25 Ağustos 2020 01:00

Sel felaketinin sorumlusu doğa mı, vatandaş mı, yoksa sıralı yetkililer mi?

Sel felaketi sonrası taşlar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Önceki gün Giresun merkezli olarak yağan yoğun yağmur, yine insan eliyle yaratılmış bir felakete dönüştü; 8 vatandaşımız yaşamını yitirdi, 8'i de bu yazının yazıldığı saatlerde halen kayıptı!

Sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyor, tüm Giresunlulara da geçmiş olsun diyorum.

Son yıllarda bu köşede, aynı girizgahla başlayan kaç yazı yazmışım bilemiyorum. Ama, bu felaketlerin her birinin, doğal bir olayın insan yapımı bir felakete, faciaya dönüştürüldüğünü kesin olarak biliyorum. Bunun istisnası da yok! Bu felaketlerden ders alındığını gösteren en küçük belirti de yok. Zaten küçük de olsa bir ders alınmış olsa bu kadar birbirine benzer biçimde tekrar edebilir miydi bu felaketler?

İster Ordu-Artvin arasında yağmurların çok yağdığı bölgenin, isterse çöl iklimine yaklaşan başkent Ankara’nın alt geçitlerinin, hanlarının, dükkanlarının, isterse İstanbul’un emekçi semtlerinin cadde ve sokaklarının bir anda sel yatağına dönüşmesinde irili ufaklı yetkililerin gerekçesi hep aynı oluyor: “Bir ayda yağacak yağmur bir günde yağdı. Böyle bir yağmur ne görüldü ne duyuldu! Yapılacak bir şey yok!” Yetmezse, “Allah biz kullarını deniyor, sabır etmeliyiz. Kader ve kazaya inanmalıyız!” imdada çağrılıyor.

FELAKETİN SORUMLUSU VATANDAŞMIŞ!

Giresun’daki “sel felaketi” için de devlet yetkililerinin refleksi çok farklı olmadı. Tersine bir önceki felaketlerle ilgili ne yapmışlarsa ne söylemişlerse, böyle gelişmeler için hazırda tuttukları, kullana kullana artık ezberledikleri “protokolü” devreye soktular.

Felaket duyulur duyulmaz İçişleri Bakanı Soylu’nun, arkasından Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Giresun’a gittiklerini duyduk, TV’lerden izledik. Her biri yanlarındaki korumaları ve yerel yetkililerle, yerel emniyetin koruma önlemleri eşliğinde felaketin en görünür noktalarında boy gösterip açıklamalarda bulundular. Bakanların ortak görüşleri; “Böyle büyük bir felaketin bugüne kadar görülmemiş bir şey olduğu” idi. Yani bu büyük felaketin nedeni, bu bölgede bir buçuk ayda yağması gereken yağmurun bir günde yağması, yani “doğa”ydı! Bu yüzden de suçlanacak bir sorumlusu yoktu! Devletimiz zarar görenlere gerekli yardımı da yapacak güçte ve büyüklükteydi!

Ama Tarım Bakanı Pakdemirli, bir adım daha atarak, “...Vatandaşlarımız ‘Nasıl olsa bana olmaz’ düşüncesi içinde. Bu da can kayıplarına yol açabiliyor. Bu taşkınları tamamen önlemenin imkanı yok, dere yataklarına ev ve dükkanlar yapmamak gerekiyor” diyerek vatandaşları suçladı.

GERÇEK VE ‘SIRALI SUÇLULAR’ AYAĞA KALKSIN!

Bakanlar ve onların hınk deyicisi yerel yetkililer doğayı ve vatandaşı sorumlu gösteredursun, ülkede son yıllardaki çevre mücadelesini, özellikle de Karadeniz’deki “Derelerimize dokunma” mücadelesini izleyenler bilir ki bu konuda en son suçlanacak olan vatandaştır!

Çünkü vatandaş dere yataklarına zorla ev yapmıyor. Bu evlerin yerel yöneticiler ve yerel idarecilerin gözü önünde, hatta onların “Siz yapın ruhsat sonradan gelir. Yakında imar affı çıkar” teşvikleriyle yapıldığını herkes biliyor. Kısacası, sadece tek tek vatandaşların evleri, dükkanları değil, büyüyen kasabaların ve ilçelerin önemli bir bölümü dere yataklarının üstüne kuruludur.

Felaketin asıl nedeni ise; Giresun’da her derenin üstüne birkaç HES’in kurulmuş olmasıdır. Bu vesileyle dere yataklarının yerlerinin değiştirilmesi, “Islah etme” adına dere yataklarının daraltılması gibi doğaya müdahalelerdir. Nitekim, Giresun’un dereleri üstüne 58 HES kurulmuş! Bu Türkiye’de bir ildeki en yüksek HES sayısı. Giresun şimdi de sel felaketlerinde en üst sıraya çıkmış olmalı!

İlçeler ve illerdeki yerel yöneticilerden başlayarak idareciler, HES’leri inşa eden ve dere yataklarını daraltan inşaat-enerji firmaları, bütün bunlara izin veren ve denetleme işini bilim ve teknolojinin gerektirdiği biçimde yapmayan bakanlıklar ve nihayet hükümet, elbette ki bu felaketlerin sorumlusudur.

“Bu felaketlerin sıralı sorumluları ayağa kalksın” denecek olsa Pakdemirli’nin “günah keçisi” ilan ettiği vatandaş son sıradadır.

Dahası ilgili bakanlığa, HES’lerin kurulmasının bu bölgede büyük sel felaketlerine yol açabileceğini öngören bir raporun verildiği de belirtiliyor. Ki, yoğun yağmur karşısında bazı HES’lerin baraj kapaklarının açılarak derelerdeki suyun olağanüstü yükselmesine yol açıldığı da ciddi iddialar arasında.

Her seçimden önce çıkarılan “imar afları”nın da sadece büyük kentlerdeki gecekonduculuğu ve büyük inşaat firmalarının kaçak yapılarını yasallaştırmakla kalmadığı, bu bölgedeki il ve ilçelerin imara aykırı yapılaşmasını teşvik ettiği de açıkça görülmektedir.

Giresun’daki sel felaketi, görünene değil arkasındaki gerçeklere bakmanın önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Hele de sorunun başlıca sorumlusu olan yetkililerin herkesten önce koşup gelmelerine, duygusal konuşmalarla gerçekleri baş aşağı etmelerine inanmamak gerekiyor. Aksi halde felaketleri kader görüp, yeni felaketleri beklemenin ötesine geçilemeyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa