25 Temmuz 2020 00:09

Sansür dalgası ve sosyal medya

Akıllı telefon fotoğrafı

Fotoğraf: Rami Al-zayat/Unsplash

Paylaş

Sansürün kaldırılışının yıl dönümü olan 24 Temmuz, yıllardır Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak kutlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temmuz ayı başında yaptığı sosyal medyanın kontrol altına alınması çağrısının ardından birkaç gün önce Meclis Adalet Komisyonu’na sunulan 9 maddelik sansür yasa tasarısı tam da bugün, sansürün kaldırılışının 112. yıl dönümünde sabaha karşı Komisyon’da onaylandı. Ne bilgi teknolojileri ve ifade özgürlüğü alanında çalışan kitle örgütlerinin ne bilişim ve ifade özgürlüğü alanında çalışan hukukçuların ne sosyal medya kullanıcılarının ne de iktidarın dışında kalan siyasi partilerin itirazları dikkate alındı. 2007’de yasalaşan 5651 ile yapılan sansürü sosyal medyaya ve arama motorlarına doğru daha da genişletecek olan bu yeni sansür düzenlemesinin Meclis tatile girmeden önce hızla yasalaştırılacağı tahmin ediliyor.

Çeşitli sosyal medya şirketlerinin yayınladığı şeffaflık raporlarına baktığımızda Türkiye sosyal medya şirketlerine en fazla içerik engelleme ve çıkarma ile kullanıcı bilgileri talepleri gönderen ülkeler arasında ön sıralarda. Mevcut durumda sosyal medya şirketleri kendi platformlarının kuralları açısından bir sıkıntı görmedikleri talepleri yerine getirmeyebiliyor. Yeni sansür yasası taslağı sosyal ağ sağlayıcıları Türkiye’ye temsilci atamaya ikna etmek(!) için yüksek meblağlarda para cezaları ile reklam engelleme ve bant genişliği daraltma yaptırımları getiriyor. Temsilci atamaları halinde ise sosyal ağ sağlayıcılar içerik çıkarma ve kullanıcı bilgileri taleplerini taslağın getirdiği para ya da hapis cezası yaptırımları nedeniyle hızla yerine getirmek zorunda kalacak. Eğer yargı önüne gelen hemen her erişim engelleme talebini onaylıyor olmasaydı ve başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından atanan BTK’nin erişim engelleme kararlarında iktidarın siyasi izdüşümünü göremiyor olsaydık bu tablo sansür anlamına gelmeyebilirdi de. Ancak mevcut durum bunun aksi yönünde. Engelliweb 2019 Raporu’na göre 2019 sonu itibariyle Türkiye’den erişime engellendiği tespit edilebilen alan adı ve web sitesi sayısı 408 bin 494. 2019’da engelleme kararı çıkartılan site sayısı ise 61 bin 49. Günde ortalama 167 site engellenmiş. İçerik engelleme ile ilgili şeffaf bir bildirim politikası da olmadığından bu sadece tespit edilebilen üstelik. 5651’in mevcut pratiği bu durumdayken siyasal iktidar daha da geniş engelleme yetkisi istiyor. 

Taslağa sansür yasası taslağı dememize yol açan şeyler temsilci meselesiyle de sınırlı değil. Unutulma hakkı adı altında haber değeri taşıyan çeşitli olayların arama motorlarından yok edilmeye çalışılması da aynı taslağın mevcut durumda sansüre yol açacak bir diğer parçası. Ne haberdir, ne haber değildir; ne unutulma hakkına tabiidir, ne bu hakka tabii değildir gibi sorulara, ışık hızına yakın hızlarda erişime engelleme kararı verenler yanıt verecek. Internet’in gayri merkezi yapısı çok sayıda olayın tümden Internet’ten yok edilmesine izin vermez ama bunun haber değeri taşıyan olayların kayıtlarını silikleştirmek için kullanılmaması olasılığı neredeyse yok.

Sansüre yol açacak bir diğer kısım ise sosyal ağ sağlayıcıların bireysel başvurular üzerine uygulayacağı içerik çıkarma ve engellemeler. Sansür taslağı, sosyal ağ sağlayıcılara kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliği konusunda yapılacak bireysel başvuruları 48 saat içinde ve olumsuz kararlarda gerekçeli olarak yanıtlama zorunluluğu getiriyor. Bu yükümlülüğü yerine getirmemenin cezası ise 5 milyon lira. Temsilci atayan sosyal ağ sağlayıcılara kişilik haklarının ihlali ve özel hayatın gizliliği konusunda yapılacak başvurularda hakimlik, savcılık ve cellatlık görevi veriliyor. Cezai külfeti ve iş yükü açısından bakıldığında bireysel başvuruların içeriğine pek de bakılmadan hızla olumlu yanıtlanarak özel şirketler eliyle yürütülecek ikincil bir sansür mekanizması oluşturuluyor.

Pek çok alanı kapsayan büyük bir sansür dalgasının içindeyiz. Gazeteler üzerinde Basın İlan Kurumu eliyle, televizyonlar üzerinde ise RTÜK eliyle bir mekanizma oluşturuldu. Geçtiğimiz yıl yapılan yasal düzenlemeyle RTÜK’ün yetkileri Internet video yayıncılığına genişletildi. Bu son genişletmenin etkileri şimdilerde Netflix’te yaşanan sansürde görünür olmaya başladı. Web siteleri açısından ise 2017 başından 2019 sonuna engellendiği tespit edilen site sayısı 247 bin. Yayıncılıktan görsel sanatlara, tiyatrodan sinemaya pek çok alanda farklı mekanizmalarla yapılan sansürün haberleri de ender değil. Şimdi bu son sansür düzenlemesi ile diğerlerine kıyasla daha boşta kalmış sosyal medya üzerinde de sansür mekanizmaları oluşturulmak isteniyor.

Sansür iktidarlar açısından bilgiyi, haberi, kültürü kendi siyasal ideolojilerine uygun olarak şekillendirmenin aracıdır. Bugün medyanın önemli bir kısmının iktidarın siyasi perspektifinde birleştiği denklem içinde sosyal medya iş cinayetlerinden ve işçi mücadelelerinden kadına şiddetle mücadeleye, politika ve toplumsal mücadeleden hayvan haklarına kadar uzanan geniş bir çerçevede geleneksel medyanın görünmez kıldığı pek çok başlığın ses bulabildiği sınırlı sayıdaki mecralardan biri. Tam da bu yüzden sosyal medyanın görünür kıldığı bu başlıklardan birini bile dert edinenler, söyleyecek sözü olanlar -eğer seslerinin kısılmasını istemiyorlarsa- bu sansür yasa tasarısı ile mücadeleyi kendi alanlarındaki mücadelenin de parçası haline getirmek zorunda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa