07 Ağustos 2020 00:28

İnce, siyasette neyi değiştirebilir?

Muharrem İnce

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Bir süreden beri Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılıp yeni bir parti kuracağı konuşuluyor. İnce’nin CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda kendisini destekleyen delegelerin saf dışı bırakılması sonrasında bu kararı aldığı söyleniyor. Kendisini partiyi bölmekle eleştirenlere “Değişime imza veren milletvekillerini, belediye başkanlarını, kurultay delegelerini dışla sonra dostlarınla hayal kur. Bölücü olan kim?​” sözleriyle yanıt vermesi, İnce’nin yeni parti kuracağı konusundaki iddiaları güçlendiriyor.

Öyleyse uzatmadan soralım: Kuracağı partinin “Atatürkçü, laik, ortanın solu, milli değerlere bağlı bir parti” olacağı söylenen İnce, siyasette neyi değiştirebilir?

Bu sorunun yanıtına şuradan başlamak gerekiyor: Ülkede bugüne kadar burjuva siyasetteki deneyimlere baktığımızda yeni parti girişimlerinin parti içindeki pazarlıkların bir aracı olarak anlam kazandığını söyleyebiliriz. Bu pazarlıklar bir uzlaşmayla sonuçlanamadığı durumlarda bile bu girişimlerin ancak belli bir bölümü partileşebilmiştir.

Burada söylediklerimizden İnce’nin yeni bir parti kurmayacağı/kuramayacağı sonucu çıkarılmamalıdır. Ancak bu girişimler ne kadar iddialı söylemlerle ortaya çıkarlarsa çıksınlar, aslında ülkenin/halkın böylesi yeni partilere ihtiyacı olduğu için değil; bu girişimlerin başındaki isimlerin ve temsilciliğini yaptıkları burjuva güçlerin çıkarları için partileşmektedir.

Partileşme girişimini ilk duyuran isim olan Hürriyet yazarı Yalçın Bayer, Muharrem İnce’nin “Cumhur ve millet ittifaklarını dikkate almıyorum. Onların parçası olamam. Türkiye’nin üçüncü bir yolu yok mu, bunların arasında mı sıkışıp kalacağız?​” dediğini aktarıyor.

Türkiye’de burjuva siyaset, 16 Nisan 2017’deki cumhurbaşkanlığı (tek adam) sistemi referandumundan bu yana ‘cumhur’ ve ‘millet’ ittifakı etrafında bloklaşmış bulunuyor. Bu ittifakların adının Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı gösterildiği 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde konulmuş olması, bloklaşmanın daha önce ortaya çıkmış olması gerçeğini değiştirmiyor. ‘Cumhur ittifakı’, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimini fırsata çeviren Erdoğan iktidarının ülkeyi OHAL ve KHK’larla yönetip ‘sivil’ bir darbe rejimi kurması sonrasında ‘fikri iktidarda’ olan MHP’nin AKP-Erdoğan’a başkanlık rejimi için verdiği destekle ortaya çıkmıştı. CHP ve Akşener’in İP’inin başını çektiği ‘Millet ittifakı’ da ülkedeki gidişattan rahatsız olan burjuva güçlerin temsilcisi olarak sistemi yeniden restore etme (güçlendirilmiş parlamenter sistem) iddiası üzerine kurulmuştu.

CHP’deki ‘ulusalcı’ çevrelerin belli bir kesimi üzerinde etkili olduğu bilinen İnce, burjuva siyasetteki bu iki blok dışında “üçüncü bir yol” olacağını iddia ediyor.

Oysa CHP’ye karşı “CHP’nin kuruluş ilkelerine bağlı bir parti” kurma iddiasının kendisi bile yeni bir seçeneği tarif etmiyor.

Ayrıca Muharrem İnce, Sözcü’den Saygı Öztürk’ün “Yeni bir pati kurmanız, CHP’ye zarar vermez mi?​” sorusuna verdiği yanıtla kendi iddiasını kendisi yalanlıyor. Bu soruya şöyle yanıt veriyor İnce: “CHP’yi bölmek, parçalamak parlamenter sistemde olur. 50 artı 1’de, bir bölen olmaz ki.”

İnce’nin bu sözleri, yeni bir seçenek olma iddiasının dönüp dolaşıp bu bloklaşmaya yedeklenmenin ötesine gidemeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Dolayısıyla bugünkü koşullarda ‘millet ittifakı’ içinden çıkacak yeni bir parti girişiminin ‘cumhur ititfakı’nın işine geleceği eleştirilerinin temelsiz olduğu söylenemez. Özellikle ekonomik krizin de etkisiyle halktan, emekçilerden aldığı destekte azalma olan tek adam ittifakının ve bu ittifakın başı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhalefet blokunu zayıflatmak için bu girişimi bir fırsata dönüştürmek isteyeceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Öte yandan daha önce CHP’nin başına geçebilecek isimler arasında konuşulan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu’nun geldiği yeri de hatırlatmak gerekiyor.  Burada elbette İnce’nin de Feyzioğlu gibi faşist cumhur ittifakının destekçisi olacağını iddia etmiyoruz. Ancak Feyzioğlu’nun geldiği yer burjuva siyasette ‘olmaz’ diye bir şey olmadığını, pazarlıkların ve yeni dengelerin “beklenmedik” sonuçlar doğurabileceğinin canlı bir örneği olarak duruyor.

Cumhurbaşkanı adayı olduğu 2018 seçimlerinde son dönemde CHP adına alınmış en yüksek oyu alan İnce’nin bu “başarı”sının arka planında ülkedeki bloklaşmanın olduğu açıktır.

Yine bu seçim sürecindeki söylemlerini hatırlayalım. İnce de her söze “ben” diye başlıyor; Erdoğan’ın karşısında kendisini karşı blokun ‘tek adam’ı olarak öne çıkarıyordu.

Buna rağmen ülke tarihinin en şaibeli ve tartışmalı seçimlerinden biri olan bu seçimin akşamında halkın karşısına çıkıp bir açıklama bile yapmamış/yapamamıştı.

Şimdi çıkıp “Yerel seçimlerden sonra Kürtlere bir teşekkür bile edemediler” diyor. Doğru ama kendisi acaba Kürt sorununun çözümünde CHP’den farklı ya da daha ileri ne söylüyor?

Dolayısıyla CHP’ye eleştirileri ne kadar haklı olursa olsun bugün İnce’nin popüler söylemlerle siyasi magazini iyi kullanmanın ötesinde siyasete getirebileceği hiçbir yenilik yoktur.

Sonuç olarak, İnce’nin yeni bir yol/seçenek olma iddiasının aksine, dönüp dolaşıp burjuva siyasetteki bloklaşmaya bağlanacak bir arayış içinde olması, ülkede bir tarafında faşizan cumhur ittifakının ve öbür tarafında sistemi restore etmek isteyen güçlerin bulunduğu bu burjuva bloklaşmayı aşacak gerçek bir halk seçeneği oluşturma ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Fakat ülkede rejim tartışmasının yapıldığı bir dönemde halk güçlerinin böylesi bir devrimci-demokratik seçeneği, burjuva siyasetteki yeni girişimlerle değil; ancak emekten, demokrasiden, barıştan yana güçlerin birlik ve mücadelesi üzerine kurulabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa