03 Ağustos 2020 00:55

Kardeş kanı dökülür mü hiç?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kurban Bayramı’nın hemen öncesinde Suriyeli mültecilere yönelik korkunç saldırılar yaşandı. Hafta boyunca haberleri sizlere ulaştırmaya çalıştık.

Hatay Kırıkhan’da bir işçi ailesinin çocuğu olan Enes Hassani (17) kalabalık bir grup tarafından dövüldü, hafıza kaybı yaşadı. Arkadaşı Mufevvad kemerle boğulmaya çalışıldı. Çocukları bu hale getirenler, “Ya bu ülkeden gideceksiniz ya da sizi öldüreceğiz” diye bağırdı. İstanbul Küçükçekçemece’de 19 yaşındaki inşaat işçisi Muhammed Saeed 20 kişinin saldırısına uğradı, bıçaklandı. Gencin bacağında derin bir kesik oluştu. Bıçaklı saldırgan, “Önüme çıkan her Suriyeliyi öldüreceğim” diye bağırdı.

Dövülen, vurulan, kırılan mülteci gençler sınıfsal olarak yoksul işçi ailelerden geliyor. Peki ya dövenler, vuranlar, kırmaya ant içenler?

Kanımca bu sorunun en güzel yanıtı Eğitim Sen Kırıkhan Temsilcisi Uğur Muş’tan geldi: “Olayı duyunca şaşırmadım çünkü burada sık oluyor. Sınıflarda da duyuyoruz bazen; babası işini kaybeden çocuklar suçu Suriyelilere atıyor. Çünkü nedenlerini anlayamadıkları için milliyetçi, ırkçı politikalardan etkileniyorlar…”  

Bu saldırılara karışan gençlerin zengin sınıflardan gelmediği çok açık. Çünkü onlar da mülteciler gibi yoksul bölgelerde ya da kentlerin arka mahallelerinde yaşıyorlar. İçlerinde işçi olanı da var, olmayanı da. Lümpen ya da yarı lümpen kültürel davranış içindeler. Eğitim Sen’li hocanın dediği gibi; sorunun kaynağını yani yerlisiyle mültecisiyle işçi sınıfının topunu sömüren sermaye düzenini göremiyorlar. Bu arada boşluğu dolduranlar ırkçı, aşırı milliyetçi ya da faşist akımlar oluyor. Gelecekten umudu kesen gençler de kolayca onların gazına geliyor.

TAKVİMLER ÇOK ŞEY ANLATIR

Tam bu meseleleri tartışırken, bayram üzeri bir zarf aldım. İçinde bir kitap vardı. Kapağında şöyle yazıyordu: “İş Cinayetleri Almanağı 2019”. 1 Umut Yayınları tarafından gönderilen kitabı bayramın ilk iki gününde inceleme şansı buldum. Konumuzla çok ilgili bulduğum bazı detaylar keşfettim ve onları bir kenara not ettim. Her ay için, mülteci işçilerin öldüğü bir vaka seçtim. Birleştirdiğim notlar ortaya ilginç bir takvim çıkardı. Mülteci işçi ölümleri bu toprakları sulayan kan kadar, kapitalist kalkınmanın kayıt dışı manivelası ve sınıf kardeşliğinin harcı olmuştu.

OCAK: Suriyeli işçiler Muhammed El Muhammed (20), Abdullah Rahicuha (45), Muhammed Emin (16), Juma El Emin (29), Mahmud Emin (32) Ankara’da, Mobilyacılar Sitesinde çıkan yangında can verdiler. 

ŞUBAT: Suriyeli Halil El Halil (24) Sakarya’da ekmek üreten makineye kapılarak öldü.

MART: Afganistanlı Sunutullah Sıharifi (29) Kırşehir’de bir çiftlikte yem karma makinesine kapılarak can verdi.

