13 Ağustos 2020

İki avukatın yaşam hakkına saygı

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin (10 Aralık 1948) “Başlangıç” maddesinin, 3. paragrafında “İnsan haklarının hukuk düzeni ile korunmasının temel bir gereklilik “olduğu vurgulanmaktadır.

BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirisi (9 Aralık 1998) ”Başlangıç” maddesinde de, “İnsan hakları ve temel özgürlükleri koruma ve geliştirme temel sorumluluğu ve ödevinin devlete düştüğü” vurgulanmaktadır. Bildiri’nin 2/a maddesinde, “Her devletin tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi ve gerçekleştirilebilir kılınması temel sorumluluğu ve ödevi vardır” denmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) henüz yürürlüğe girmemiş olan 15 numaralı Protokol’ünde de, AİHS’nin “Ön söz”ünün sonuna,  insan haklarını koruma sorumluluğunun sözleşmenin tarafı olan ülkelere ait olduğu hüküm altına alınmıştır.

AİHS’nin “İnsan haklarına saygı yükümlülüğü” başlıklı 1. maddesinde de Sözleşme’nin tarafı devletlerin kendi yetki alanındaki herkes için Sözleşme’deki insan hak ve özgürlüklerini tanıdıkları yazılır. Şöyle:

 “Madde 1 İnsan haklarına saygı yükümlülüğü

Yüksek Sözleşmeci Taraflar kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu Sözleşme’nin birinci bölümünde açıklanan hak ve özgürlükleri tanırlar.”

İnsan haklarına saygı yükümlülüğünün gereği olarak “Tanıma”nın gerektirdikleri de vardır elbette.

Bunlar da, uygulamadır, yerine getirmedir, korumadır, tedarik etmedir, geliştirmedir.

Sözleşme’nin tarafı olan ülkelerin taahhüdüdür bunlar. Yükümlülüktür.

Sözleşmenin  “1. Bölümü”nün başlığı  “haklar ve özgürlükler” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu “1. Bölüm” altında 2. madde, “yaşam hakkı” başlığını taşır. Birinci maddenin 1. fıkrası, “Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır.” şeklindedir.

Bireylerin yaşam hakkına dair bu düzenleme, rahmetli, değerli insan hakları savunucusu bilim insanı Prof. Dr. Bahri Savcı’nın işaret ettiği gibi, devletler açısından yaşatma yükümlülüğüne işaret eder. Bireyler açısından hak, devlet ve hükümetler açısından yükümlülük!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, devletlerin yükümlülüğünü

a) pozitif yükümlülük (İnsan haklarını korumak için önlem alma yükümlülüğü) ve

b) negatif yükümlülük (İhlal etmeme yükümlülüğü) olarak ikiye ayırır.

Yasaların korumasını hukukun koruması olarak algılamak lazım. İnsan haklarını koruyan iki temel güce işaret var burada. İlk ve temel koruma yasaların/hukukun koruması.

İkinci güç elbette insanlardır. Kamuoyu gücüdür.

Haklarının ve özgürlüklerinin bilincinde olan bireylerin oluşturduğu (İnsan hakları sorunları hiçbir ülkenin iç sorunu olmadığından ve insan haklarının evrensel olma niteliğinden kaynaklı olarak, iç ve uluslararası) kamuoyu…

Biz de şu anda, adil yargılanma hakları için ölüm orucunda olan Avukatlar Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik için bunu yapıyoruz. İç kamuoyu olarak…

Voltaire’ye sormuşlar: İnsan hakları için ne yapabiliriz? O da “İnsanların bilmesini sağlayın” demiş.

Takdir edersiniz ki, ”bilme”ye; eğitim, bilgilenme, haberdar olma dahildir. O nedenledir ki, insan hakları savunucuları,

a) ihlalleri rapor ederler(belgelerler),

b) mağdurlara (hakları ihlal edilenler, başka bir deyişle hak sahibi kişiler) hukuki, psikolojik, tıbbi açıdan destek olurlar,

c) cezasızlığa karşı mücadele ederler (hukukun üstünlüğü için çalışırlar), ve

d) insan hakları kavramını tanıtırlar, kültürünün oluşması ve yerleşmesi için çaba gösterirler.

Hukukun üstünlüğünü, yasaları hatırlatıyoruz. İnsan haklarını hatırlatıyoruz.

Ve elbette yaşam hakkını…

Yaşam hakkının korunmasındaki devlet yükümlülüğünü…

Biliyoruz: Özgürlük asıldır. Tutuklu olarak yargılamak istisnaidir ve yasal zorunluluk değildir.

Anayasa Mahkemesi, umarız ve dileriz,  Devletin yaşatma yükümlülüğü doğrultusunda karar verir.

5 Şubat 2020 tarihinden beri bedenlerini açlığa yatırarak hak arayışına girmiş avukatlar, -Av. Aytaç Ünsal ve Av. Ebru Timtik-  yaşamalıdır, yaşatılmalıdır.

Yaşatma, insan haklarına saygı yükümlülüğünün gereğidir.

Evrensel'i Takip Et