Kuraklık

Fotoğraf: Pixabay
UYARICI
Açlık, yoksulluk, kimsesizlik sürüp gidiyordu dünyada. Ölümler, öldürümlerle. Gören, bilen mi yoktu, umursanmıyor muydu yoksa? Bu virüs çıkageldi o zaman. Salgınla uyarmaya.
ADANIN YAZARI
Sait Faik adanın yazarıdır. Yalnız denizlerin adası Burgazada’nın değil, doğup büyüdüğü Ada denen karaların adası Adapazarı’nın da. O, yaşadıklarını yazmıştır. Yaşananların içinde, yaşamın yazarıdır.
KURAKLIK
Her şey kurudu/kurutuluyor artık. Kutu kutu, tablet tablet. Santim santim parsellenirken bütün araziler. Kediler bile unutmuş kuru mama yemekten eti, kemiği. Köpekler de aynı. Bulunsa da taze et, yağlı kemik. Kimseye kalmıyor kemik yalayıcılardan.
GÖSTERGE
Ben seni görmezken sen gördün beni. Göstererek göremediklerimizi. Göstermek için kendinle birlikte beni.
YÜZ YÜZE
Adam göğe bakıyordu. Yükseklerdeydi gökyüzü. Kadın denize bakıyordu. Derinlerdeydi deniz. Adamla kadın gelince yüz yüze. Ne gök kaldı, ne deniz.
ÖNLEM
Maskeyle kapattılar ağzımızı, burnumuzu. Ölenleri öldürülenleri görsek de, çığlıklarını duysak da konuşmayalım, gittikçe yayılan pis kokuları duymayalım diye.
KAZI
Gece bulaşıyor karanlıkla. Yapışarak camlara. İçerden yakılan ışık kaç yüz mumluk olursa olsun silinmeden. Kazımak gerek geceyi. İzi kalmasın diye. Sabah olunca camlarda.
KÜÇÜK KARA TOHUM
Küçük kara bir tohum karanlık bir ambardan. Suyun söndürmeden körüklediği yağmurlarla. Sarı, buğday renginde bir güneş gibi fışkıracak olan topraktan.
Evrensel'i Takip Et