18 Temmuz 2020 00:44

Urfalı çiftçi, DEDAŞ, GAP ve 'ulan fakirler!'

Fotoğraf: Ahmet Kambal / MA

Paylaş

Geçen hafta sosyal medyada paylaşılan, belli ki iktidarın nimetlerinden nemalanıp çılgına dönmüş olan AKP Urfa İl Gençlik Kolları Başkanı M. Salih Saraç’ın jakuzi görüntüleri akıllardadır. “Ulan fakirler! Oğlum beni rahatsız etmeyin.Tamam mı? Biraz keyif ediyorum.” diyordu. “İroniydi, şakaydı, davaya zarar verdiği için istifa ettim” dedi Urfalı AKP’li genç. Aynı günlerde Urfalı bir çiftçinin kan ağlayan videosunu izledik. Ellerinde DEDAŞ’ın faturaları olan, trafolarını ateşe veren, ürünü yakarken zar ağlayan üreticiler oldu.

Pandemi sürecini ölüm ya da ölümden de beter geçiren kesimler var. O “ulan fakirler!” var. Yani işçiler, işsizler, üreticiler ve yoksullar, köylüler için hayat güllük gülistanlık değil.

Oysa;

“GAP’ın temel hedefleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin sahip olduğu kaynakları değerlendirerek, yöre halkının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bu Bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmaktır.”

T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı web sitesinden aldığımız bu satırlar ile GAP’ın bugünkü gerçek hali bambaşka…Urfa’da ve Bölge’de susuzluk, elektriksizlik sürüyor. Hayvanlar ölüyor, hasat tarlada kuruyor. GAP’la ihya olacak köylüler, perişan ve haciz tuzağından kurtulmaya çalışıyorlar. Işık, refah ve bereket vadedilen topraklardaki üreticiler kan ağlıyor… Yokluk ve yoksulluk diz boyu Urfa’da ve GAP bölgesinde.

Bölge’nin kaynaklarıyla üretilen elektrik birilerine peşkeş çekilmiş durumda. Sırtını iktidara dayamış kapitalistlerce gasbedilmiş halde. Su bezirganların elinde…

Mezopotamya medeniyetlerin beşiğiydi oysa. Ancak bu kadim topraklar 21. yüzyılda hâlâ susuz hâlâ elektriksiz. Mezopotamya Ovası gözü doymaz kapitalistlerin, ağaların, beylerin ve onların sırtını dayadığı hükümetlerin sömürü cenneti olmaya devam ediyor. Urfa, Siirt, Batman, Şırnak ve Diyarbakır’dan yükselen feryadı duyan yok. Mardin’in Kızıltepe, Nusaybin, Derik, Artuklu ilçeleri ve bağlı köyler elektrikten yoksun.

8 ile 10 milyon nüfusun yaşadığı işsizliğin hat safhada olduğu GAP bölgesindeki halk yokluk ve yoksullukla boğuşuyor. Bir avuç kapitalist, onlarla iş birliği içindeki aşiret-ağa-tefeci haricindeki milyonlar aç ve sefil yaşıyor. Suyun ve elektriğin kaynağı GAP bölgesi karanlık ve susuz.

Sırtını iktidara dayamış olan, bir sömürü mekanizmasına dönüşen DEDAŞ’ın elle yazılmış yüksek elektrik faturaları ferman oldu, can yakıyor. Fırat ve Dicle havzasındaki üretici aylardır feryat figan ederek bunu anlatmaya çalışıyor ancak dinleyen, duyan yok.

Ne diyor Hükümetin Bakanlığının web sitesinde; “… yöre halkının gelir düzeyini ve yaşam kalitesini yükseltmek, bu Bölge ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını gidermek, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam olanaklarını artırarak ulusal düzeyde ekonomik gelişme ve sosyal istikrar hedeflerine katkıda bulunmaktır.”

’60’lı yıllardan beri, Keban Barajından bu yana on yıllar geçtiği halde barajlar, HES’ler halka refah sunmadı. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnaklı köylüler bu proje ile ihya olacaktı. Oysa yoksul ile zengin arasındaki uçurum daha da derinleşmiş bulunuyor.

“Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sürdürülebilir ve adil kalkınma anlayışı ile yaşam kalitesini yükseltmek için kaynakların etkin ve verimli kullanımını sağlayarak planlar yapmak, izlemek ve koordinasyonu sağlamak, insana ve çevreye duyarlı, yenilikçi model projeler uygulamaktır.”

