07 Ağustos 2020 00:26

Yaprak dökümü

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Hazan mevsimi -sonbahar- henüz başlamadı ama partilerde yaprak dökümü devam ediyor. Önce MHP’den İYİ parti çıkmıştı. Sonra MHP’den bir vekil parti politikalarına aykırı demeçler verdiği için ihraç edildi. İktidar partisi AKP’den şimdilik iki parti çıktı. Babacan ve Davutoğlu’nun partileri önceden kopmuş diğer partiler gibi “yeni bir yol”arayışında. CHP’den Cumhurbaşkanı adayı olmuş olan ve seçim akşamı arazi olamayı tercih eden Muharrem İnce yeni bir parti kurmaya hazırlanıyor. Eskiler ve yeni kurulanların her biri diğerlerinin ülkenin sorunlarını çözemeyeceğini ilan etmiş durumda. Yani çözümsüzlük toptan!

Süreç neden böyle gelişiyor? Partilere ne oluyor? Neden eski partilerden sürekli olarak “yeni partiler” türüyor? Üstelik bu partiler neredeyse birbirinin kopyasıyken bu parti enflasyonu niye?

Ülkenin içinde bulunduğu sorunlara ve politikaya yüzeysel bir bakış bu sorulara “Liderle anlaşamama, yeni politikalar üretmekte tıkanma, parti içi demokrasinin olmaması, ülkenin ağırlaşan sorunları karşısında yeni bir ‘kurtarıcıya’ ihtiyaç durulması” gibi yanıtlar verecektir. Kuşkusuz bunlara başka nedenler de eklenebilir. Ama hangi nedenler eklenirse eklensin, partilerin ufalanması hangi nedenle açıklanırsa açıklansın bu açıklamaların hiç birisi gerçek durumu yansıtmayacak, sorunun temelini ortaya koyamayacaktır.

Partiler çoğalıyor, çünkü ülke olağan yollarla üstesinden gelemeyeceği derin bir bunalımın içinde debelenmeye başladı. Ekonomik kriz tüm cilalanmış rakamlara karşın derinleşiyor ve işsizliğin, yoksulluğun yaygınlaşması ciddi bir toplumsal bunalımı tetikliyor. Ülke önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar komşularıyla ve sürekli olarak bağlılığını yenilediği uluslararası örgütler ve büyük devletlerle tüm politikalarını değiştirse de üstesinden gelip, gelemeyeceği belirsiz ciddi çelişkilere sahip. Kitlelerin iktidara ve muhalefet partilerine olan bağlılıklarındaki gevşeme bir türlü önlenemiyor, bu çözülmenin önüne geçilemiyor.

Bu koşulların ve çelişkilerin ortaya çıkardığı çözülme partilerin ufalanmasını, kan kaybetmesini beraberinde getiriyor. Bu düzen partileri açısından acı gerçek şu ki, kırka da bölünseler, seksen tane yeni program da yapsalar, hepsi birleşip tek bir parti de olsalar kitlelerin taleplerini karşılayacak, hoşnutsuzlukları tatmin edecek, çözümsüzlükleri ve çelişkileri yatıştırabilecek olanağa sahip olamayacaklardır. Kuşkusuz zorbalıkla, şiddetin dozunu artırarak, birbirleriyle koalisyonlar, ittifaklar kurarak bu düzenin ömrünü biraz daha uzatabilirler, geçici nefes alma molaları alabilirler.

Ama atacakları her adım, “kurtuluş reçetesi” diye baş vuracakları her yöntem işçi ve emekçi kitlelerinin öfkesi ve hoşnutsuzluğu ile karşılaşacak, iktidarlarla halk arasındaki mücadele keskin karşıtlıkları daha da derinleştirerek, çelişkileri yoğunlaştırarak sürüp gidecektir, ta ki köklü bir altüst yaşanana dek. Uluslararası gelişmeler iş birlikçi egemen sınıflara uluslararası konularda ve anlaşmazlıklarda belirli bir manevra imkanı tanısa da, bu durum içerideki çelişki ve sorunların üzerini örtmeye yetmeyecektir ve yetmiyor.

Bu nedenle mevcut çözümsüzlüklerin ortaya çıkmasındaki payı tayin edici olsa da, mevcut iktidarın çapı ve gücüyle hesaplanamayacak kadar derin olan sorunlar, yenilerinin gelmesiyle de kitleleri rahatlatacak bir çözüme kavuşturulamayacaktır. Vurgulanmalıdır ki, ülkenin yaşadığı sorunlar uluslararası kapitalist sistemin ekonomik ve siyasi olarak içine düştüğü sorunlara sıkı sıkıya bağlı, herkesin elinden bir şeyler kapmaya çalıştığı, gittikçe daha keskinleşen çelişkilere doğru yol alan uluslararası ilişkiler bütünü içinde bir yere sahiptir. Az çok ciddi büyüklükte her devlet, bir diğerine bu kriz ortamında bir fatura uzatmakta, kendi çelişki ve çıkmazlarını diğerlerine ve bağımlı ülkelere yıkmaya çalışmaktadır.

Durum böyleyken ülkenin kaderini şimdiye kadar olduğu gibi iş birlikçi egemen sınıflar mı belirleyecek, yoksa işçi ve emekçi halk, gençlik ve kadınlar, ezilen ulus ve mezhepler bu kaderin bağımsızlığı, demokrasiyi, hak eşitliğini egemen kılacak yeni bir kuruluşa yürümesini mi sağlayacaklar? Ülkenin kaderinin egemen sınıfların eline bırakılamayacağını gördük ve yaşadık, halen de yaşıyoruz. Derin ve köklü sorunların, büyük altüst oluşlarla çözülebileceği bir döneme girilirken, bu süreci kolaylaştıracak adımları atmak için olağanüstü çabaların gösterilmesi gerektiği açık değil mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa