24 Temmuz 2020 00:23

Toplanıyoruz; bir kişi daha eksilmemek, haklarımızdan vazgeçmemek için!

TCK 103 Çocuk Cinsel İstismarına Karşı Kadın Platformunun çağrısıyla İzmit'te yan yana gelen kadınlar,

Adana Kadın Platformu Kadın çocuğun cinsel istismarı suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 103’üncü maddesi ile ilgili af girişimlerine tepki gösterdi. | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sevtap Şahin… Ona şiddet uygulayan kocasını 60 kere şikayet etti karakola, uzaklaştırma kararları aldı. Evin kapısına sandalye koyup oturmaktan, Sevtap’ı tehdit etmekten, pencereleri taşlamaktan, kapıya anahtar uydurup eve girip saldırmaktan, kadının hayatını zindana çevirmekten uzaklaştıramadı bu şikayetler o kocayı. Her şikayette Sevtap karakoldan çıktıktan 2 dakika sonra bırakıldı. Sevtap’ın katledildiği gün, 2 dakika mesafede olan karakoldan polisler 20 dakikada anca geldi, içeride canı için boğuşan Sevtap’ın bağırışları yükselirken kapıda Sevtap’ın annesine “Özel mülk, girilmez” dediler. Kapı katil tarafından açıldı sonra polislere, elinde sigara ve Sevtap’ın kanıyla... Sevtap katledildi. 

Fatma Altınmakas... Kocasının kardeşi tarafından tecavüze uğradı, tehdit edildi. Fatma kocasıyla birlikte karakola şikayetçi oldu. Tecavüzcü 2 gün sonra serbest bırakıldı. Fatma, kocası tarafından katledildi.

Pınar Gültekin... 5 gün boyunca haber alınamadı ondan. Kamuoyunun ısrarlı takibi soruşturmayı derinleştirdi. ‘IŞİD’vari yöntemlerle; yakılarak, bedeni bir varile sıkıştırılıp, üzerine beton dökülerek öldürüldü. Gerekçe tanıdık; Pınar’ın katile “Hayır” demesi, hayatıyla ilgili kararları katilin istekleriyle, zorlamalarıyla, “uygun bulduklarıyla” değil, kendi isteğiyle vermesi...

Dahası var; “kıskançlık”, “namus”, “ret” bahaneleriyle şiddete uğrayan, katledilen onlarca kadın var aynı günlerde ismini duyduğumuz, duyamadığımız...

Her geçen gün daha çok öldürülüyoruz; her geçen gün haklarımız konusunda bir adım daha geriye gidişin tartışması açılıyor.

Öfkemiz burnumuzda...

Pınar Gültekin’in vahşice katledilmesinin ardından binlerce kadın sokaklara taştı. Aslında sadece Pınar için değil, adını duyduğumuz duyamadığımız katledilen bütün kadınların ardından biriken isyan taştı sokağa. İl platformları, mahalle dernekleri, yerel inisiyatifler, kadın dayanışma grupları Pınar’ın bedeninden kalanlar bulunduğu gün ve ertesinde, hatta hafta boyunca aynı sözü kurmak, aynı isyanı haykırmak için sokaklara çıktılar.

Bu öfkeyi sokağa taşıran nedenlerden biri de; kadına yönelik şiddetle mücadeleyi devletin bir yükümlülüğü olduğunu söyleyen, bunun için de eşitliği merkeze alan İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların ayyuka çıkmış olmasıydı. Kadınlar katledilen kadınların canlarının hesabını sorarken, aslında tüm kadınların haklarını askıya alma gayreti içinde olanlara “Biz buradayız, yan yanayız, haklarımızı gasbettirmeyiz” demiş oldular.

Kadınların isyanı sokaklara taşarken İstanbul Sözleşmesi’ne saldıran gruplar, eğer sözleşme bu kadın düşmanlarının sözüne uyup geri çekilirse devamında neler talep edeceklerine dair sıralı bir tam liste yayınladılar.

Keşke “bir avuç kendini bilmezin boş yapması” olarak değerlendirip elimizin tersiyle itebilsek bu listeleri. Ama yapamıyoruz. 2016 yılının haziran ayında, Mecliste kurulan -bizim deyimimizle- Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun kadınların tüm yasal güvencelerini ortadan kaldırmanın programı niteliği taşıyan raporunun ruhuyla aynı çünkü bu listeler. Raporun yayımlandığı günden bugüne iktidarın adım adım yaptıklarını düşündüğümüze; bu sıralı tam liste, bir grup kendini bilmezin atıp tutması gibi görünmüyor.

AKP hükümeti, gemi azıya almış, en gerici damarlardan bekasına kan pompalamaya kararlı bir biçimde, toplumun şahdamarına basıp deniyor yapabileceklerini.

Pınar Gültekin'in katledilmesi üzerine yükselen toplumsal tepkinin üstüne büyük ihtimalle sözleşmeyi iptal etme gündemini bir süre rafa kaldıracaklar. Ortağı MHP de ‘şimdilik dursun’ sinyali çaktı.

Ama biz biliyoruz ki şimdilik rafa kalkan her şey ilk fırsatta karşımıza yeniden çıkar. Hep böyle oldu!

Bu sırada çok önemli bir görevimiz var.

Bir kere toplumun büyük kısmı sözleşmenin ne olduğunu bilmiyor, bilen de ya yanlış ya da çok kısıtlı bir fikirle biliyor. (Geçen gün İstanbul Ekonomi Araştırma Şirketinin yaptığı araştırmada kimilerinin İstanbul Sözleşmesini Montrö Sözleşmesi ile karıştırdığı ortaya çıkmış.) İstanbul Sözleşmesi’ne dönük karalama kampanyasının yalanlarının, sözleşmenin gerçek işlevleri ve içeriğinden daha çok yayıldığını görerek, sözleşmenin ne söylediğini, ne anlama geldiğini, sözleşmeye saldırıların arkasında nasıl saikler olduğunu daha çok anlatmamız lazım.

Sözleşmenin korunmasının iktidarın topyekün saldırı planının en önemli adımlarından biri olduğunu, sözleşmenin yükümlülüklerinden kurtularak (ve bunu yapabileceğini de görerek) diğer hayati hakların gasbının kapısını nasıl sonuna kadar açtığını, yukarıda gerici grupların sıralı liste halinde yayınladığı "programı" gündemine alırken karşısında etkili, geniş, halkın büyük kısmını kazanmış bir muhalefet bulamazsa yalnızca kadınların en temel haklarını değil, tüm ekonomik, toplumsal, siyasal hak ve özgürlüklere dönük saldırılarını yoğunlaştıracağını toplumun geniş kesimlerine anlatmamız lazım. Sadece anlatmak da değil, toplumun en geniş kesimlerinin “hayır”ını bu saldırılar karşısında kalkan yapacak söz ve eylem birliğini oluşturma görevimiz var.

Kadın hareketi tartışıyor; bu topyekün saldırıya topyekûn karşı koymak için neler yapacağını...

TCK 103 Kadın Platformu çok çeşitli çevrelerden kadınların bir araya geldiği, saldırılar karşısında hep birlikte ortak bir söz oluşturmak için 300 kadın örgütünün buluştuğu bir platform. Bu irade önemli.

"Hep birlikte" sözünü sahiplenen kadınların sayısını artırmak, öfkesi burnunda olan ama ne yapacağını, nasıl yapacağını, öfkesini harekete çevirmenin mücadele araçlarının, birliklerinin uzağında kalan, mahallelerdeki, işyerlerinde kadınlara erişecek kadar ulaşılabilir, bugün şu hakka yarın diğer hakka yönelecek saldırılara karşı hızlıca yan yana gelme kapasitesine, gücüne sahip yerel dayanakları kurmak hayati bir mesele.

Bu pazar günü İstanbul ve Ankara’da İstanbul Sözleşmesi’ne dönük saldırılar karşısında haklarımızı ve hayatlarımızı korumak için kadın örgütlerinin, platformların, ağların çağrısıyla hep birlikte neler yapabileceğimizi tartışacağız. Benzer buluşmalar her ilin kendi yerel örgütlenmeleri, deneyimleri ve birikimleriyle yol alarak, diğer illerde de yapılacak.

Görünen o ki önümüzdeki 3 ay çok kritik. Bu buluşmaların bu süreçte toplumu bilgilendiren, en geniş kadın kesimlerinin sözüne kulak vereceği, kendini içinde hissedeceği ve içinde de yer alacağı kampanya birliklerine dönüşmesi bizim muradımız. Tüm kadınlara da çağrımızdır; gelin hayatımıza sahip çıkalım, sözümüzü de gücümüzü de birleştirelim!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa