Kepçeden bakanlar
Fotoğraf: DHA
“İlk gördüğümde bana “İşte devletimiz bu” dedirten görüntüden söz ediyorum. Hani Nâzım Hikmet, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diyor ya, o kepçedeki üç bakan bize özlediğimiz devletin resmini çizdiler. Ayaklarında çizme, ne koruma var, ne protokol, operatörün kepçesine binip vatandaşın ayağına giden üç bakan. İşte özlediğimiz devlet bu. Bravo üç bakana. Bize bunu yaşattıkları için İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a yürekten teşekkür ediyorum. Bana “Özlenen devlet nerede?” diye sorarlarsa, “Giresun Dereli’de, o kepçenin içinde” diyeceğim.” (A.K. Selvi. Hürriyet)
Oysa bu ülkenin vicdan sahibi vatandaşları Giresun’daki “sel felaketini” ve onun yaratığı tahribatı gördüklerinde Selvi’den çok farklı sonuçlar çıkarmış, bunun bir utanç resmi olduğunu hemen fark etmişlerdi. Doğanın tahrip edilmesini ve yağmalanmasını, inşaat ve enerji tekellerine sunulan kamu olanaklarını, dere yataklarındaki yapılaşmaya göz yuman, görevlerini yapmayan devlet yetkililerinin kaçınamayacakları sorumlulukları vb. Sonuçta doğanın kendisinden alınanı geri aldığını, cadde yapılan dere yataklarını yeniden akarsu yataklarına çevirdiğini görmüşlerdi. Selvi’nin “mutluluk resmi” çıkardığı manzara, aslında bir yönetim anlayışının, görevini yapmayan devlet yetkililerinin, yerel yöneticilerin bir kepçeye doldurulmasıydı. Artık onların hangi çukura doldurulacağı kepçecinin insafına kalmıştır. Kepçeci ise şu sıralar oldukça derin kazıyor!
Ve bu kazıya ne arada bir gaz çıkarmak, ne şovenizmin ve milliyetçiliğin dozajını sürekli artırmak engel olamıyor. Irak, Suriye ve Libya seferlerinin parıltısı çabuk söndü. “Ezeli düşman” Yunanistan’a karşı şu sıralar genel bir taarruz başlatılmış durumda. Çalan savaş tamtamlarına, öttürülen hazır ol borularına bakılırsa savaş ya başladı, ya başlayacak. Ama “müttefikler” bir gün Yunan savaş gemileri ile, ertesi gün Türk savaş gemileri ile ihtilaflı bölgelerde boy gösteriyorlar! Tam “Yedi düvele karşı savaşıyoruz” nutukları atılacaktı ki, ortaya çıkan bu tablo her türlü demagojiyi altüst ediverdi. Baş Başkandan da -Trump- “bizimki uslu, iyi çocuktur, her dediğimi yapar” açıklamaları pişmiş aşa soğuk su katıverdi.
Ekonomi felaket. Artık bazı alanlar Konya Ovası’nın göçüklerine benzer tablolar yaratmaya başladı. TL’deki değersizleşme, yükselen enflasyon, işçi ve emekçilerin sırtına bindirilen ağır ek yükler, küçük esnafın ve üreticinin feryadı her yönden yükseliyor. Onlara şimdilik söylenen üç beş yıl daha dişinizi sıkın ekonomik değerinin ne olduğu belli olmayan gazımız devreye girdiğinde kesinlikle rahatlayacaksınız! Oysa vatandaş için bıçak kemiğe dayanmış durumda. Düzen içi ana muhalefet partisi ise 30 Ağustos kutlansın çağrıları yapabiliyor ama sıra işsizliğe, pahalılığa, yoksulluğa karşı mücadeleye, demokratik hak ve özgürlükler için alanlara sokaklara çıkmaya gelince “Sakin olun, provokasyona gelmeyin” çağrıları yapıyor.
Tablo ortadadır: AKP iktidarının 18 yıldır ülkede yaratığı tahribatın ağır sonuçları tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır. İş artık elinde, bankasında doları olan vatandaştan dövizle borç almaya kadar gelmiştir. Dövizle alınan borçların aslan payının yine döviz hesabı üzerinde garantili ödeme yapılan köprülere, yollara, tünellere, şehir hastanelerine gideceği kesindir. Ama yapılan yolları sel götürmekte, tünelleri su basmakta, hava alanları sinek avlamakta, hastanelerin dolan yoğun bakım ünitelerinden dolayı hastalar banklara yatırılmaktadır. “Başarı hikayeleri” bitmiş, iş sadece milliyetçilikle, şovenizmle gaz vermeye kalmış, muhalif kesimler üzerinde şiddetin ve zorbalığı dozunun artırılmasından medet umar hale gelinmiştir.
Ama bütün bunların iktidara güç vermeyecek, ömrünü uzatmayacak boşuna çabalar olduğu artık ortaya çıkmış durumdadır. Ne MHP desteği, ne yanlarına bir üçüncüsünü ekleme çabaları sonuç vermeyecektir. Burjuva politikacıları da batan gemiye atlamayacak kadar tecrübe sahibidir. Ama geniş halk kitleleri için asıl sorun elbette bu değildir. Sorun alttan alta biriken öfkenin kendini dışa vuracak bir yol ararken, bu yolun halkın öncelikle güncel ve acil taleplerini karşılama konusunda güven vermesi, kitlelerin mücadelesini birleştirip, ilerletme konusunda yetenek gösterebilmesidir. Kitlelerin kendi ileri güçlerinden beklentisi budur.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37