24 Temmuz 2020 00:09

‘Topyekün saldırı’nın ideolojik boyutu; Ayasofya ve İstanbul Sözleşmesi!

Ayasofya

Fotoğraf: DHA

Paylaş

AKP-MHP ittifakının tam desteğini alan tek adam yönetimi, halkın tarihsel ve temel nitelikli kazanımlarına yönelik “topyekün saldırısı”nı; yazdı, sıcaktı, pandemiydi, yasaldı, yasadışıydı, meşruydu, gayrimeşruydu...demeden sürdürüyor.

Baroların iktidarın “arka bahçesi” yapılması amaçlı yasa düzenlemesinin sonrasında avukatların AYM’nin kararını bekleyen bir çizgiye çekilmesi ve kıdem tazminatı fonu kurulması etrafındaki girişimlerin yeni yasama dönemine aktarıldığının açıklanması sonrasında son bir haftanın en önemli gündemlerini şöyle sıralayabiliriz:

  1. Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılıp cami olarak kullanılmasına yönelik alınan karar etrafındaki girişimler
  2. Üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in vahşice katledilmesi sonrasında sokağa dökülen kadınlara yönelik polis şiddeti ve Hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme amaçlı girişimlere karşı tepkiler.
  3. Sosyal medyayı zapturapt altına almak için hazırlanan ve “sosyal medya sansür yasası” teklifinin, hızla Meclisten geçirilmesi amaçlı AKP-MHP ittifakı girişimi.

AYASOFYA’DA VİP CUMA NAMAZI GÜNÜ

Ayasofya, 1934 yılındaki hükümet kararının Danıştay tarafından iptal ettirilmesinin arkasından bugün, sadece Diyanet İşleri Başkanı’nın davet ettiği VİP bir cemaat tarafından kılınacak Cuma Namazı ile fiilen de camiye dönüştürülmüş olacak.

Yok efendim; “müze özelliği korunmuş”, “mozaikler ve ikonlara zarar verilmemiş”, “tek çivi çakılmamış”, Hıristiyan semboller namaz sırasında perde ile kapatılacak, namazdan sonra açılıp turistlerin ziyaretine açılacak”...gibi çocukları bile ikna etmeyecek bir propaganda sürdürülüyor. Ama AKP iktidarının uygulamaları ve amaçlarını az çok izleyen ve amaçları konusunda bir fikre sahip olan herkes görüyor ki, Ayasofya konusu basitçe bir tarihi eserin müze ya da cami olarak kullanılıp kullanılmaması gibi teknik ve güncel bir sorundan ibaret değildir.

Çünkü Erdoğan’ın her vesile ile ifade ettiği gibi Ayasofya hamlesi;

Tarihi AKP’nin kalemiyle yeniden yazma,Cumhuriyetle sorunu olan tarikatlar, cemaatler ve iç ve dış radikal İslami güç odaklarıyla ittifakını daha ileriye götürerek yenileme,“Dindar bir gençlik” yetiştirme amacındaki girişimleri fetihçi, cihadist değerlerle sürdürülen propagandanın içeriğini somut bir adımla yenileyerek, “Haçlı saldırısına karşı İslam’ı savunma” iddiasına “Osmanlıcı-tarihsel” gerekçeleri olan sembolik bir adımla inandırıcılık kazandırma gibi ideolojik boyutu olan bir hamledir de!

Kılıçdaroğlu Ayasofya’daki VİP cumaya katılmayı reddetti, Akşener ise, “eğer doktorlar izin verirse koşa koşa gidecek” Erdoğan’ın arkasında saf tutmaya! DEVA, SP ve Gelecek partileri ne yapacak onu da bugün göreceğiz.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’ VE KADINA ŞİDDET ZİHNİYETİNE KARŞI MÜCADELE

Pınar Gültekin’in hunharca katledilmesi toplumda infialle karşılanması ve son yıllarda kadınlar eşitlik ve kadına yönelik şiddete karşı mücadele içinde oluşmuş kadın çevrelerinin birçok ilde sokağa çıkmasının da yolunu açtı.

