Ortadoğu’da kapitalizm ve sınıf mücadelesi
Fotoğraf: Pixabay
Suriye’deki savaş etnik/mezhepsel bir çatışma mı? Ortadoğu diktatörlük ve din taassubunun hakim olduğu bir bataklık mı? Ulus-devlet ve milliyetçilik, mezhepçiliğin ve etnik ayrımcılığın panzehiri mi? Mezhepçilik ve etnik ayrımcılığın gerisinde emperyalizm mi var? Türkiye, Ortadoğu’da dış politikasında ehven-i şeri mi tercih etmeli?
Bu sorulara cevap ararken üç noktayı öne çıkarmak istiyorum: Birincisi, güncel siyasi tahlilden tamamen kaybolmasına karşı sınıf mücadelesini Suriye tarihinin merkezine koymak. İkincisi, Suriye solunun tarihsel mücadelesini (uyguladığı taktik ve stratejileri) tarif etmek. Üçüncüsü, iktidar için mücadele eden siyasi blokların yerel, ulusal, bölgesel ve küresel ittifaklarını çözümlemek. Böylece, mevcut halk kitlelerini yüksek siyasetten kovan bir siyasi tarih yerine, kitlelerin siyasete nasıl ve ne zaman müdahale ettiğini anlatan bir tarihyazımını benimsiyorum. Bu tarihyazımında Friedrich Engels’ten yola çıkarak siyasi gücün iki temel unsuruna yoğunlaşacağım: Kitlelerin örgütlü gücü ve askeri güç (1). Suriye’de isyan ve iktidarı bu iki ana eksende anlatmaya çalışacağım.
Ortadoğu’yu despotluk bataklığı olarak görmeye meyilli gözler için Suriye siyasi tarihinde kitle mücadelelerinden bahsetmek garip görünebilir. Despotizmde halk sadece merasime alkışla dahil olan pasif bir kitle değil midir? Demokrasi geleneği olmayan Suriye’de siyaseti anlamak için yönetici kliklerin hesaplarını ve aralarındaki mücadeleyi bilmek yeterli değil midir? Halkı örgütleme ümidini kesen siyasetler, halkın tarihten tamamen silindiği bir Doğu despotizmi tezine sığınır. Kökeni Machiavelli ve Montesquieu’ye uzanan bu tez 19. yüzyıldan bu yana liberal tarihyazımında hakim oldu, ve hatta Marxist tarihyazımında da takipçiler edindi (2). Bizde de bu yaklaşım “güçlü devlet geleneği” başlığı altında sağ, liberal, Kemalist, İslamcı ve Marxist yazarlar ve aydınlar tarafından rağbet gördü. Ancak gerek tezin Avrupa sömürgeciliğinin ideolojisini oluşturduğu eleştirileri, gerekse güncel Ortadoğu toplumsal tarih çalışmaları Doğu despotizmi yaklaşımının kavram ve varsayımlarını yanlışlıyor. Son dönem liberal yazarların bir kısmı (Örneğin, Suriye sosyalist hareketinin liderlerinden Ekrem Havranî’nin biyografisini toplumsal tarih merceğinden anlatan Elizabeth Thompson ve Arapça, Fransızca ve İngilizce literatürde tek Suriye anayasa tarihini yazan Karim Atassi) Ortadoğu ve Suriye anayasa tarihini toplumsal hareketler ve kitle siyaseti gözüyle okuyorlar (3).
Thompson’a göre yirminci yüzyılda Batı hariç dünyanın geri kalanında olduğu gibi Suriye ve Ortadoğu’nun da en önemli toplumsal sorununu toprak oluşturuyor. Thompson, ondokuzuncu yüzyıldan itibaren 1839 Tanzimat Fermanı’yla somutlaşan anayasalcılığın, yani mutlak otoriteyi sınırlama fikrinin, köylüler tarafından toprak sahiplerine karşı benimsendiğini gösteriyor. Thompson ve Atassi’nin çalışmaları, toprak reformuna karşı parlamenter mücadeleyi engelleyen toprak sahiplerinin, köylüyü seferber eden hareketleri askeriyede yükselen taşra/köy kökenli subaylarla ortaklık etmeye ittiğini ileri sürüyor. Thompson, 1953’te Mişel Eflak ve Selahaddin el-Bitar’ın Baas (Yeniden Doğuş) Partisi’yle birleşecek olan ve Hama köylülerini seferber eden Arap Sosyalist Partisi kurucusu Ekrem Havranî hakkında şöyle diyor:
“Başka bir zaman ve yerde Havranî’nin çabaları İskandinav modeli bir sosyal refah devletini doğurabilirdi" (4).
Yanlış yer ve zamanda doğmak ülkemiz soluna dair de sık sık duyduğumuz bir yargı. Peki doğduğumuz yer, yani siyasi coğrafya (jeopolitik) bir kader mi? Sorunun cevabını sonraya saklayalım. Burada, Thompson’ın anayasa tarihinin isabetli bir yönünü vurgulamak istiyorum: Türkiye ve Suriye’de yirminci yüzyıl anayasal gelişmelerini anlamak için toprak sorununu anlamak şart. Toprak reformu İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde hem ABD ve Sovyetler Birliği stratejilerinde, hem de Ortadoğu, Latin Amerika, Asya, Afrika ülkelerinde baş gündem maddesiydi. Hem Türkiye hem Suriye’de parlamentoyu kontrol eden toprak sahipleri 1950'lerin sonu ve 1960'ların başında askerî darbelerle iktidardan uzaklaştırıldılar. Ancak ortaya çıkan rejimler ve bunların neticeleri çok farklı oldu.
1- Friedrich Engels, “Die Rolle der Gewalt in der Geschichte”, Karl Marx/Friedrich Engels – Werke, (Karl) Dietz Verlag, Berlin, Band 21, 5. Auflage 1975, unveränderter Nachdruck der 1. Auflage Berlin/DDR, 1999 [1962]. http://www.mlwerke.de/me/me21/me21_405.htm.
2- Örneğin: Perry Anderson, Lineages of the Absolutist State, London, NLB, 1974.
3- Elizabeth Thompson, Justice Interrupted: The Struggle for Constitutional Government in the Middle East, Cambridge, Massachusetts, Harvard University Press, 2013; Karim Atassi, Syria: The Strength of an Idea: The Constitutional Architectures of Its Regimes, Fransızca’dan çeviren: Christopher Sutcliffe, Cambridge, Cambridge University Press, 2018.
4- Thompson, Justice Interrupted, s. 208.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22