18 Temmuz 2020 23:53

Bir karşı duruş olarak Türk Sinematek Derneği

Gecelerin Ötesi ve Hızlı Yaşayanlar film afişleri ile Sinematek ve Yeni Sinema dergilerinin kapağı

Gecelerin Ötesi ve Hızlı Yaşayanlar film afişleri ile Sinematek ve Yeni Sinema dergilerinin kapağı

PAZAR
Paylaş

‘60’lı yıllar Türk sinemasının, Yeşilçam’ın film üretimi ve seyirciyle buluşma açısından altın çağını yaşadığı yıllardı. ‘50’li yıllarda oluşan, şekillenen Yeşilçam sineması başlangıcından çarpık ve yanlış bir yapılaşmayla sektör olamamış, karanlıkta el yordamıyla, vefakar, iyi niyetli sinemacılarıyla, orantısız gelişmelerle sürdürebilmişti varlığını.

‘60’lara gelirken çoğalan film sayısına göre teknik-stüdyo, senarist vb. gelişmelerini sağlayamamıştı. Bu da doğal olarak perdeye ve seyirciye birbirinin benzeri, tekrarı konular, filmler olarak yansıyacaktı.

Buna bir de belli kalıpların dışına çıkamayan, ürettiği filmlerle egemen ideolojinin, geri ve yoz değerlerin, egemen kültürün savunusunu yapan, devamlılığını sağlayan bir sinemanın oluşması farklı tartışmaları da oluşturur. Bu tartışmaların en önemlisi, sert ve uzun soluklu olanı “Ulusal Sinema” tezini savunan sinemacılarla sonrasında Sinematek çevresi olarak anılan daha çok sinema yazarlarından, eleştirmenlerden oluşan çevre arasında yaşanır.

‘60’lı yıllarda “Batıcılık perspektifinde Yeşilçam’a alternatif bir sinema arzusu” ile Türk sinemasının kendi geleneklerinden ve özünden beslenmesi gerektiğini savunan “Ulusal Sinema anlayışı” karşı karşıya gelir.

1965 yılında kurulan Türk Sinematek Derneği, Yeşilçam’a alternatif yeni bir sinema önerisiyle çıkarak ve dünya sinemasının gözde örneklerini sinemaseverlerle buluşturarak genç sinemacıların deneysel ürünler vermesine önayak olur. Türk Sinematek, birçok genç sinemacının, yazarın ve eleştirmenin yetişmesine katkı sağlar.

ULUSAL SİNEMA

Ulusal Sinema 1966-67 yıllarından itibaren bilinçli bir şekilde kullanılmaya başlanan bir kavramdır. Metin Erksan, Halit Refiğ gibi rejisörler, Türk Film Arşivi gibi kurumlar tarafından teorisi yapılmış bir sinema biçimidir.

Ulusal Sinema kavramı bir yandan halkın eğilimlerine, isteklerine göre yapılan sinemaya, bir yandan da batı sineması hayranlığına karşı bir tepkiden doğmuştur. Yönetmen Duygu Sağıroğlu şunları yazar: “Türk sinemacısı ulusal hedefe varmak için, kendi milli kaynaklarından ve kendi halkından başka hiçbir destek bulamayacaktır. Bu yüzden hiçbir batı veya doğu düşünce estetiği kendisine yardımcı olamamaktadır. Kendi kültür ve sanat kaynaklarını araştırma ve çağı içinde değerlendirilmesine koyulurken, kendi ulusunun köklerini, ilkel denilip geçilen beğenisini arayıp bulmak, Türk sinemasını kendi temelleri üzerine oturturken, sinemaya devrimci bir güç vermeye çalışmak zorundadır.”

Ömer Lütfü Akad’ın bu konudaki düşüncesini şöyle ifade eder:

“Ulusal Türk sineması halkçı bir sinema olmalıdır. Bundan halk gerçeklerinin özelliklerine dayanarak, halkın diliyle halk yararına yapılan sinemayı anlıyorum. Halkçı olduğunu iddia eden sanat ve akımların, halkın gerçeklerine dayanmadıkça ve halkın diliyle söylenmedikçe, halka varamayışının daha kötüsü, olumsuz bir tepkiyi karşılandığının acı tecrübesi bugün apaçık ortadadır.”

Ulusal Sinema tezinin teorisyenlerinden ve bu konudaki teorilerini Ulusal Sinema Kavgası adıyla kitaplaştıran Halit Refiğ de şöyle der: “Ulusal akımlar Türk düşünce ve sanatlarında ne kadar gelişip güçlenirse Türk sinemasını da bu yolda o kadar çok olumlu bir şekilde etkileyip besler. Türkiye’nin bugünkü tarihsel koşulları içinde ulusal sanatların gerekliliği konusunda Türk sinemacılarının bilinçlenenleri öbür sanat kollarından ve düşünce akımlarından yardım ister görsün, ister görmesinler, süper devletlerin sızma ve yayılma stratejisi olan “evrensel” sanat akımlarına yetenekleri ve olanakları oranınca karşı koyan ulusal Türk sineması için çalışacaklardır.

ULUSAL SİNEMACILARDAN TOPLUMSAL GERÇEKÇİ FİLMLER

’61 Anayasası sonrası oluşan görece özgürlükçü ortamda birçoğu köy enstitülü olan ilerici, aydınlanmacı yazarların eserleri aydınları, halkı gençleri etkiler, yeni bir aydın kuşağının oluşmasının yolunu açar.

Sinema da bundan etkilenir ve ulusal sinema tezini savunan önemli yönetmenler 1960-65 arasında toplumsal gerçekçi filmler ve köy gerçeğini toplumsal gerçekçi biçimde ele alan önemli filmler üretirler:

  • Gecelerin Ötesi (Metin Erksan, 1960),
  • Yılanların Öcü (Metin Erksan, 1962),
  • Şehirdeki Yabancı (Halit Refiğ, 1962),
  • Susuz Yaz (Metin Erksan, 1964),
  • Kızgın Delikanlı (Ertem Göreç, 1964),
  • Karanlıkta Uyananlar (Ertem Göreç, 1964),
  • Hızlı Yaşayanlar (Nevzat Pesen, 1964) ve
  • Bitmeyen Yol (Duygu Sağıroğlu, 1965)

TÜRK SİNEMATEK’İN OLUŞMASI VE YENİ SİNEMA DERGİSİ

Türk Sinematek Derneği 25 Ağustos 1965 tarihinde kurulmuştur; ancak kuruluş çalışmaları 1962 yılında başlamıştır. Şakir Eczacıbaşı’nın 1962 yılında Paris’te Henri Langlois ile görüşmesi sonucu ortaya çıkan bu fikir, Langlois’in Eczacıbaşı’ya “Muhakkak Sinematek kuracaksın, Türkiye’ye yazık oluyor, Sinematek’siz filmcilik kurulmaz” demesiyle hız kazanmıştır. Eczacıbaşı, Türkiye’ye döndükten sonra daha önce tanışmadığı Onat Kutlar onun yanına gelmiş ve Eczacıbaşı’ya “Siz Henri’yle tanışmışsınız, Türk Sinematek’ini gerçekleştirmeyi düşünüyormuşsunuz, niçin derhal başlamıyoruz?” şeklindeki sorusunu yöneltmiştir. Eczacıbaşı gelen teklif için tek bir şart öne sürmüştür: O da Kutlar’ın genel sekreter olması şartıdır.

Onat Kutlar, bir süre sonra Langlois’in aynı görüşmeyi Hüseyin Baş ile de yaptığını öğrenmiş ve ilk toplantı hemen düzenlenmiştir. Derneğin kurucular kurulu; Onat Kutlar, Şakir Eczacıbaşı, Hüseyin Baş, Aziz Albek, Semih Tuğrul, Tunç Yalman, Tuncan Okan, Sabahattin Eyüboğlu, Cevat Çapan, Macit Gökberk, Nijat Özön ve Muhsin Ertuğrul isimlerinden oluşmuştur. Açılışa Langlois de katılmıştır ve ilk gösterilen film Claoude Chabrol filmidir.

Sinematek Derneğinin kurulduğu dönem, Türk sinemasındaki kamplaşmanın da doruğa çıktığı bir dönemdir. Bu kamplaşmanın bir yanında, Onat Kutlar, Nijat Özön, Giovanni Scognamillo, Ali Gevgilili gibi eleştirmenler, diğer yanında ise Halit Refiğ, Metin Erksan, Sami Şekeroğlu gibi isimler bulunmaktadır. Birinci gruptakiler, yönetmenleri ticari Yeşilçam filmlerini yaygın hale getirmekle suçlarken, karşı taraf sinema eleştirmenlerini Batı, özellikle de Avrupa sinemasına özendirmesi hususunda eleştirmişlerdir. (Birgül Alıcı) (*)

Türk Sinematek Derneği yabancı sinemacılar ile karşılaşma olanağı sunmanın yanında sinema alanında düşünce gelişimini de sağlamıştır. Derneğin en önemli faydalarından biri, bir tartışma ve araştırma platformu oluşturan Yeni Sinema dergisini yayımlamak olmuştur. "Derginin adından da anlaşılacağı gibi “yeni bir sinema” kurulması hedeflenmiştir"

(*) Altmışlı Yıllarda Alternatif Bir Örgütlenme: Türk Sinematek Derneği. Birgül Alıcı. (Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (ERZSOSDE) IX-II: 191-214 (2016)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa