HES-Hayat Eve Sığmaz: Yüz yüze eğitim için ne yapılmalı?
Fotoğraf: DHA
“HES-Hayat eve sığar” deyişi boş bir lakırtıdan ibaret, hayat eve hiçbir şekilde sığmaz, bir kısmı da evde yaşanır, o kadar. Yani hayata, yaşamaya, okullarımıza, gezip görmelerimize, işimize gücümüze, ulaşımımıza, dostluklarımıza devam edeceğiz. “Uzaktan öğretim” okul değildir, okulun yerine geçemez, uzaktandır, hiyerarşiktir, sanaldır, tek yanlıdır, etkili ve verimli değildir; olsa olsa yardımcı bir yol olarak yararlanılabilir. O halde “Yüz yüze eğitime devam etmek” esastır, bu imkan dahilinde iken diğerleri birer seçenek değildir, hele okula hiçbir şekilde seçenek değildir.
ÖĞRETMENLERİN NE KADARI RİSK GRUBUNDA?
Genel olarak dünyada ve Türkiye’de kronik hastalıkları, bağışıklık yetersizlikleri, şeker hastalığı veya 40’ın üzerinde vücut kitle indeksi olan kilolu insanlar riskli grupta sayılıyor. 60 yaş üstü de risk grubunda sayılıyordu ancak bazı ülkeler bunu otomatik olarak riskli grup ölçüsü saymıyor, örneğin Avusturya 60 yaş üstündeki bir öğretmenin riskli olduğuna dair ayrıca doktor raporu istiyor.
Avusturya Lise Öğretmenleri Sendikası (AHS) Başkanı Herbert Weiß, AHS öğretmenler sendikasında şu ana kadar “Neredeyse hiç koronalı hasta geri bildirimi almadığını” söylüyor. Ayrıca Weiss, 60 yaşın üzerindekilerin otomatik risk grubuna alınması uygulamasının kaldırılmasının uygun olabileceğini belirtiyor: “Bazı öğretmenler zaten bu düzenlemenin öğretmen imgesi için gerçekten iyi olup olmadığını soruyordu.” Almanya’da öğretmenlerin ortalama yaşının daha yüksek olduğu biliniyor. Diğer ölçütlerle birlikte toplam riskli öğretmen oranı yüzde 34’leri buluyor. Avusturya’da toplam risk grubunun yüzde 2.5 kadar olduğu belirtiliyor. Avusturya Temel Eğitim Sendikası Başkanı da öğretmenlerin öğretime devam etmek istediklerini belirtiyor. (Lisa Nimmervoll, 20.8.2020, www.derstandart.at)
YETERLİ ÖĞRETMEN VAR, ATAMALARI YAPILSIN
Türkiye’de öğretmenler arasında risk grubunda ne kadar kişi var? Çok açık olmamakla birlikte bu oranın yüzde 2-3’ü geçmeyeceği kestirilebilir. Yani Türkiye’de mevcut öğretmenler risk grubunda olmadığı gibi yüz binlerce öğretmen de atamayı bekliyor. Salgın koşullarında eğitime devam etmek için yeterli sayıda öğretmen var, ataması yapılmıyor.
FİZİKİ SORUN: KALABALIK OKULLAR, KALABALIK ŞUBELER KÜÇÜLTÜLSÜN
MEB okul büyüklük (toplam öğrenci) sayılarını açıklarsa, durumu daha açıkça görmüş oluruz ama mevcut araştırma ve deneyimlerimiz, özellikle büyükşehirlerde okul ve şubelerin kalabalık olduğudur.
Türkiye’nin fiziki olarak ana sorunu, kalabalık okulların ve kalabalık şubelerin bölünerek küçültülmesidir. Bunun için kamuya ait atıl binalar ile sokak ve mahallelerde atıl kalmış binalar hemen küçük okullara dönüştürülebilir. Aynı sokağa bazı market zincirleri üç ayda iki market birden açabiliyor, okul binası ve derslik sorunları çok hızla çözülebilir. Yıllardır çözülmemesi zaten büyük hataydı. Özetle hızla okul sayılarının artırılması, derslik sayılarının artırılması, bahçe alanlarının uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Öğretmenimiz olduğuna göre okul ve derslik sayılarımızı da hızla artırdığımızda geriye büyük bir sorun kalmıyor.
200-300 ÖĞRENCİDEN KÜÇÜK TÜM OKULLAR DEVAM EDEBİLİR
Taşımalı sistemden vazgeçilerek küçük ilçe ve köy okullarının tümü eğitim öğretimine devam edebilir. Buralarda kalabalık okul yok gibi. Taşımalı sistem sorunlu olabilir. Kapalı köy-kasaba okullarının açılıp fiziki bakımlarının yapılması, donatı eksikliklerinin giderilmesi yeterli olur. Bu okullarda tuvalet ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi, bunun için küçük bütçeler sağlanması, öğretmen eksikliklerinin giderilmesi asgari düzeyde yeterli sayılır.
KENDİSİ KÜÇÜK SONUCU BÜYÜK: TUVALET VE TEMİZLİK SORUNU
Eski Dekanımız Emekli Eğitimci Prof. Dr. Adil Türkoğlu, bir kurum tuvaletinden belli olur diyordu. Rahmetli Kamu Yönetimi Hocası Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu, “Toplu halde tuvalete gitmediğimiz gün çağdaşlaşmada bir evreyi daha geçeceğiz” diye şakalaşıyordu. Pandemiye hazırlık açısından kendisi küçük sonuçları büyük bir sorunumuz okullarda sağlık memuru, yeterli destek personeli ve yeterli bütçesi olmaması, dolayısıyla okulların genel olarak bakımsız ve kirli olması sayılır. Tüm araştırmalarımızda yüzde 80’lerin üzerinde bir oranla öğretmen, öğrenci veya veliler bulundukları okulun bakımsız olduğu ve temizlik sorunları yaşandığını belirtiyorlardı.
ULAŞIM SORUNU
Lise ve üniversite düzeyinde ulaşım da önemli bir risk faktörü olarak devreye giriyor. Virüs bize yürümeyin, gezmeyin, trafiğe çıkmayın demiyor, birbirinizin üzerine binmeyin diyor. Uygun ulaşım olanaklarının sağlanması için küçük organizasyonlar bile verimli sonuçlar doğuracaktır. Örneğin okul giriş çıkış saatleri her sınıf için ayrı ayrı düzenlenebilir ve o saatlerde ulaşım olanakları artırılabilir. Gerekirse geçici olarak öğrenciler de en yakın okullara alınabilir.
BİLGİ BİLİNÇ SORUNU: OKULLAR SAĞLAYACAK
Çocukların ve toplumun virüsle nasıl baş edeceğini kim öğretecek? Tabii ki en başta okullar. İlk iki üç haftayı biyolojiye, virüslere, hayat bilgisine ayırarak hem bilgi bilinç sağlanmasını hem de salgınlarla nasıl mücadele edileceğini; çocukların kendilerini, ailelerini, diğerlerini nasıl koruyacaklarını; bu konulardaki bilgi, teknik ve etik durumları okullarda tartışmak ve aktarmak gerekiyor.
VİRÜS MEVCUT SORUNLARI, EKSİKLİKLERİ GÖSTERİYOR, ÇÖZÜMÜ ELİMİZDE
İnsanın virüslere dua edesi geliyor. Virüs bize insanlık dışı durumlarımızı hatırlattı, sağlık, eğitim, barınma, şehirleşme sorunlarını ve çözmemiz gerekenleri gösterdi. Risk virüste değil uygun yaşam koşullarının oluşturulmamasında yatıyor. Virüs sonrası çok daha düzgün okullara ve nitelikli bir eğitime erişebiliriz, bunlar sosyal politikalara bağlı bulunuyor.
Küresel kapitalizm, hakim burjuvazi kendi çocuklarını zaten her tür yüz yüze eğitimden geçiriyor, “uzaktan öğretim” altında olacaklar yine halk çocuklarına ve uzun erimde öğretmenlere olacak. Okullarımıza, yüz yüze eğitimimize sahip çıkmamız gerekiyor, virüsü de eksiklikleri gidermek için bir fırsata çevirmek gerekiyor.
Bir yandan öğretmen eksikliklerinin giderilmesini, özlük ve çalışma haklarını savunurken aynı zamanda çocuklarımızın nitelikli insanca eğitim ve okul hakkını savunmamız gerekiyor.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15