NBA’de tarihi grev: Oyuncular izlenecek yolu gösterdi
1991 NBA finallerinin ilk maçından önce Craig Hodges’ın aklında tek bir şey vardı: Michael Jordan ya da Magic Johnson’ı maça çıkmamaya ikna etmek! İki takım oyuncularının hepsinin şampiyonluk hayali kurduğu günlerde onun içi içini yiyordu! Tıpkı hayranı olduğu efsaneler Bill Russell, Oscar Robertson, Tommie Smith, John Carlos’un yaptığı gibi o da başta ırkçılık olmak üzere haksızlıklara karşı güçlü eylemlere öncülük etmeliydi. Oyuncular olarak ciddi ekonomik güçleri ve halkı, medyayı etkileyebilecek bir platformları vardı ama bunu kullanan yoktu. Bu pasif gidişat değiştirilmeliydi. Hodges’ın bu coşkulu grev fikirleri maç saatinde Jordan ve Magic’in kendisine deliymişçesine bakmasıyla sükunete erdi! Maalesef Hodges, siyah sporcuların ‘60’lardan bu yana taşıdığı ancak ‘80’lerle birlikte ateşi sönmeye yüz tutan meşaleyi yeniden hayata döndüremeyecekti. Bu konudaki ısrarlı girişimleri, bir yıl sonra patlak veren Los Angeles isyanında yaşanan tüm korkunç gelişmelere karşın Jordan’dan bir kez daha yüz bulamamasıyla ebediyete kavuşacak hatta süreç onun emekliliğe zorlanmasıyla sonuçlanacaktı.
Hodges o dönem NBA’in aktivist sporcu kategorisinde yalnız bir kurttu. NBA ile sokak arasında büyük bir mesafe oluşmuştu. 60’ların geleneği neredeyse unutulmuştu. Arada Hodges ve Abdul-Rauf gibi ayrık otları çıkarsa onlar da itinayla temizleniyordu.
Ancak yaklaşık on yıldır bambaşka bir iklimin içindeyiz. Artık NBA’in en büyük yıldızları protesto hareketlerini destekliyor ve nihayet Hodges’ın hayallerindeki eylemleri hayata geçirecek kadar bilinçli bir oyuncu grubu var.
NBA, “bubble” formatıyla lige devam etmeden önce Kyrie Irving’in başını çektiği oyuncular, ABD’de ırkçılığa karşı kitlesel protesto gösterilerinin devam ettiği pandemi koşullarında NBA’in ekonomik kaygılarla ligi devam ettirmesine karşı çıkmış, kendilerine söz hakkı tanınmamasını eleştirmişti.
NBA ise oyuncuların formalarında sosyal mesajlar taşıyabileceği, maç öncesi milli marş seremonisinde yumruk kaldırılıp diz çökülen bir “ambiyans” hazırlamanın “gazı almak için” yeterli olacağını düşünmüştü.
“Bubble” öncesi NBA oyuncularının ABD’deki protestolara dair tutumuna ilişkin şunu hatırlatmak lazım: Oyuncular, ‘60’lardan sonra ilk kez görülen bir şeyi yaparak bizzat eylemlere katılıyordu. Sosyal medyadan, parkeden mesaj vermekle yetinmeyen, büyüdükleri mahalle ya da yaşadıkları şehirdeki protestolara katılan bir oyuncu jenerasyonu oluşmuştu. “Bubble” bu oyuncuların birçoğunu sokaktan çekmiş oldu.
Gelinen süreçte ne siyahlara yönelik polis şiddeti ne de ABD’deki kitlesel protestolar sonlandı. 13 Mart’ta öldürülen Breonna Taylor ve 25 Mayıs’ta öldürülen George Floyd için adalet mücadelesi yükseltilirken cinayetler devam etti. İlk anda akla gelenler Rayshard Brooks, Shaki Peters, Bree Black, Trayford Pellerin… Ve son olarak Wisconsin eyaletinde Jacob Blake.
Milwaukee Bucks’ın, Orlando Magic maçına çıkmayacağının açıklanmasından bir gün önce Los Angeles Clippers’ın koçu Doc Rivers, Jacob Blake cinayetine gözyaşları içerisinde tepki gösteriyordu: “Bu ülke bizi hiç sevmezken bizim onu sevmeye devam ediyor olmamız inanılmaz.”
Bucks oyuncularının politik bir taleple işverenlerine karşı gelerek (sonrasında takım sahipleri de eylemi desteklediklerine dair açıklama yaptı) maça çıkmamış olması NBA tarihinin hiç de azımsanmayacak protesto geleneğinde cesur bir sayfa daha açtı. Bundan birkaç saat önce oyuncuların, Boston Celtics-Toronto Raptors serisinin ilk maçına çıkmamayı düşündüğü, Raptors koçu Nick Nurse tarafından duyurulmuştu. Dolayısıyla ortada ortak bir ruh hali ve ortak bir öfke olduğunu söylemek mümkün. Nitekim kısa sürede LeBron James’ten Donovan Mitchell’a pek çok isim desteklerini açıkladı ve NBA diğer maçları da iptal etmek zorunda kaldı hatta eylemler beyzbola, tenise kadar sıçradı. Sürecin başından beri NBA oyuncularından dahi daha tutarlı bir duruş sergileyen WNBA oyuncuları da maçlarının iptal edilmesini sağladı.
Temmuz ayı başında Cem Pekdoğru ve Cem Kayıran ile birlikte Socrates/Bant.Mag’in Parke Gıcırtısı podcast’inde NBA’in aktivizm tarihini konuşmuş, güncele de değinmiştik. Orada gündemlerimizden biri Irving ve arkadaşlarının çıkışıyla birlikte NBA’in himayesinde aktivizmin ne kadar aktivizm olabileceğiydi. NBA oyuncularının bu son hamlesi tıpkı ESPN Yazarı Harry Lyles Jr.’ın dediği gibi oyuncuların protestolarını gerçek değeri ve manasıyla birlikte geri alması anlamına geldi. İşverenin gölgesinde protesto hali sona erdi. Hatta oyuncular politik talepleriyle greve imza atarak izlenecek yolu gösterdi. ABD’de bugün sessizlikleri eleştirilen sendikaların, oyuncuların yaptığını yapıp ırkçılığa, polis şiddetine, pandemi koşullarının artırdığı eşitsizliklere karşı grev kararı aldığını düşünsenize?
Spor ve halkların mücadele tarihinin kesiştiği özel anlardan birine tanıklık ettik ve bu anın en önemli kazanımlarından biri oyuncuların, direksiyonu NBA’den ve takım sahiplerinden alması oldu. Eminim Craig Hodges hem kıskanmış hem gurur duymuştur!
NOT: Bu noktada NBA yönetiminin nispeten “demokratik”, “ilerici” tutumlar aldığı yönünde karşı çıkışlar gelecektir. Bu tip yorumlar kısmen haklılık payı içeriyor ancak bubble öncesi eleştirilerle birlikte NBA’in tarihte protesto hareketlerinin başını çeken isimlere karşı kulüp sahipleriyle birlikte hareket eden, adeta bir karga kini güden kurumsal refleksini hatırlatmak lazım. (bkz: ‘NBA’i değiştiren emek mücadelesi’ serisi)
Evrensel'i Takip Et