26 Temmuz 2020 00:54

Kılıçlı, ‘toplu namazlı’, Ayasofyalı gövde gösterisi de AKP’deki çözülmeyi durduramayacak

Ayasofya camiinde Ali Erbaş dua okuyor

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar /AA

Paylaş

Danıştay’ın kararıyla resmen müze olmaktan çıkarılıp camiye dönüştürülen Ayasofya, önceki gün kılınan “toplu cuma namazı” ile fiilen de camiye dönüştürüldü.

“Ayasofya’da cuma namazı çağrısı” etrafında yapılanlara bakınca, yapılanların bir cami açılışı, bir müzenin camiye dönüştürülmesi gibi sözcüklerle ifade edilmesi kifayetsiz kalmaktadır.

Çünkü yapılanlar; AKP’nin gövde gösterisi, içinde tek adam yönetiminin, onun içinde de Diyanetin bir gösterisi olarak cereyan etmiştir.

Ayasofya konusu, ülkemizde uzunca bir zamandan beri, en gerici güçler açısından; “laiklik karşıtlığı”, “şeriatçılık” “hilafetçilik”, “fetihçilik”, “cihatçılık”, “Osmanlıcılık”, “Cumhuriyet karşıtlığı”,... gibi değerler etrafındaki mücadelenin  sembolü olduğu için; din istismarcılığı üstünden siyaset yapmada önceki bütün iktidarları fersah fersah geride bırakan AKP iktidarı tarafından Ayasofya konusunun bir gövde gösterisine dönüştürülmesi şaşırtıcı olmamıştır.

‘TEK ADAM YÖNETİMİ’NİN GÖVDE GÖSTERİSİ

Ayasofya, her halde ilk “VİP Cuma Namazı”  kılınan cami olarak da tarihe geçecektir.

Bu VİP cuması;

Cumhurbaşkanının namaz öncesinde Kur’an okuduğu, Diyanet İşleri Başkanının kılıç kuşanıp Hutbe verdiği, Radikal İslamcı, “tarihçi prof.”ların gün boyu derin çarpıtılmış tarih analizleri yaptıkları, “Namaza geldik” diyenlerin önemli bir bölümünün, “Allahuekber”i bir dini ibadet söyleminin ötesine geçirerek IŞİD, El Kaide gibi örgütlerin sloganına dönüştürülmüş biçimiyle haykırdıkları, birkaç kanal dışında onlarca TV kanalının gün boyunca Sala, Ezan, Kur’an ve dualar yayınladıkları dikkate alındığında, yapılan gösterinin anlamını bir soru ile açıklamak daha anlaşılır olacaktır. Ki bu soruyu şöyle sorabiliriz: “Eğer bu açılış, İran ya da Suudi Arabistan gibi radikal şeriat düzenlerinin hüküm sürdüğü ülkelerden birisinde olsaydı; o ülkelerin yöneticileri daha hangi eylem ve etkinliği ekleyebilirdi?​”

Doğrusu benim aklıma, “İran ve Suudi Arabistan’ın daha fazla ne yapabileceği“  konusundan başka bir şey gelmiyor. Belki inanç farklılıkları bakımından kimi ritüeller eklenebilirdi ama bunlar gösterinin niteliğini değiştirecek etkiler olmazdı.  

DİYANET İŞLERİ BAŞKANININ KILIÇLI GÖSTERİSİ

Minbere kılıçla çıkan Erbaş, "Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih'in emaneti" başlıklı hutbeyi okudu.

Hutbede; “Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar, vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar” diyerek, Erdoğan’ın 1934 tarihli hükümet kararını “millete ihanet” suçlamasına “lanetli bir karar” diyerek destek veren Erbaş, aynı zamanda minbere kılıçla çıkan, “laik Türkiye”nin Diyanet İşleri Başkanı olarak da tarihe geçmiştir.