NİSAN: Özbekistanlı Mamatkulov Keldiyor (36) Sakarya’da çalıştığı çiftliğe ait traktörü sürerken kanala uçtu, boğularak hayatını kaybetti.

MAYIS: Afganistanlı işçi, çalıştığı inşaatta kasığına gelen spiral taşlama makinesinin diski ile feci şekilde can verdi. Diğer binlerce göçmen işçi gibi sigortasızdı ve ismi öğrenilemedi!

HAZİRAN: Suriyeli Rafide El Dank (16), İtlal Mustafa (34), Araf El Hays (38) ve adı öğrenilemeyen Afganistanlı bir kadın işçi (24), Kocaeli Çayırova’da bir tekstil fabrikasında çıkan yangında can verdiler.

TEMMUZ: Suriyeli işçi Valid Youssef Şırnak’ta yol yapımı sırasında EYP’nin infilak ettirilmesi sonucu hayatını kaybetti.

AĞUSTOS: Suriyeli Hatice El Neccar (14) ile Emine Hallac (50) tarım işçilerini taşıyan minibüsün şarampole yuvarlanması sonucu öldüler.

EYLÜL: Buraya dikkat! Emmeni Hamid (45), Fatma Cuma (29), Visal Suleyman (15), Nazlı Parmak (51), Yavuz Parmak (59), Dede Çaldır (44), Mustafa Kızılırmak (43) isimli tarım işçileri minibüsün tırla çarpışması sonucu can verdiler. Şoförün de öldüğü olayda Türkiyeli ve Suriyeli işçilerin “kan kardeşliği”, sınıf kardeşliği çok şey anlatıyor olmalı.

EKİM: Özbekistanlı Zokır Vakhıdor, Tekirdağ Çorlu’da makine parçaları taşlama işinde patlama sonucu öldü.

KASIM: Suriyeli işçi Yaser El Rabiğ (19) Kayseri’de meyve-sebze halinde çıkan tartışmada bıçaklanarak katledildi.

ARALIK: Afganistanlı Abbas Rezai (19) Zonguldak’ta kaçak bir madende 80 metrelik kuyuya düşerek can verdi.

İş Cinayetleri Almanağı içinde elbette sadece mülteci ölümleri yok. Ana gövdesini Türkiyeli işçilerin oluşturduğu en az 1614 (İSİG Meclisine göre en az 1736) ölüm vakası var. Bunlar içinde tanıdığım, çok sevdiğim elektrik işçisi Sedat Yeşilköy’ü görünce ayrıca duygulandım. Kendisini özlemle anıyorum. 

AZMAKTA BOĞULANLAR

İş cinayetleri 2019’da durmadı, 2020’de bütün vahşetiyle devam etti. Bunların içinde beni en çok etkileyeni, azmakta (küçük bataklıkta) boğulan Suriyeli Nucud Salih’in hikayesi oldu. Hazin olay geçtiğimiz hafta Bursa’nın Karacabey ilçesinde yaşandı. Nucud 10 yaşında bir kız çocuğuydu, tarım işçisiydi ve yağış nedeniyle oluşan azmağa düşerek can verdi.

Nucud o gün “şanslı” olsa, hayat onun için devam etse; belki de Muhammed ve Enes gibi bir gün ırkçı saldırıların hedefi olacaktı. Irkçılığın batağında boğulmakla azmakta boğulmak arasında bir büyük çelişki, bir büyük insanlık dramı izlediğimiz.

Aynı şeyi Van Gölü’nde boğularak can veren mülteciler için de söyleyebiliriz. O tekneden kurtulsalardı acaba, yaşamak için üç kuruşa çalıştıkları hangi şehirde, lümpen ırkçılığın hangi bataklığında boğulacaklardı, kim bilir?

Para babaları pişkin pişkin gülerken kardeş kanı dökülür mü hiç! Azmak, işçi sınıfının kurutması gereken bir büyük ırkçı bataklık!

İşçilerin iş cinayetine kurban gitmediği nice bayramlara...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa