26 Temmuz 2020

Kemal Tahir, Halit Refiğ, Ulusal Sinema ve Sinematek

Halit Refiğ | Fotoğraf: Wikimedia Commons

61 anayasası sonrasında oluşan kısmi rahatlık ortamında toplumsal sorunlar sinemaya da yansır. Toplumsal gerçekçilik akımından köy gerçeği filmlere oradan ulusal sinema tartışmalarına uzanır bu süreç.

Metin Erksan’ın 1960 ‘da çektiği ‘Gecelerin ötesi’ ilk toplumsal gerçekçi film olarak kabul edilir. Sonradan ulusal sinema hareketine dâhil olan yönetmenler 1960-65 arasında toplumsal gerçekçi filmler çekerler. Bu gerçekçi filmleri şöyle sıralayabiliriz:

“Gecelerin Ötesi” (Metin Erksan, 1960), “Yılanların Öcü” (Metin Erksan, 1962), “Şehirdeki Yabancı” (Halit Refiğ, 1962), Susuz Yaz” (Metin Erksan, 1964), “Kızgın Delikanlı” (Ertem Göreç, 1964), “Karanlıkta Uyananlar” (Ertem Göreç, 1964), “Hızlı Yaşayanlar” (Nevzat Pesen, 1964) ve “Bitmeyen Yol” (Duygu Sağıroğlu, 1965).

Halit Refiğ, Halk Sineması ve Ulusal Sinema tartışmalarında Kemal Tahir’in düşünce dünyasından ve görüşlerinden etkilenmiştir. Türk toplumunun maddi ve düşünsel özgünlüklerine vurgu yapan Kemal Tahir, düşünceleriyle Türk sinemasının biçimlenmesinde etkili olmuştur.  

Kemal Tahir’in asıl etkisi Halit Refiğ, Metin Erksan, Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu, Atıf Yılmaz gibi Türk sinemasının önde gelen yönetmenlerini düşünsel anlamda da etkilemesidir. Halit Refiğ yaptığı filmler kadar fikirleriyle, ürettiği tezlerle de dikkat çeker, tartışmaların içinde yer alır. Kemal Tahir’in düşünce dünyasından ve görüşlerinden etkilenen Halit Refiğ, Halk Sineması ve Ulusal Sinema tartışmalarında 1965 yılında daha sonra geliştirerek Ulusal Sinema olarak adlandıracağı Halk Sineması kavramını ortaya koyar.

HALK SİNEMASI

Halit Refiğ, Halk sineması anlayışında “sinemanın finansmanını sağlayan halkın ödediği bilet paralarıdır” görüşünden hareket eder. Sadece seyircinin talebinden gelen ve seyirci tarafından finanse edilen bir sinema sektörü vardır ortada.

Türk sinemasının 1960’larda gelişmesinin sebebi Türk halkının Türk filmlerini yabancı filmlere tercih etmesiyle oluşmuş bir yapının sonucudur. “Halk sineması halkçı bir sinemaya değil, halkı eğlendirmek için yapılan sinemaya atıfta bulunur. Halk sineması ekonomik yapıda sinemayı halkın finanse etmesinin yanında sinemanın içerik olarak da geleneksel halk kültürüne, halkın zevk ve beğenilerine dayanmasıdır. Kısacası halk sineması, devletin desteklemediği, halka dayanan, halkın film seyretme ihtiyacından doğmuş, sermaye değil emek piyasası ağırlıklı bir sinemadır.”

ULUSAL SİNEMA

Halit Refiğ de 1965’lerden itibaren “ulusal sinema” düşüncesi fikirsel olarak oluşmaya ve şekillenmeye başlar. Bu düşünceden hareketle çektiği filmlerde Türk toplumunun ve kültürünün özgünlüğünü dile getirir.

Kemal Tahir’in görüşlerinden esinlenerek oluşturulan “ulusal sinema” kavramsallaştırması 1967-68 yıllarında şekillenir.

Halit Refiğ, Kemal Tahir’in görüşlerinden hareketle Türk sinemasının Türkiye’nin kendine özgü tarihsel toplumsal koşullarında doğup geliştiği görüşündeydi. Türkiye sosyal yapısı ve kültürel açıdan Batılı kapitalist ülkelerden farklıydı.

“Kemal Tahir’e göre Batı’yı tanımlamak ve açıklamak için kullanılan ölçütler Osmanlı-Türk toplumu için kullanılamaz. Kemal Tahir’in vurgusu Batıcı bir kafayla değil, ancak ülkenin kendi ulusal gerçeklerinden hareketle ülke gerçeklerinin (ve sinemasının) ele alınması gerektiğidir. Türk sineması bu ülkenin kendi gerçeklerinden doğmuş ve bu ülkenin kendi gerçeklerini yansıtan bir sinema olmalıdır. Gerek biçim ve gerekse de içerik açısından ulusal değerleri yansıtan bir sinema, taklit değil, özgün bir sinema ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Bu da ancak Doğu-Batı karşıtlığı içerisinde ortaya konulabilir ve ulusal gerçekleri reddederek evrenselci yaklaşımlarla sorunları tanımlayan ve çözümleyen yaklaşımlara karşı çıkmakla olur.” (1)

Halit Refiğ 1969 yılında çektiği “Bir Türk’e Gönül Verdim” filmini Ulusal Sinema örneği olarak kabul eder. Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz gibi yönetmenler de bu tartışmalarda Halit Refiğ’in yanında yer alırlar. Böylece 1960’lı yılların başında “Toplumsal gerçekçi” sinema vurgusu yapan yönetmenler, o tarihten itibaren “ulusal sinema” kavramına sahip çıkıp, sinemada ulusallığı öne çıkarırlar. “Ulusal Sinema” anlayışı bir yandan Türkiye’deki yabancı sinemanın egemenliğine karşı çıkmayı bir yandan da Türkiye’nin Batı ile karşılaştırıldığında kendine özgü özelliklerinin sanata ve sinemaya yansıtılmasını ifade eder.

Metin Erksan’ın Susuz Yaz filminin 1964 yılında Berlin Film Festivali’nde  “En İyi Film” alanında “Altın Ayı” ödülünü alması Türkiye’de büyük ses getirir. 1964 yılında Kültür Bakanlığı bir Milli Sinema Şurası düzenler. O güne kadar, doğrudan sinema sanatıyla ilgilenmeyen devlet, sinemayla ilgilenme zorunluluğu hisseder. Şura’ya, Kültür Bakanı ve Kültür Bakanlığı görevlileri dışında, aydınlar ve sinemacılar katılırlar.

1960’lı yılların ortalarından itibaren aydınlarla, sinemacılar arasında bazı konularda oluşan çatışmalar 1964 yılındaki Milli Sinema Şurasında, iyice açığa çıkar. Sinemacılarla, aydınların farklı beklentileri ve çelişen sinema görüşleri nedeniyle, Milli Sinema Şurası, Türk Sinemasına olumlu etki edecek sonuç veya sonuçlara varamadan sona erer. Artık Türk sinemacılarıyla, Türk aydınlarının sinema görüşleri arasında büyük bir uçurum oluşmuştur. Vedat Türkali, Kemal Tahir, Orhan Kemal gibi bazı aydınların sinemacılarla aynı görüşleri paylaşmalarına rağmen, genel olarak 1964 yılından sonra, Türk aydınlarıyla, sinemacıların ilişkileri kopmuştur. (2)

SİNEMATEK’İN KARŞI ÇIKIŞI

Geçen hafta ayrıntılı yazdığımız Sinematek Derneği ise, Türk Sinemasını eleştirmektedir. Sinematekçilere göre Türk Sineması az gelişmiş bir sinemadır. Ticari klişelere ve star sistemine dayanmaktadır. Yoz bir kitle kültürünü temsil eden ve toplumsal eşitsizliği meşrulaştıran, sanat değeri taşımayan ve sanata karşı bir sinemadır. Dünya sinemasının gelişmiş örnekleri evrenseldir. Ulusal sinema yaklaşımı ile sinematekçilerin tartışmaları ulusalcıların yerlilik vurgusuna karşılık sinematekçilerin evrenselliğe vurgu yapmalarında ve devlete bakış konularında odaklanır.

(1) Levent Yaylagül, Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü. “Romancı Kemal Tahir’in bir düşünür olarak Türk sinemasına ilişkin kuramsal tartışmalara katkısı.”

(2) Güneş Özayten, “Ulusal sinema düşüncesi bağlamında bir kuram önerisi.”

(yüksek lisans (master) tezi. İstanbul, Eylül 2009)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et