Floyd eylemleri, "Z kuşağı" ve '68' başkaldırısı!
Fotoğraf: Tayfun Coşkun / AA
George Floyd’un barbarca katledilmesi üzerine baş gösteren kitlesel protestoların ABD’den başlayarak günlerce sürmesi ve başlıca Batılı kapitalist ülkelere yayılması, “yeni bir ‘68’ mi?” sorusu etrafında sürdürülen değerlendirmelere de neden oldu.
Nedeni açıktı: Yüz binlerce kişi günlerce süren eylemlerle ırkçı ayrımcılığı, polis devleti uygulamalarını, sömürgeci anlayışların kalıntılarını lanetlemiş; köle tüccarlarıyla sömürgeci yağma sürülerinin komutasını üstlenmiş kişilerin heykellerini söküp atarak sokakları ‘zapta’ yönelmişlerdi.
Bu protesto eylemlerinin Türkiye’de görülmeyişi Saray iktidarı ‘bloku’nda sevinç nedeniydi. Ancak, siyah-beyaz ve sarı tenli yüz binlerce gencin ağırlıklı bölümünü oluşturduğu protestoların yaygınlığı da sözkonusu edilerek, gençlik üzerine “kuşaksal” ve genelleştirilmiş nitelemeler eşliğinde tartışmalar Türkiye’de de günlerdir devam ediyor. Bu tartışmalarda, Türkiye’de 7 milyon civarında gencin ilk kez oy kullanacağı; bunun da “siyasetin yönünü ve geleceğini etkileyeceği” belirtilerek “gençliğe yaklaşımın önemi” ortak paydasında “birleşen” analist gazeteci, sosyolog ve politikacılar, “uyarılar”da bulunuyorlar!
“Z kuşağı” olarak adlandırılan ve 2000 yılı başlangıç sayılarak günümüzde 16-20 yaşlarda olan gençlik “kuşağı”nı işaretle gençlik kitleleriyle toplumların geleceği arasındaki ilişkiye dikkat çekme merkezli bu tartışmalar ve uyarılar, açık olmalı ki, burjuva -kapitalist toplumunun “güvenceye alınması”nı sorun ediniyor. Teknolojinin hakim olduğu çağda doğdukları, teknolojiyi iyi kullandıkları, özgürlüklerine düşkün oldukları belirtilerek en gençleri “Z kuşağı”ndan olanlar olmak üzere, son on yılların gençlik yığınları, Magrip ülkelerinden Latin Amerika’ya; Türkiye’den Batı Avrupa ve İsrail’e farklı taleplerle baş vurdukları ve değişik büyüklükteki eylemlerle ülkelerinin tarihlerinde söz sahibi olma potansiyel ve iradesini ortaya koyan “genç milyonların öfkesi”nin nereye yöneleceği, ya da “çözümleri”nin ne olacağı bilinmek isteniyor!
Sorun önemli, ancak belirsiz değildir: Toplumların tarihi, sömürü ve baskı koşullarından kurtulma mücadelesinde, genç enerji ile belirli deneyimlerden geçmiş daha ileri yaşlardaki kuşakların birliğinin büyük önemini ortaya koyar. Yönelişleri ve politik tercihleri değişmekle birlikte genç kuşaklar çoğunlukla haksız saydıkları durum ve gelişmelere karşı cesaretle ve fedekârca ileri atılmakla ayrışırlar. Toplumların tarihi, genç kuşaklarının atılganlığı ve fedekârlığı sayesinde ilerlemiştir. Burjuva toplumunda ise işçi gençlik başta olmak üzere işçi-emekçi-öğrenci gençlik kitlelerinin sömürüye, emperyalist sömürgeciliğe, faşizme ve burjuva tiranlığına karşı mücadelesi, halkların kahramanlık atfederek adlarını unutulmaz kıldıkları çok sayıda “genç” olmuştur.
Aynı kuşaktan genç insanlar için sosyal-politik ve ideolojik genel ortak özellik belirlemesi yapmak elbette mümkün değildir. Hitler gençliği de, Mussolini’nin kahverengi gömleklilerinin çoğunluğu da gençtiler. Nazi artıklarının eğitiminden geçen “ülkücü komandolar”ın aldattıkları “Türk gençleri” de, kendi dönemlerinin gençlik kuşağı içinde yer alıyorlardı. Hiçbir zaman haketmemiş olmalarına ve oluşturdukları tetikçi birlikleriyle karşısında yer aldıkları halde kendilerini ‘68’li olarak gösteren nice faşist eskisi ve liberal burjuva çanakçı vardır. ‘68’ dünya ve Türkiye gençlik ve halk direnişiyle ancak düşman olarak, ve sadece aynı dönemde yaşadıkları için bu iddiada bulunuyorlar. Evrensel ilerici ve birleştirici kültürün, bilimsel aklın ve özgürce yaşamın düşmanı faşizmin paramiliter kuvveti olmuşlar, Amerikan emperyalizmi ve uşaklarının emrinde çalışmışlardır.
Buna karşın ama, hayatlarını halkın zulümden kurtuluşu, sömürünün yeryüzünden silinmesi için korkusuzca adayan, kişisel ve ailesel çıkarları değil, sömürülen ve ezilen milyonların içinde tutuldukları ‘ücretli kölelik koşulları’ndan çıkarak özgürleşmelerini sorun edinerek canla-başla çalışan devrimci ve sosyalist genç kuşaklar, kitlesel gençlik örgütleri, ileri ve militan genç kuşakların cesaret, enerji ve fedekârlıkla güç verdikleri partiler de varoldu(lar.)
1968 devrimci kalkışmasından ve ‘70’ler devrimci ruhundan beslenen gençlik kuşakları ise, uyanan ve mücadeleye atılan gençlik kitlelerinin çoğunluğunu oluşturdular. Namık Tarancı, Hüseyin Saygılı, Metin İlgün, Rıza Saygılı o okulun öğrencileri olarak yetiştiler. İşçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş davasına bağlanıp ömürlerini enternasyonal devrimciliğin ideallerine adadılar. Ülkemiz gençliğinin sahiplenip tavizsizce sürdüreceği mücadele birikimi, izlenecek yolu da işaret ediyor.
“Gençlik kime aitse, gelecek onundur!” şeklinde ifade edilen bir söz vardır. “Z kuşağı” ya da bir başkası olsun, gençlik yığınlarını faşizmin, reformizmin, dini istismarcılığın tuzağından kurtarmak için, genç yığınların karşı karşıya bulundukları işsizlik, yoksulluk, hak yoksunluğu, ağır çalışma koşulları, siyasal baskı, zorbaca engellemeler ve yasaklarla mücadelede birleşme çizgisinde kazanmak şarttır. İşçi, emekçi ve öğrenci gençlerin önemli bir çoğunluğunun hâlâ sermaye parti fraksiyonlarının etkisi altında olduğu; onların gençlik örgütlenmesini oluşturdukları ya da dağınık-örgütsüz birey-özgürlükçü anlayışlarla geleceği kurtarabileceklerine inanacak denli yanılgı içinde oldukları bir gerçektir. 21. yüzyılın ilk kuşağı olarak da kabul edilen “Z kuşağı”nın burjuva partilerinin yedeğinde heba olmaması için de, bilinçle, bilimsel materyalizmin gücüyle donanmış açıklayıcı-aydınlatıcı-ikna edici bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Genç kuşaklardan insanlar haksızlığa isyan etmeye, zalimin ve zorbanın üstüne üstüne yürümeye daha yatkın ve potansiyelli olduklarını hemen her zaman göstermişlerdir. Bireyciliği özendiren ve aldatıcı iyimserlikleri besleyen palyatif kapitalist önlemler, toplumsal gerçekliklere uyanmayı ve onu değiştirme kavgasına katılmayı önleme kudretine sahip değildir.
Floyd’un katli üzerine ortaya çıkan başkaldırıların 1968 hareketiyle kıyaslanması doğru değildir. Ancak bu ‘son eylem dalgası’nın gösterdiği de, mücadelenin gelişme potansiyelinin hayli güçlü olduğudur. Devrimci uyanıklık ve girişkenlik kazanıcı olacaktır.
- Bölgesel gelişmeler ve devrimci yayıncılıkta ‘tekrar’ın yeri 09 Ocak 2025 05:31
- 2025’e ilk yazı: Kim av kim avcı? 03 Ocak 2025 07:20
- 2025’e ilk yazı: Kim av, kim avcı? 03 Ocak 2025 04:00
- Yıkım, yoksullaşma ve savaşlar yılı 26 Aralık 2024 06:32
- Emperyalistlerin maşaları ! 19 Aralık 2024 05:58
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47