10 Temmuz 2020

Kapitalizmi kapitalistlerden koruma saçmalığı

ABD'nin Chicago kentinde görülen "Korona virüstür, kapitalizm salgındır" yazılaması | Fotoğraf: Twitter

Son haftalarda Almanya’nın gündeminde iki büyük firma var: Tönnies ve Wirecard.

Bir aile şirketi olan Tönnies, ülkenin en büyük hayvan kesimhanesi. Yılda 7 milyar avro ciro yapıyor. Şirket başta Romanya ve Bulgaristan olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinden getirdiği binlerce işçiyi kelimenin tam anlamıyla kölelik koşullarında çalıştırarak sömürüyor ve aile içindeki entrikalara rağmen kârına kâr katıyor.

İşçilerin sırtından elde ettiği artı değerin verdiği ekonomik güçle siyasetçileri kendisine bağlamış. Her yıl Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisine düzenli bağışlar yapıyor. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Eski Başkanı ve Dışişleri Eski Bakanı Sigmar Gabiel’i de ayda 10 bin avroyla “lobicisi” haline getirdiği son koronavirüs skandalıyla birlikte ortaya çıktı.

Koronavirüsün zirve yaptığı dönemde temel hijyen kurallarına dahi uyulmayarak hayvan kesmeye, et satmaya devam eden Tönnies, çok kazandığı bu dönemde kölece çalışma koşullarını sürdürerek 1500’den fazla yabancı işçinin virüse yakalanmasına neden oldu. Hal böyle olunca Tönnies’in merkezinin olduğu Gütersloch ve çevresinde vaka sayısı arttığı için hijyen kuralları açısından başa dönüldü.

1999 yılında Münih yakınlarındaki Ascheim’de kredi kartı ve danışmanlık başta olmak üzere çeşitli finans hizmetleri sunan küçük bir işletme olarak kurulan Wirecard ekseninde yaşananlar ise tam anlamıyla kapitalizmin kriminal yüzünü ortaya koyuyor. Wirecard yöneticileri bilançolarda sahtekarlıkla en büyük 30 şirketi arasında girerek 2018’de Alman Borsası’nda (DAX) hisse satmaya başladı. Bilançolarda 1.9 milyar avronun Singapur’daki şubenin hesabında olduğu ileri sürülmüş. Ancak, ne böyle bir hesap ne de para. Sahtekarca borsaya adımını atan şirketin hisseleri kısa bir sürede zirve yaptı. Piyasadan epey para topladı. Tam bir finans çetesi gibi hareket edilmiş. Bu nedenle olsa gerek Der Spiegel bu hafta “Ascheim çetesi” başlığı attı.

Münih Savcılığı ortada örgütlü bir yolsuzluğun olduğunu ileri sürüyor. Yolsuzluğun derinliğini ölçmek için operasyon üzerine operasyon yapıyor.

Yıllarca şirketin gelirlerini denetleyen Ernst&Young (EY) ile Finans Hizmetlerini Denetleme Dairesi (BaFin) olanlara göz yumuş. Milyarlarca avronun havada uçuştuğu bir firmadan devletin haberdar olmaması pek inandırıcı değil. Dahası skandal öncesinde Alman basınında Wirecard hakkında çıkan övgü dolu yazılarda bu şirketin klasik sanayi dalları dışında Almanya’nın dışarıdaki yüzü olduğu ifade ediliyor; kredi kartı, yatırım danışmanlığı gibi konularda uluslararası benzer şirketlerle rekabet edebilen tek firma olarak gösteriliyordu. Skandal hakkında ilk haberlerin Alman basınında değil de Financial Times’da çıkması da dikkat çekici.

Her iki Alman firmasının yaptıklarına bakıldığında aslında kapitalizm karşıtları için yeni bir durum yok ortada. Her kapitalist tekelin aşırı kâr, pazar ve rakiplerini geride bırakmak için başvurmayacağı yol ve yöntem yoktur. Her açıdan tiksindirici olan bu tabloyu sözde eleştiren muhafazakar Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung Yazarı Rainer Hank, ortada “Kapitalizmi kapitalistlerden koruma” diye bir durumun olduğunu ileri sürüyor. Sonra da suçüstü yakalanmış bir suçlu gibi antikapitalistlere şu şekilde saldırıyor: “(İki şirketi kastederek) Böylesine bir kapitalizm eleştirisinin bayat olduğu aşikar. Bu her şeyden önce yanlıştır ve tekrarlamakla doğrulanmaz. Temel mantık hatası şu: Antikapitalistler kapitalizmle kapitalistleri karıştırıyorlar. Kapitalizm insanlar için bir nimettir; ilerleme ve refah getirdiği gibi yok ettiği işyerlerinden daha fazlasını yaratmıştır. Buna inanmak istemeyenler sanayileşmiş ülkelerin son 200 yıllık etkileyici ekonomi tarihindeki verilere bakabilir.” (05.07.2020, FAS).

Wirecard’ın yaptığını “egoistlikle”, Tönnies’inkini “ahlak” ve “hukuk” sorunuyla açıklamaya çalışmak elbette kapitalizmin barbarlığını gizlemeye yönelik bir girişimdir ve olanlardan “kötü kapitalistleri” sorumlu tutmaya açıklamak anlamına gelir. Ki bu kapitalizmi tanımamak, doğru okumamakla ilgili.

Mesele elbette Rainer Hank’ın saçmalarını düzeltmek değil. Kapitalistlerle kapitalizmi ayırmak mümkün değildir. Tarih kapitalizmde kapitalistlerin sınır tanımadan, kriminal yollara, kölelik koşullarında sömürüye başvurarak servetlerine servet kattıklarının örnekleriyle doludur. Bugün halen kapitalistler zorunlu olarak “ahlak”tan, “etikten” söz ediyorsa bu insanlığın barbar kapitalizme karşı vermiş olduğu mücadelenin sonucudur. İnsanlık kapitalizmi ve ondan en çok faydalanarak sömürüye, artı değere el koyan kapitalistlerle hesaplaşmaya devam edecek.

Hank gibilerinin asıl endişeleri de bu olduğu için kapitalizmle kapitalistleri birbirinden ayırmaya çalışıyorlar. Ama nafile… İnsanlık er ya da geç kapitalistleri ve kapitalizmi ait olduğu tarihin çöp sepetine atacak. Çünkü kapitalizmin insanlığa verebileceği yeni bir şeyi yok.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et