Üniversitelerin sonu: Saray'dan rektör, YÖK'ten dekan, uzaktan ders
İstanbul Üniversitesi | Fotoğraf: İBB Basın Bülteni
Marmara Üniversitesi içinde yeni üniversite kuran kararname skandalı, bir kısmı ilahiyat kökenli Saray’dan rektör atamaları, Ankara Üniversitesine de açık öğretim hakkı tanınması, tüm üniversitelerin ve MEB okullarının uzaktan eğitime zorlanması, uzaktan eğitimin, dijital eğitimin (benim adlandırmamla e-diktasyon, d-diktasyon) yaygınlaştırılma girişimleri, bir kararnameyle Şehir Üniversitesinin kapatılması, bir başka kararnameyle çeşitli şehirlerde Sağlık Üniversitesine bağlı tıp fakülteleri açılması, yeni YÖK taslağında konsey veya mütevelli heyetlerinin öngörülmesi…
Elmaya armut demekle elma armut olmaz. Tabela asmak veya kararname yayımlamakla üniversite üniversite, Saray’dan atamakla rektör rektör, YÖK’ten atamakla dekan dekan olamıyor maalesef.
Uzaktan yaptık diyerek dersler ders olamıyor maalesef.
Çoktan seçmeli sınav yapmakla bilim ve eğitim olamıyor maalesef.
Ama bir şeyler olduğu kesin. Bu yaşananlar eksiği ile gediği ile mevcut olan üniversite veya fakültelerin, bunların kurumsal kimliklerinin, birer kurum olabilmelerinin daha da sakatlanmasına yol açıyor.
Üniversite tarihi için temel bir eser olarak T. Timur’un kitabına bakılabilir. Ben en özet haliyle üniversite nedir, fakülte nedir soruları eşliğinde duruma dikkat çekmeye çalışacağım.
ÜNİVERSİTE: ÖĞRETME VE ÖĞRENME TOPLULUĞU OLMADAN ÜNİVERSİTE OLMAZ
Üniversite anlayışı ve kurumları; Bologna örneğinde (1088) olduğu üzere Orta Çağ’da öğretme (hoca) ve öğrenme (öğrenci) topluluklarının (universitas magistrorum et scholarium ‘Öğretmenler ve Öğrenenler Topluluğu’) kurumsal örgütlenmeleri ile ortaya çıkmıştır. Universitas veya bu öğretme-öğrenme toplulukları içerik olarak 1-“septem artes liberales yedi liberal sanat” (sanat fakültesi, daha sonra felsefe fakültesi) ile 2- ilahiyat, 3- hukuk ve 4- tıptan oluşmaktaydı. Hepsine birlikte universitas litterarum (‘bütün bilimler’) deniyordu ki öğretim ve araştırma birliğini üniversite çalışmalarının temel ilkesi yapan Wilhelm von Humboldt, bu terimi modern üniversitenin belirleyici bir özelliği saydı.
Özetle öğretme ve öğrenme (hoca ve öğrenci) topluluklarının kurumu üniversiteler, öğrenci olmadan, öğrenci toplulukları olmadan, onların fakülte ve üniversite kurumsal organlarda yer almaksızın üniversite, üniversite olamaz.
Aynı şekilde öğreten topluluğu da üniversitenin ayrılmaz bileşenidir. Dekanının belirlenmesinde öğrenci ve öğretim elemanının yeri olmadığı bir fakülte fakülte sayılamaz. Üniversitenin rektörünü belirlemekte o üniversiteyi oluşturan öğreten ve öğrenen toplulukların bir yeri yoksa orası kurumsal olarak özerk bir kurum olamaz, bilimsel özgürlükten söz edilemez.