GAP gündeme geldiğinde bunlar söyleniyordu. İlk söylenen başta Bölge olmak üzere memleketin ihya olacağı idi. Bolluk ve bereket fışkıracaktı… Çatlamış Harran toprakları suya doyacaktı… Işık, tarım ve hayvancılık, entegre tesislerle birleşecek, yokluk ve yoksulluk tarih olacaktı. Köylüler suya doyacaktı. Santrallerinden elde edilen elektrikle “Doğu ve Güney Doğu Anadolu” su ve elektrikle mutlu olacaktı. Halk içindi bu proje ve halk yokluk ve yoksulluktan, susuzluktan ve karanlıktan kurtulacaktı. GAP sadece Bölge’yi ihya etmeyecekti, tüm Türkiye’yi besleyecekti…

Devlet Üretim Çiftliği ile ünlü Ceylanpınar’ı olan, uçsuz bucaksız topraklarıyla, hazine arazileriyle, sınır boylarıyla, mayınlı tarlalarıyla tanınan, sınırdan birkaç parça eşya geçirerek ekmek parası kazanma derdine düşen köylüler buna gerek duymayacaktı. Urfalının ve Bölge halkının bir eli yağda bir eli balda olacaktı…

Kaç hükümet, kaç askeri darbe, kaç koalisyon geçti üzerinden. Başa gelen her hükümet övdü durdu GAP’ı. Demirel, sonra Özal ele aldı GAP’ı. Baraj yapılacak, sulama kanalları döşenecek, iş alanları genişleyecek, devlet destek sunacak, küçük üretici ezdirilmeyecekti… Küçük toprak sahipleri ağalara yem edilmeyecekti!

Arkasından gelen her hükümet bol bol lafını etti GAP’ın. Açın AKP’nin planlarını, Erdoğan’ın söylemlerini dinleyin, projelerini okuyun, hatırlayın! Oysa tarım ve hayvancılık bitirildi. 18 yıldır iktidarda bulunan AKP dönemi üreticiler üzerinde ağırlaşan su ve enerji terörüne dönüştü!

Özelleştirme politikalarıyla Bölge’nin tüm kamu kurumları talan edildi. Şeker fabrikaları, Tütün fabrikaları, Sümerbanklar, Suma fabrikaları, İçki ve Alkol fabrikaları, Et ve Balık Kurumları, SEK’ler, TİGEM’ler bir bir yok edildi. Tütün ekimi yasaklandı. Hayvancılık bitirildi. Üretici tefeciye, tüccara, ağa beye, kapitalist şirketlere mahkum edildi, köleleştirildi.

Urfalı ve Bölge üreticisi kan ağlıyor günümüzde. İşsizlik kol geziyor. Yoksulluk bel büküyor.

Bölge bitmeyen savaşların ve çatışmaların girdabından kurtulamamışken, Urfalı ve Bölge çiftçisi ne elektrik alabiliyor ne suya ulaşabiliyor. Faturalar yüreğine iniyor çiftçinin. DEDAŞ tarafından elektriği kesilmiş trafolarını yakıyor köylüler, ürününü ateşe veriyor. Sadece Urfalı değil, tüm bölge üreticisi elektriği gasbetmiş olan, soygun şebekesi haline gelenlerin elinden zar ağlıyor.

Sırtını hükümete dayamış bir avuç kapitalist, Bölge’nin kaynaklarını babalarının malı gibi yağmalarken, zengin toprak sahipleri kârlarını katlarken, küçük üretici, emekçi köylüler kan ağlıyor; DEDAŞ’ın yüksek elektrik faturalarını ödeyemiyor, suya ulaşamıyor.

Urfa’nın ve Bölge’nin yoksulları yaşlı genç, kadın çocuk her mevsim yollara düşüp tarım alanında iş ararken yollarda, tarlalarda ölüyor, yoksulluk girdabında yaşam kavgası veriyor. Atatürk Barajı ve HES’ten bu yana 40 yıl geçmesine rağmen kapitalist sömürü düzeninde işçiler, emekçiler, köylüler, çiftçiler, üreticiler için durum giderek daha vahim bir boyut kazanıyor.

Bir yandan yükselen plazalar, saraylar, hanlar, lüks ve ihtişam, “ulan fakirler!” diye bağıran çürümüş düzen yanlıları, diğer tarafta çadırlar, barakalar, yokluk, yoksulluk…

Aslında bir sömür ve yağma projesi olarak değil de üretime dayalı ve halk ve emekçi eksenli bir yönetim olması halinde GAP gibi yatırımlar hem doğayı koruyan, çevreyi güçlü kılan, başta Bölge’de yaşayanlar olmak üzere tüm halkların yararlanabileceği önemli bir işlev görebilir. Enerji, tarım ve hayvancılık üretimden dağıtıma uzana bir halk inisiyatifi ile bu pekala mümkündür. Tabii bunun için üretenlerin yönetenler olabildiği bir düzen gerekiyor…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa