26 Ağustos 2020

Sağlıkta dönüşüm: COVID-19

Pandemi hastanesi | Fotoğraf: İbrahim Mase/DHA

“Sağlıkta dönüşüm” programı ve bu bağlamda Genel Sağlık Sigortası (GSS) pratiğini AKP hükümeti mevzuat bağlamında sıkı tutarken, uygulamada eli hep titrek kaçtı. Bu “titrek” hal olmasaydı COVID-19 pandemi sürecinde tamamen çuvallamış olacaktı.

“Titrek” hallerinin başında primini ödeyemezseler de halkın sağlık hakkına ulaşımını sık sık ücretsiz kılması gelir. Zaman zaman denemekte birlikte GSS pirimi ödeyemeyenlerin sağlık hakkına ulaşımını engelleme uygulamaları ekseriyetle rafa kaldırılmak zorunda kalınmıştır. Prim ödenemediği için GSS kapsamı dışına düşen popülasyon zaman zaman 10 milyonu aşmakta. Hele şimdi gerek pandemi süreci gerekse ekonomik krizin tetiklediği işsizlik, yoksulluk bunu daha da artıracaktır.

COVID-19 pandemi süreci gösterdi ki neoliberal sağlık uygulamaları yıkım demektir. Hep birlikte yeniden gördük ki bizim sağlıklılığımız ancak toplumun geneli hatta evrensel düzeyde tüm dünya sağlıklı ise mümkün olabilmekte. GSS gibi prim temelli sağlık ve sosyal güvenlik organizasyonlarında primini ödeyemeyenler sağlık hakkından mahrum olduğu sürece primini ödeyenlerin sağlıklı kalması mümkün değil. O yüzden Amerika Birleşik Devletleri dahil birçok ülke en azından bu hastalık bağlamında sağlık hakkına ulaşımı ücretsiz kılmak zorunda kalmıştır. Pandemi sürecinden süzülen özet, sağlığın ücretsiz kılınması yani en azından vergi temelli olmasıdır.

“AKP’nin Sağlıkta Dönüşüm Programı” sağlığı metalaştırarak piyasacı tıp ortamı inşa etti. Bunun çıktılarından bir tanesi de dünyada en fazla bilgisayarlı tomografi (BT), MRG cihazı olan ülkeler arasına yerleştirmesiydi Türkiye’yi. Gereksin gerekmesin çokça BT, MRG çekildi ülkenin AKP’li yıllarında. Derken COVID-19 süreci ile bu marazlı hal avantaja döndü. Malum bu hastalığın tanısında akciğer bilgisayarlı tomografisi önemli bir yer tutuyor.

Yine sağlıkta özelleştirmenin bir sonucu olarak çok sayıda özel hastane açıldı. Doğası gereği çokça yoğun bakım yatağı ruhsatı verildi ve bir o kadar da solunum cihazı ithal edildi. Bu görece fazlalık pandemi sürecinde en azından yoğun bakım yatağı bağlamında hükümetin çuvallamasını önlemiş oldu.

“Sağlıkta dönüşüm programının” temel sonuçlarından bir tanesi ise sağlıkta eşitsizlikleri artırmaktır. Bir taraftan sağlıkta özelleştirmeleri teşvik ederek, diğer yandan kamusal sağlık hizmetlerini nicel ve nitel anlamda gerileterek zaman içinde eşitsizlikleri derinleştireceği aşikardı. Yaşadığımız pandemi süreci kazın ayağının öyle olmadığını umarım hükümete de göstermiştir.

AKP sağlıkta dönüşüm programı sürecinde oylarını bu bağlamda artırdığını gördü ve o yüzden uygulamada eli sık sık titriyordu. Şimdi COVID-19 pandemisi ile toplumu kontrol etmenin ana unsuru olarak sağlığı kullanabileceğini gördü. Rüyasında görse inanamayacağı “gözetim toplumu” bu sayede mümkün kılındı. Muhtemelen AKP sağlık ve sosyal güvenlik bağlamında elindeki kartları yeniden karacak. Ama asıl mesele bizler seyirci mi kalacağız, yoksa özne olmak için örgütlü bir süreç mi başlatacağız?

Misal pandemi sürecinde devre dışı bırakılan aile hekimliği sistemi karşısında nüfusa dayalı sağlık ocağı sistemini yeniden talep edecek miyiz?

Sağlıcakla kalın.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et