08 Temmuz 2020 00:36

Kıdem tazminatı başta olmak üzere işçi alacakları lütuf değildir

İşçi eyleminde

Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel

Paylaş

Çok bilinen ama görünmez kılınan bir şey vardır: İş-çalışma yaşamında işçiye-çalışana (memurlar hariç) önden çalışma karşılığı olmadan sağlanan bir yarar-hak yoktur. İşçi-çalışan ne alıyorsa mutlaka karşılığında peşin çalışma vardır. Yani işveren, peşin peşin çalıştırmadan işçiye-çalışana hiçbir ücret ödemez, hiçbir hak tanımaz. Sıralayalım: 

Ücret, çalışmanın karşılığıdır. İşçi-çalışan, işverenle anlaşmasına göre gün, hafta veya ay olarak önce çalışır, sonra ücret alır. İşçinin-çalışanın ücreti peşin ödenmez. En fazla avans ödenir, onun karşılığını da işçi-çalışan zaten çalışmıştır.

İşçinin-çalışanın kıdem tazminatı işveren tarafından, işçi-çalışan çalışmadan gelecekte ödenmek üzere ayrılmaz. Kıdem tazminatı almak için işçinin-çalışanın o işyerinde en az bir yıl çalışmış olması zorunludur. Kıdeme hak kazanmış işçi-çalışan kaç yıl çalışmışsa o kadar yıl tazminata hak kazanır. Çalışılmayan süreler kıdem tazminatı hesabına esas olan kıdem süresinin belirlenmesinde dikkate alınmaz. Kıdem tazminatı fiili çalışma süreleri üzerinden hesaplanır. Grevde geçen süreler, ücretsiz izin süreleri kıdem süresinden düşülür. Uzun süreli hastalık hallerinde bu hastalık iş kazası da olsa işçinin kıdem tazminatında dikkate alınacak süreler önel sürelerine 6 hafta eklenerek bulunur.*  Kısaca işçi-çalışan hak kazandığı kıdem tazminatı için zaten çalışmıştır. Kıdem tazminatı lütuf değil, işçinin karşılığını peşin çalışarak ödediği ücrettir.

İşçinin-çalışanın hafta tatili ücreti, çalışmasının karşılığıdır. İşçinin-çalışanın hafta tatili ücretini hak edebilmesi için haftalık çalışma süresini çalışarak doldurmuş olması gerekir. Eğer bir haftalık zaman dilimi içerisinde işçi 45 saat çalışmamışsa hafta tatili ücreti ödenmeyecektir. Örneğin işçi-çalışan iki saat ücretsiz mazeret izni almışsa bu iki saatin karşılığı hafta tatili ücreti de kesilecek ve sonuçta 9.5 saatlik eksik ücret alacaktır. Dolayısıyla hafta tatili lütuf değildir, çalışma karşılığı alınmıştır.

İşçinin-çalışanın sosyal haklarını alabilmesi, çalışmasının karşılığıdır. İkramiye, prim, yakacak yardımı, eğitim yardımı vb. sosyal ödemeler yasadan doğmaz. Taraflar iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle ücretin yanında, prim, yakacak yardımı, eğitim yardımı vb. sosyal ödemeler ödenip ödenmeyeceğini belirlerler. Bu ödemelerin tamamı çalışılan süreyle orantılı olarak hesaplanır, çalışılmayan süreler ödemelerden düşürülür. Yani işçi-çalışan, sosyal haklar için de önceden peşin peşin çalışmıştır. Sosyal haklar, işçiye-çalışana lütuf değildir; peşin çalışmasının karşılığıdır.

İşçinin-çalışanın ücretli izin kullanabilmesi, çalışmasının karşılığıdır. Örneğin işçinin-çalışanın yıllık izni hak edebilmesi için en az bir yıl çalışmış olması zorunludur. İşçinin-çalışanın işyerinde çalışma süresi beş yılı, on beş yılı aşması halinde kullanabileceği yıllık izin süresi artar. Ücretli izin bir lütuf değildir. Çalışma karşılığı hak edilen anayasayla güvence altına alınmış ücretli dinlenme hakkıdır.

İşçinin-çalışanın hastalığında hastalık sigortasından yararlanması çalışmasının karşılığıdır. Hastalık tarihinden geriye doğru 30 gün prim yatırılmamış olan işçi-çalışan hastalık sigortasından acil hallerin dışında yararlanamaz. Yani işçi-çalışan yine yararlandığı hastalık sigortası için peşin çalışmış, primini ödemiştir. Hastalık sigortası işçiye-çalışana lütuf değildir; peşin çalışmada ödediği primler karşılığıdır.

İşçinin-çalışanın (memur dışında) maluliyet sigortasından yararlanması çalışmasının karşılığıdır. Maluliyet sigortasından yararlanmanın ilk koşulu maluliyetin sigortalılıktan sonra doğmuş bulunmasıdır. Yani işçi-çalışan çalışmaya başlamadan önce malulse maluliyet sigortasından yararlanamaz. Maluliyet sigortası için maluliyet oranın en az yüzde 60 olması yetmez; işçinin-çalışanın en az on yıldan beri sigortalı çalışmasının bulunması, toplam olarak 1800 gün prim ödemiş olması zorunludur. Maluliyet başkasının bakımına muhtaç kılmışsa dahi yararlanma için on yıl sigortalılık süresi aranmaz ama 1800 prim ödeme koşulu bu durumda da aranmaktadır. Maluliyet sigortası da işçiye-çalışana lütuf değildir; işçi-çalışan, maluliyet sigortasının primini de peşin ödemiştir.

