İstanbul Sözleşmesi ve siyasi iktidar
Fotoğraf: Evrensel
Kadın hakları, insan haklarıdır. Bu biliniyor. Bilmezden gelme ise “kasıtlı” bir tutumdur.
40 yıl önceye gidelim.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açıldı, 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye, bakımından ise 3232 sayılı Kanunla uygun bulunmuş (1985), Bakanlar kurulu onayından sonra 14 Ekim 1985 tarihli 18898 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Eşitlik ilkesinin ve ayrımcılık yasağının çok somut olarak vurgulandığı, ilkelerinin kuvvetle tekrarlandığı, 4. maddesi ile kadınlar lehine geçici pozitif önlemler almanın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağının vurgulandığı bir Sözleşme’dir. Sözleşme’nin 1. maddesinde kadına karşı ayrımcılığın ne anlama geldiği şöyle yer alır: “Bu Sözleşmenin amacı bakımından ‘kadınlara karşı ayrımcılık’ terimi siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel veya diğer alanlardaki kadın ve erkek eşitliğine dayanan insan haklarının ve temel özgürlüklerin, medeni durumları ne olursa olsun kadınlara tanınmasını, kadınların bu haklardan yararlanmalarını veya kullanmalarını engelleme veya hükümsüz kılma amacını taşıyan veya bu sonucu doğuran cinsiyete dayalı her hangi bir ayrım, dışlama veya kısıtlama anlamına gelir. “
BM Dünya İnsan Hakları Konferansı Viyana Belgesi (Haziran 1993) 18. maddesinde, “kadınların ve kız çocuklarının insan hakları, evrensel insan haklarının devredilmez, ayrılmaz ve bölünmez bir parçasıdır” hükmü yer alır.
Birleşmiş Milletler 4. Dünya Kadın Konferansı da 1995 yılında Çin/Pekin’de gerçekleşmiş ve Pekin Deklarasyonu eylem Planı 14. madde, “kadın hakları, insan haklarıdır” demiştir.
Peki 81 maddelik, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Kabul tarihi 2011, yürürlük tarihi 2014) ne gibi hükümler taşıyor?
Sözleşme’nin 1. madesinde “maksat” şöyle açıklanıyor:” Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a) kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b) kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c )kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d )kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak;
e )Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.”
Sözleşme’nin kapsamı ise 2.maddede şöyle açıklanıyor:
“1) Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.
2) Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.
3) Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.” Çekinceler ise 78.maddede yer alıyor.
Türkiye 2012 yılında 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu” kabul etti. Kanun, Sözleşme’nin hayata geçirilmesi bakımından ileri bir adımdı. Ama uygulamada bambaşka sonuçlar ortaya çıktı. Erkekler, her gün en az bir kadını öldürmeye devam etti. Kadın cinayetleri önlenemez halde. Koruma tedbirleri etkisiz ya da alınmıyor, alınamıyor. Cezalar yetersiz ve zamanında verilmiyor ya da uygulanmıyor. Cezaların caydırıcı bir etkisinin olduğu gözlenmiyor. Siyasi iktidar ise geleneksel kültür kodlarına sığınıyor. Kadınlarla erkeklerin ve genel olarak tüm insanların haklara ve onura sahip olmada eşitliğini yüksek bir siyasi irade göstererek dillendiremiyor. En büyük eksikliğin politik irade eksikliği olduğu her geçen gün oraya çıkıyor. Politik irade İstanbul Sözleşmesi ‘ne çekinceler koyma doğrultusunda eğilim açıklıyor.
- Sonrası... 22 Haziran 2023 04:20
- İnsan hakları standartları ve değişim 15 Haziran 2023 04:10
- İnsan haklarının korunması sorunu 08 Haziran 2023 04:21
- Yeni bir güne uyanabilmek: Yaşamak! 01 Haziran 2023 04:21
- AYM kararlarına uyum ve uygulama sorunu 25 Mayıs 2023 04:22
- PKK ve ETA'nın savaşı ve aileler 18 Mayıs 2023 04:19
- Yeşil Sol Parti Çankaya'dan: Sekiz paragrafta atılacak devrimci adımlar 11 Mayıs 2023 04:41
- AİHM kararlarına uyum göstermek 04 Mayıs 2023 04:19
- Hukukun üstünlüğü ve demokrasiye saygı ihtiyacı 27 Nisan 2023 04:21
- Devletin savaş harcamaları üzerine 20 Nisan 2023 04:18
- Cumartesi Annelerinin toplanma özgürlüğü, polis ve Anayasa Mahkemesi 13 Nisan 2023 04:01
- Yeni dönem mi? 06 Nisan 2023 04:21