YEDİ SANAT (SANAT, FELSEFE FAKÜLTESİ) OLMADAN ÜNİVERSİTE OLMAZ
Orta Çağlardan beri, çoğu Avrupa üniversitesinin geleneksel dört fakültesinden sanat veya felsefe fakültesi üniversitede tüm alanlar için şarttı. Çok genel bir çerçeve çizilirse; üniversite evrensel entelektüel bilgileri geliştirmek ve öğretmek üzere (propaedeutik) bir sanat fakültesi (zamanla felsefe fakültesine dönüştü) ile belirli bir profesyonel alanla ilgili teoloji, hukuk ve tıp fakültelerinden oluşan hoca ve öğrenci topluluğu idi.
Yeni bilimsel disiplinlerin ortaya çıkması ve farklılaşması ile bunlara önce doğa bilimleri ve sosyal bilimler fakülteleri, daha sonra da ekonomi ve mühendislik fakülteleri gibi fakülteler de eklendi. Günümüzde hemen bütün ana uzmanlık alanları ile ilgili fakülteler oluşmuş bulunuyor.
Her fakültenin dekanı ve akademik kurulları bulunur. Fakültelerin araştırma eğitimi (studium) ve sınav yapma yetkileri; ön lisans, lisans, yüksek lisans (master) doktora ve doçentlik, aynı zamanda fahri doktora verme hakkı vardır.
Fakülteler, dolayısıyla üniversite çeşitli programlar ile kütüphane, laboratuvar veya işliklerden oluşur.
İşin esasına dönersek yakın zamanlara kadar sanat alanlarında yetkin olmayanlara üniversite diploması verilmiyordu. Yani üniversite diploması için Antik Yunan’dan bu yana çoğu kez mantık mı gramer mi daha öncelikli, günümüzde matematik mi edebiyat mı diye de tartışılabilecek yedi sanat üniversitenin ayrılmaz parçasıydı. Latince septum artes liberates yani yurttaşlık-özgürlük için şart olan 7 sanatın ilk kısmını oluşturan üçlü (trivium) 1- Gramer, 2- Diyalektik, 3- Retorik (belagat) şeklindedir. İkinci kısmını oluşturan dört sanat (quadrivium) 4- Aritmetik, 5- Geometri, 6- Müzik, 7- Astronomiden oluşmaktadır.
YÖK ile birlikte üniversitelerimizde tüm programlarda zorunlu tutulan 1- Türkçe, 2- Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi, 3-Yabancı dil (İngilizce), daha sonra eklenen 4- Bilgisayar bunları ne kadar karşılıyor, onu bilemem ama birinin fakülte veya üniversite mezunu olabilmesi önce yedi evrensel sanata, evrensel bilgilere hakim olması anlamına geliyordu, öyle olmalıdır.
‘TOPLULUKSUZ’ OLMAZ: UZAKTAN DERSLE UZAKTAN ÜNİVERSİTE OLMAZ
Üniversite üniversal bilgi becerilerin, araştırma ve bilimin, özgürce tartışmanın, öğrenci ve öğretim elemanı topluluklarının kurumudur; böyle bir yaşantı, böyle bir ortam yoksa onun adı üniversite olamaz.
Üniversiteleşebilmek ve fakülteleşebilmek için yapılması gereken buraların öğretim elemanı ve öğrencilerin ortamı ve kurumu olmasının sağlanmasıdır.
Dekanını da rektörünü de üniversite bileşenleri belirlemeli, senato ve akademik kurullar en üst organ haline getirilmelidir. Derslerin yüz yüze sürdürülebilmesi için yurtlar tek kişilik odalar haline getirilmeli, derslik sayıları artırılmalı, hoca sayıları artırılmalı, kütüphane ve laboratuvarlar işlevsel hale taşınmalıdır.
Okullar öğretmeni öğrencisi, nitelikli bilim sanat felsefesiyle; üniversite öğrencisi öğretim elemanı, evrensel bilgi ve becerileriyle, bilimi, araştırması ve özgür tartışma kültürüyle üniversitedir.
İstenirse birkaç ayda her tür salgında yüz yüze eğitimin sürdürülebileceği ulaşım, yurt, derslik, işlik, laboratuvar, kütüphane, kadro şartları sağlanabilir.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15