İşçinin-çalışanın ölümü halinde geride bıraktıkları hak sahiplerine (eş, çocuklar, koşulları varsa ana baba) ölüm aylığı bağlanması işçinin-çalışanın ölmeden önce çalışmış olmasına bağlıdır. Ölüm sigortasından yararlanmak için en az 1800 gün prim yatırılmış olması veya her türlü borçlanma süreleri hariç 5 yıl sigortalılık süresine ve 900 gün sigorta primi yatırılmış olması zorunludur. Ölüm aylığı işçiye-çalışana ve yakınlarına lütuf değildir; işçi-çalışan, ölümü halinde yakınlarına bıraktığı ölüm aylığının primlerini peşin ödemiştir zaten.

İşçinin-çalışanın emekli aylığı alması da önceden çalışmasının karşılığıdır. Aksini gören var mı? Çalışma gün sayısı vd koşulları oluşmadan işçiye-çalışana emekli-yaşlılık aylığı bağlandığı görülmüş mü? 2008 yılından beri yürürlükte olan 5510 sayılı yasaya göre 1 Ekim 2008 yılından sonra ilk kez çalışmaya başlayanlar en az 7200 gün prim yatırmadan ve yaş koşulunu yerine getirmeden emekli aylığı alamazlar.

İşsizlik sigortası işçiye-çalışana lütuf değildir. İşsizlik sigortası, işçinin işsiz kalma riskine karşı çalışırken peşin ödediği primlerdir.

İşçinin-çalışanın işsiz kaldığında işsizlik sigortasından yararlanabilmesi için önceden çalışmış olması gerekir. İşsizlik sigortasından yararlanmak için gerekli diğer koşulların yanında işçinin işsiz kaldığı tarihten önce en az 600 gün prim ödemiş olması ve işsiz kaldığı tarihten geriye doğru 120 gün kesintisiz çalışmış olması gerekir.

Resmi ve dini bayramlar, yılbaşı ve 1 Mayıs. Sadece bu günlerde işçi-çalışan çalışmadan ücret alır. Bugünler çalışılmış gibi sayılır.

Kimsenin kimseye karşılıksız bir şey vermediği, herkesin mülkiyet hakkının kutsallaştırılıp korunduğu bir dünyada, işçinin-çalışanın haklarını iş bulduğuna dua etmesi istenerek lütuf gibi gören, işvereni işçiye ekmek veren velinimet olarak tanımlayan, işçinin-çalışanın emeğini değersizleştiren bir anlayış işçinin kıdem tazminatını işverene yük olarak tanımlamaktadır.

İşçiye-çalışana yapılan her ödeme karşılığında işçinin döktüğü alın terini görmezden gelerek işverenleri birileri ekmek yesin diye çalıştıran iyilik meleği gibi göstermek, olsa olsa işverenin tek amacının kâr elde etmek olduğunu gizlemektir.

İşverenin kârını dengeleyecek ve artıracak, “tamamlayıcı emeklilik sistemi” adı altında kıdem tazminatına el konulacak, bu yolla piyasalara sıcak para girecek diye işçinin kıdem tazminatını tartışmaya açmak, işçinin emeğine el koymaktır. Bu nedenle tartışılması ve söz konusu olması gereken, kıdem tazminatı düzenlemesi değil, iş yaşamında işçinin-çalışanın yasaya aykırı elinden alınan, kıdem tazminatı dahil eksik ödenen tüm haklarına güvence getirme çalışması olmalıdır.**

* Bu süreler, kıdemi 6 ay olan işçi için 56 gün, kıdemi 6 ayla 1.5 yıl olan işçi için 70 gün, kıdemi 1.5 yılla 3 yıl arasında olan işçiler için 84 gün, kıdemi üç yıldan fazla olan işçiler için 98 gündür.

** Güvence için bkz. Av. Dr. Murat Özveri Kıdem Tazminatı: Fon Yerine Güvence Gereksinimi Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş)

Not: İş-çalışma yaşamında herhangi bir düzenleme söz konusu olduğunda hukuki olarak işçi-çalışan ayrımı yoktur. 4857 Sayılı İş Kanunu: “Madde 2 - Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir.”

Yani fabrikada çalışan vasıfsız-vasıflı işçiden beyaz yakalı mühendisi vd’ne, doktorundan avukatına, hemşiresinden hasta bakıcısına, sinema-dizi sektörü çalışanından reklamcısına, fotoğrafçısına, CEO’suna, kuryelerden tezgahtarlara çalışan herkesin yasa karşısındaki ortak adıdır işçi. Yasa karşısında sektörlere göre işçi-çalışan ayrımının olmadığına işaret etmek için yazıda her kesimin kendisini tanımladığı şekilde her iki kavram (memurlar hariç) birlikte kullanılmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa