cubur yemeye rehin alınsın: Türkiye...
Buna bir de COVID-19 pandemisinin dayattığı evde kalma, hareketsizlik eklenince sorun daha da alevlendi.
Ne tıpta ilgili uzmanlık derneklerinin, ne de Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarının web sayfalarında şişmanlık ve şeker hastalığı bahsinde bu sınav maratonunun rolünden bahsedilir. Bu görmezlikten gelen yaygın kurumsal tutum alışlar etik ve bilimsel olarak problemlidir. Oysa Endokrin uzmanlık derneğinden iç hastalıkları uzmanlık derneklerine bilimsel alt yapıları güçlü kurumların okul çağı çocuklarında sınav maratonuna bağlı oluşan ek ders alma, etüt merkezine gitme yani sıfır serbest zaman ve sıfır egzersize dair bilimsel verileri çoktan çıkartmış olmaları ve şu sözü söylemiş olmaları gerekirdi: Okul giriş sınavları sağlığa ve ülkenin geleceğine zararlıdır.
Bir ülke düşünün bir buçuk milyona yakın öğrenci sınava giriyor, on yıllardır bunların 1 milyondan fazlası sıfır çekiyor, ama bu nedenle tüm çocuklar kilo alıyor, metabolizmaları erken yaşta bozuluyor. Türkiye...
Çocuklar arasında salt bilgiyi değil biyolojik üstünlüğü de test eden, hasta eden sınava dayalı eğitim sistemi gözden geçirilmelidir.
Bu bağlamda Türk Tabipleri Birliği, sağlık ve eğitim iş kolundan sendikalar ve ilgili tıp uzmanlık dernekleri ivedilikle bir araya gelmeli toplumu aydınlatmalıdır.
Sağlıcakla kalın.
- Tamamlayıcı sağlık sigortası: Eksik olan ne? 16 Aralık 2024 04:47
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26