Bu çok haklı tepki karşısında iktidar, kadınların “İstanbul Sözleşmesi”ne sahip çıkan, kadın cinayetlerine ve arkasındaki zihniyete “hayır” diyen tutumu karşısında polis şiddetini devreye soktu. Böylece kadına yönelik şiddetin sadece kadını şiddet uygulayan bireylerle sınırlı olmayıp, onları kadınları katletmeye varan şiddeti uygulamaya cesaretlendiren zihniyetle AKP zihniyetiyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu iddia edenleri bir kaz daha haklı çıkardı.

Nitekim iktidarın, son yıllarda;

  • Küçük yaşta evliliklerin serbestleştirilmesi amaçlı yasal düzenleme girişimleri,  
  • Kadına şiddetle ilgili önlemlerin etkisizleştirilip, cezalandırılanların affedilmesine ilişkin girişimlerin sürekli gündemde tutması,
  • Diyanet’in, “ulema”nın ve bilim insanı unvanlı kimi akademisyenlerin, “fetvaları”, medya ve sosyal medya üstünden yürüttükleri, kadınların haklarının aile bütünlüğünün, ahlakın, toplumsal çürümenin nedeni olarak gösterme amaçlı propagandalarının teşvik eden bir tutum alması, ülkemizde kadına yönelik şiddeti teşvik eden bir iklim oluşturmuştur.

Ki, böyle bir ikilim olmadan kadına şiddet böylesi yaygın olamazdı.

Gelişmeler, kadına yönelik şiddetin yıldan yıla arttığını gösterirken iktidarın, devlete; “cins ayırımcılığını ortadan kaldırmak”, “kadını şiddete karşı korumak”, “kadına aile içi şiddeti önlemek”, “şiddeti kovuşturmak ve şiddeti engelleyecek politikalar oluşturmak” yükümlülükleri getiren İstanbul Sözleşmesi’nde çekilmek için harekete geçmesi, kadına yönelik şiddetin arkasındaki zihniyetin iktidarda temsil edildiğini açıkça göstermektedir!

‘MUHAFAZAKAR TOPLUM’DA KADIN VE GENÇLİĞİN YERİ?

“Sosyal medyaya sansür” teklifi Meclise getirildi.

AKP-MHP ittifakı teklifi yasalaştırarak Meclisi tatile sokmak istiyor. Bu yüzden önümüzdeki günlerde ‘sosyal medya’nın kontrol altına alınma teklifi çeşitli yönleriyle gündemde olacak. Bu nedenledir ki, bugün bu konuya ayrıca değinmeyeceğiz.

Yukarıda sözü edilen üç gündemden ilk ikisi ise, “topyekün saldırı” paketindeki maddelerden ikisi olarak, pakette yer alan diğer maddelerden farklı olarak bir yandan fetihçi, cihadist, şeriat düzeni, hatta hilafet isteyen Ortaçağcı gerici güçlerle ittifakını daha ileriye taşımayı amaçlarken, tek adam yönetiminin “ideolojik zeminini takim edilmesi”ni de amaçlamaktadır.

Çünkü iktidar;

  • İstanbul sözleşmesinden çekilmeyi gündeme alarak, kuracağı “muhafazakar toplum”un kadınları ikinci sınıf insan kategorisine koyacağını, bunun dini, milli, yerli ve geleneksel değerlerin gereği olduğunu,
  • Ayasofya tartışması ile de gençliğin nasıl bir tarih bilinciyle, fetihçi, cihadist bir bilinçle eğitilmesini esas alan bir yaklaşım içinde olduğunu ortaya koyuyor.

Bu yüzden de demokrasi güçleri için bugün, tek adam yönetiminin nasıl bir toplum kurmak istediğinin ideolojik dayanaklarını doğru ve anlaşılır bir biçimde teşhir etmek önem kazanmaktadır.

Hele de muhalefet diye ortaya çıkanların iktidarla din ve milliyetçilik yarışı yaparak onu alt edeceklerini sandıkları bir taktiğin etrafında birleştikleri dikkate alındığında ideolojik mücadelenin önemi, daha da açıkça anlaşılmaktadır.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa