22 Ağustos 2020 00:20

‘Kendini iyi hisset’ haftası

"The Peanut Butter Falcon" filminden (soldaki) ve "Palm Springs" (sağdaki) filminden sahneler

Paylaş

Uzunca bir aranın ardından sinema salonları yeniden eski günlerine dönmeye çalışıyor. Kuşkusuz bunun gerçekleşmesi için daha çok vakit gerekiyor. Covid-19 salgınının gündemden çıkması, insanların yeniden kalabalıklara karışabilecek cesareti kendinde bulması ön koşul. Bunlara bir de salgın nedeniyle bozulan ekonominin yaratacağı olumsuz etkileri de eklemek gerekecek. Şu sıralarda ısındırma turları kabilinden filmler halihazırda açılan salonlarda gösterilmeye devam ediyor.

Bu hafta izleyicilere kendisini gerçekten iyi hissettirecek, sinemanın iyileştirici, güçlendirici ve mutluluk verici gücünü hatırlatacak film uğruyor salonlara… İlki bu yıl Sundance Film Festivali’nde açılışını yapan ve olumlu eleştiriler alan “Palm Springs”, ikincisi ise kadrosuyla dikkat çeken “Hayallerin Peşinde”.

“Palm Springs”, yeni olmayan bir fikirden de eğlenceli bir film çıkabileceğinin kanıtı gibi duruyor. Filmin tema seçiminde ve anlattığı hikayede gerçekten hiç yeni bir şey yok denilebilir. Aynı günün içine sıkışıp kalmış bir adam ve kadının birbirini tekrar eden bu hayat boyunca yakınlaşmaları, yanlış anlamalar, geçmişin bagajı, birbirine yaklaşma, aşık olma ve birlikte hareket ederek bu sıkışmışlığı aşma süreçlerini anlatan filmin en güçlü yanı oyunculukları ve başrol ikilisinin samimiyeti. 1993 yapımı Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) aynı günün içine sıkışıp kalma teması ile sinemaya yepyeni bir alan açtı bir bakıma. Kız arkadaşı Misty ile 9 Kasım’daki bir düğüne katılmak için Palm Springs’e giden Nyles’ın düğün sabahı uyanışına ve düğün sonuna kadar yaşadıklarına tanıklık ediyoruz ilk on dakikada. Bu süre içinde Nyles’ın aynı günün içinde sıkışıp kaldığını ve artık kendisinin de hatırlamadığı bir zamandan bu yana bu döngünün devam ettiğini öğreniyoruz. Seyirci olarak bizim bu döngüye girdiğimiz günün akşamında istemeden de olsa Sarah da bu döngüye dahil oluyor.

Sarah’ın aynı günün içine sıkışıp kalmaya tepkisi ilk başlarda biraz sert olsa da ikili bir süre sonra iyi anlaşıyor ve anı yaşamanın tadını çıkıyor. “Palm Springs”in teması da, konusu da, karakterleri de orijinal değil. Ama bütün bu tanıdık parçaları eğlenceli bir biçimde birleştirmeyi başarıyor daha önce de birlikte işlere imza atan Yönetmen Max Barbakow ve Senarist Andy Siara. Nyles ile Sara’nın çıkamadıkları bu döngüyü eğlenceli hale getirme çabası, seyirciye de hepsi birbirinin tekrarıymış gibi duran günleri anlamlandırmak için küçük ayrıntıların, biraz iradenin, azıcık çabanın yeterli olacağını gösteriyor adeta. İkilinin birbirine aşık olması, sonra aranın bozulması ve finale doğru içine düştükleri bu rutini kırmak için birlikte çaba harcamaları tam bir romantik komedi akışı… Ancak “Bugün Aslında Dündü”den farkı, Nyles bir süre sonra anı yaşamanın kıymetinin farkına varması ve bundan şikayet etmeyi bırakması. Birbirinin aynısı günleri küçük ayrıntılarla anlamlandırması. Ve tabii Andy Samberg ve Cristin Milioti ikilisinin uyumu. Aynı güne sıkışıp kalmış huysuz adam Roy’a hayat veren J.K. Simmons’ın kattığı enerjiyi de unutmayalım. “Palm Springs” sıkılmadan izlenebilecek ilk ‘Kendini iyi hisset’ filmimiz.

İkincisi ise geçen yıl Filmekimi’nde de gösterilen “Hayallerin Peşinde” (The Peanut Butter Falcon). Çoğunluğun ‘normal’ tanımlamasına sığmayan, özel yönleriyle dikkat çeken, çeşitli engellerle var olmak zorunda kalan bireylere dair hikayeler her geçen yıl daha da artıyor. Sevindirici olan bu bilgi değil. Bu filmlerin ‘sosyal sorumluluk’ amacıyla, bu insanların sorunlarına dikkat çekmek niyetiyle değil, gerçekten bu hayatlara dair anlatılmaya değer milyonlarca hikayeden birini aktarma niyetiyle yapılmış olması. İşte her ne kadar Türkçe vizyon adı filmin duygusunu tam olarak karşılayamasa da “Hayallerin Peşinde” de böyle bir film.

Kendisine bakacak bir ailesi olmadığı için yaşlı insanlarla birlikte bir bakımevinde kalmak zorunda olan down sendromlu 22 yaşındaki genç Zak’in en büyük hayali güreşçi olmaktır. Bakımevinde birlikte kaldığı yaşlı adam Carl ile birlikte yıllardır Salt Water Redneck Güreş Okulunun videolarını izler ve oraya gitmek için sıkça kaçma girişimlerinde bulunur. Bir gün eski bir mühendis olan Carl’ın yardımıyla bakımevinden kaçar ve geçimini balıkçılıkla sağlayan Tyler’ın teknesinde saklanır. O sırada başını belaya sokan Tyler ile birlikte iki kaçak olarak yollara düşerler. Bakımevinde görevli Eleanor da Zak’i bulmak için peşlerine düşer. Üçlünün yolu bir noktada kesişir. Yakın zaman önce ağabeyini kaybeden Tyler, eşini kaybetmiş Eleanor ve ailesi tarafından terk edilmiş Zak’in yolculuğu onları bir araya getirecek bir aile olabilmenin olanaklarını sunacaktır.

“Hayallarin Peşinde” yalnızca Zak değil, aynı zamanda Tyler ve Eleanor’un da kendilerini yeniden inşa ettiği, geçmişlerini geride bırakıp geleceğe baktıkları bir yapım. Gösterildiği festivallerin hemen hepsinde seyirci ödülleri toplaması yalnızca Zak’i canlandıran Zack Gottsagen’in varlığıyla değil bütün oyuncuların uyumunun seyirciye geçişiyle açıklanabilir pekâlâ. “Palm Springs”teki çiftimiz gibi burada da Dakota Johnson- Shia LaBeouf ikilisinin uyumu, usta oyuncu kontenjanından Bruce Dern’in varlığı filmi yukarılara taşıyor. Daha önce kısa ve belgesel yapımlara imza atmış olan Tyler Nilson, Michael Schwartz ikilisinin Kuzey Caroline ve Georgia’nın coğrafi özelliklerini de ustaca kullandıklarını ekleyerek bitirelim.

Kontrollü bir biçimde sinema salonlarına yeniden dönerken, geride bıraktığımız dönem düşünüldüğünde ‘Kendini iyi hisset’ filmlerine ihtiyacımız varmış gibi görünüyor. Bu iki film bu hissin peşinden koşacaklar için salonlarda seyircisini bekliyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa