24 Ağustos 2020

Bundan sonrası altın vuruş mu?

Türkiye’de ‘tek adam’ siyasetiyle, gündemi zapt etmek arasında bir paralellik var. İnsanların hayatında sürprizler önemlidir ama bunun sürekli yeni bir eşiğin koşulu haline geldiği bir otomatiğin, bağışıklık sistemi açısından sıkıntılı bir durum ortaya çıkarması kaçınılmazdır.

Bu karmaşık girişten sonra biraz sadeleştirerek yürüyelim. Bir vücuda sürekli uyuşturucu enjekte edilmesi, artık bir önceki dozu etkisiz hale getirmeye başlar. Etki yaratabilmek için daha yüksek bir doza yönelmenin varacağı son nokta ise altın vuruşla gelen ölümdür.

Türkiye bir süredir, toplumların gündelik hayatında önemli olan iş, eğitim, sağlık, geçinebilmek, gençlerin geleceklerine dair iyimser olabilecekleri bir ortamın inşası, huzur, seyahat, aşk gibi gündemlerin çok ötesine fırlatılmış bir halde. İktidarın ‘başarısı’ üzerine kurulu hiper gündemler, insanların gerçek hayatlarının gündemlerine basarak onları sürekli geriye itiyor. Birçok bakımdan getirilen eleştirilere rağmen belli bir tarihe yetişmesi gereken 3. havalimanı, yine pek çok eleştiriye rağmen gündemde tutulan Kanal İstanbul Projesi, ardından Ayasofya ve son olarak da 3 gün boyunca devlet imkanları ile algı çalışması yapılan ‘doğal gaz keşfi’ sürprizi.

Sondan devam edelim. Doğal gaz ve petrol zengini İran ve Rusya’da, bu zenginliklerin halkların yaşamında doğrudan bir refah getirdiğine tanık olabiliyor muyuz? Benzer zenginliklere sahip hangi ülkede bir avuç zengin ya da bürokrat dışında, gerçekten halk bu zenginliklerden adil bir pay alabiliyor? Bu soruların hiçbirini sormadan bu sürprizi açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ya da onun bu açıklama sırasında bu ‘sürprizin’ başarı payını paylaştığı Bakan Albayrak’ı alkışlamak ve gözümüzü 2023’e dikmek üzerine kurulu bir talep var. Bu talebi sorgularsanız, ülkenin bağımsızlığına, ‘milli değerlere’ aykırı davranmış olacağınızı size birçok televizyon kanalındaki yorumcu ile iktidar gazetelerinin yazarları hatırlatıyor.

Daha açıklama yapılırken dolar yükselişe borsa da düşüşe geçiyor, ama olsun, ‘Bu başarının önemi zamanla anlaşılacak’ diye düşünmelisiniz. Cumhuriyetin ilanının 100. yılı ile sonraki seçimin normal tarihi olan 2023’te o gaz oradan çıkıp kullanıma sunulmuş olacak, biz onu düşünelim. Uzmanlar, bunun için devasa bir teknoloji, para ve zaman gerektiğini söylese de, biz böyle düşünelim.

Çok aklınız karıştı ise Ayasofya etrafında oluşturulan mit ile avunun. O da yetmiyorsa bir süre sonra vücudunuzun ihtiyaç duyduğu dozda yeni bir efsane size devlet katından sunulacaktır.

İktidarın insanların hayatını kolaylaştırmak için, doğrudan onların taleplerine bağlandığı bir siyasal ortam yerine, insanların gündemlerinin iktidarı sürekli onaylamak üzere koşullandırıldığı bir ortam ile karşı karşıya isek, o zaman, tek tek yurttaşların gündemleri de saldırı altındadır.

Böyle bir siyasal rejimin kendisini Emniyet bünyesinde ‘Takviye Hazır Kuvvet Müdürlüğü’ ile tahkim etmeye yönelmesi de şaşırtıcı olmuyor.

Yani, ‘Benim bu gündemlerden sıtkım sıyrıldı, benim gerçek gündemim budur arkadaş’ deyip yollara düşerseniz sizi orada ‘Takviye Hazır Kuvvet’ bekliyor artık.  

Bu tablo karşısında en trajik olan da, muhalefet cephesinde iktidar ile baş edebilme yönteminin bir ittifak matematiği ya da jimnastiğine indirgenmiş olması. İktidar, ne yapıp edip kendisinin kazanacağı bir seçimin inşası üzerinde çalışırken, muhalefet ‘Aman provoke olmadan sandık formülümüzü hazırlayalım’ tezine doğru itilerek, siyasetin sandık dışındaki tüm mekanizmalarından geri çekilmeye koşullanıyor.

Sokağa çıkarsan ‘Yoldan da çıkarsın’, dahası ‘ihanet’ içine düşersin! Sana yukarıdan sunulan şahane ‘milli’ gündemlerin artık yetmediğini söylüyorsan, elimizde altın vuruşa kadar uzanan seçenekler var!

Tüm bu olup bitenlerin arasında, iktidarın hedef aldığı İstanbul Sözleşmesi bağlamında ülkenin çok geniş bir kesiminde ortaya konulan tepkiler, bir siyaset kurma ve yapma becerisi açısından ümit verici. Geçmişte iktidarları değiştiren büyük işçi grevleri yine bu ülkede yaşandı.

Siyasetin meşruiyet çıtasının iktidar tarafından belirlendiği bir ortamı kabullenmek bir siyaset intiharından başka nedir ki!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et