Erbaş’ın kılıç kuşanması ve kuşandığı kılıcı sol eliyle tutması, Diyanet TV’de “Osmanlı geleneğinde sağ elde kılıç bulunması düşmana korku vermeyi, sol elde tutulan kılıç ise dosta güven vermeyi simgeliyor” diyerek masumlaştırılmak istense de sonuçta kılıç şiddet ve fetih aracıdır. Bu yüzden de az çok barış niyeti olan hiç kimse amacını kılıçla ifade etmez! Zaten Erbaş’ın Ayasofya ile ilgili her konuşması, bugün IŞİD tarafından da savunulan 7. Yüzyıla ait cihadist savaşçıların zihniyetini yansıtmaktadır.

Kaldı ki, “düşmana korku salmakla dosta güven vermek” aynı madalyonun iki yüzüdür. Bu yüzden de Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın, Ayasofya’nın mülkiyeti Diyanete devredilirken verilen görevi yerine getirmek üzere minbere kılıçla çıktığı anlaşılmaktadır.

ERDOĞAN MUHALEFETE HAKSIZLIK ETTİ!

Kılınan namazın ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, cuma namazına (gayri resmi bilgi) 350 bin kişinin katıldığını (gerçekte 200-250 bin olduğu belirtiliyor) bunun da “Cumhur İttifakı katkısıyla gerçekleştirildiğini” söyledi.

Oysa burada Erdoğan’ın, asıl katkıyı muhalefetin verdiğini söyleyerek muhalefete teşekkür etmesi gerekirdi!

Çünkü CHP’nin başını çektiği İyi Parti, SP, Gelecek Partisi ve DEVA partilerinden oluşan muhalefet, Ayasofya’nın müze olmaktan çıkarılıp cami yapılması için hükümete açık destek vermiştir. Hatta İyi Parti, CHP’nin desteklediği bir önerge vererek Cumhurbaşkanın bir kararname ile Ayasofya’yı cami yapmasını istemiştir!

Din üstünden AKP ve Erdoğan’la, milliyetçilikte de MHP ile yarışarak halkın desteğini alacağını sanan muhalefet partilerinin bu tuhaf anlayışının verdiği destek olmasaydı, AKP büyük olasılıkla Ayosofya’yı cami yapmak için girişim yapmada bu kadar cesur olamazdı!

Erdoğan’ın Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini tek adam yönetiminin bir gövde gösterisine dönüştüreceğinin ortaya çıkmasından sonra bile muhalefet liderleri şunu diyemedi: “Erdoğan, sorunu Ayasofya meselesi olmaktan çıkarıp bir tarih çarpıtması, laisizme saldırı, en gerici güçlerle ittifakını yenileme, din ve milliyetçilik istismarcılığına dönüştürmüştür. Bu namaz bir ibadet olmaktan çıkarılıp bir AKP şovuna dönüştürülmüştür. Bu yüzden bu cuma namazına katılmayacağım.”

Erdoğan böyle bir muhalefete değil de bu süreçte pek de birşey yapamayan Bahçeli’ye teşekkür etmesi bir kadir bilmezlik değilse nedir!

AKP’DEKİ ERİMEYİ AYASOFYA DA ÖNLEYEMECEK GÖRÜNÜYOR

İstanbul dışında çok sayıda kişinin, “otobüslerle bindirilerek getirildiği” de dikkate alındığında, AKP’nin 4-5 milyon oy aldığı İstanbul’da yapılan onca propagandaya karşın, 200-250 bin kişinin (hadi diyelim 350 bin kişinin) katılması bir başarı değil, Erdoğan ve partisinin çağrılarına artık AKP tabanının da uymadığını göstergesidir. 

Bu yüzden cuma günü yapılan Ayasofya gösterisi bir cami açılışından çok;

Tek adam yönetiminin hem zihniyetinin hem de bu zihniyetin hayata geçirilmesinde nereye gelindiğinin, AKP’deki çözülmenin devam ettiğinin, din-milliyetçilik istismarına karşı halkın “kitle bağışıklığı” kazanmada hayli ileri gittiğinin göstergesi olmuştur.

Demokrasi güçleri bu gelişmeleri doğru değerlendirdiği ölçüde başarılı olabilecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa