Virüsler ve polisler

Önceki gün bir haberde şöyle yazıyordu: “Mersin İl Emniyet Müdürlüğü, Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğünce, Mersin genelinde 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılı ile ilgili olarak başlayan seminerlere katılan öğretmenlere sosyal mesafenin korunması ve maske kullanımının önemi hakkında bilgilendirmeler yapıldığı belirtildi.”

Bu haberi bana gönderen öğretmen dünyanın tersine döndüğünü söylüyordu çünkü öğretmenlerin virüse ilişkin önlemleri artık polislerin verdiği seminerlerde öğrenmesi isteniyordu. Bu durum gerçekten garip olsa da, 2009’dan bu yana “Toplum Destekli Polis” (TDP) etiketi ile yapılan etkinlikler bir arada düşünüldüğünde bu seminerlerin aslında şaşırtıcı bir yanı yok.

Koronavirüs salgını TDP için oldukça uygun, kolayca esnetilebilecek bir gerekçe sağlıyor. Hemen başka bir örneğine bakalım. Haziran ayında dağıtılan bir ajans haberinde, Adana Emniyet Müdürlüğü TDP Şube Müdürlüğü ekiplerinin kreşleri gezmeye başladığı yer alıyordu. Gerekçe hazırdı: Salgından korunma amacıyla kapalı olan kreşler haziran başında “Normalleşme kapsamında” açılmıştı. Birilerinin çocuklara maske dağıtıp, virüse karşı nasıl önlem alacakları konusunda “eğitim” vermesi gerekiyordu.

Çocuklara maske dağıtılmasını gayet güzel yapabilecek kişiler bulunduğunu acaba Emniyet Müdürlüğü düşünemiyor mu? Okul öncesi eğitimden de sorumlu Eğitim Bakanlığında kimse bunu bilmiyor mu? Yoksa, Adana Emniyet Müdürlüğü TDP Şube Müdürlüğü kreşlerde hiç kimsenin düşünemeyeceği kadar karmaşık bir iş mi gerçekleştiriyor?

Habere göre TDP ekipleri Adana’daki bütün kreşleri gezmiş; hem çocukları eğlendirmiş, hem de onları koronavirüse karşı nasıl önlem alacakları konusunda bilgilendirmiş. Polisler, önce çocuklara maske dağıtmışlar. Ardından ellerini 20 saniye sabun ile yıkamaları gerektiğini anlatmışlar. Sonra, sokağa çıkıldığında sosyal mesafenin mutlaka korunması gerektiğini vurgulamışlar. Yani, aslında okul öncesi eğitimden anlayan kişilerin yapması gereken işleri yapmışlar. Nasıl yapmışlar, sormaya bile gerek yok çünkü yaptıkları baştan sona abes...

Peki, yapılmak istenen ne tam olarak? TDP ile hedeflenen polisin toplumun içine sızabilmesinin sağlanması; ziyaret, seminer, eğitim vb. adlarla süslenen etkinlikler ile olabildiğince sık olarak yerel ortamlarda bulunmalarının kolaylaştırılması. Bu süreçte yandaş medyanın gerekli desteği sağlayacağını ise söylemeye bile gerek yok. Hemen yerel gazetelerden bir örnek verelim. Haziran ortasında, Antep TDP Şube Müdürlüğü stant açmış; maskesi olmayan çocuklara maske takmış, ellerine kolonya dökmüş. Haberde, “çocuklara polis şefkati” gösterildiği özellikle vurgulanıyor. “Maskesi olmayan çocuklara maske veren polisler, maske takmayı sevmeyen ve ebeveynlerinin uyarılarını dinlemeyen çocuklara da yine şefkatle maskelerini takarak, maske takmaları gerektiğini anlattılar.” 

Özetle, TDP ile “şefkat dolu” polis imgesinin yaygınlaştırılması ve polisin toplumun içine olabildiğince sık olarak girmesi sağlanmak isteniyor. Asıl hedef ise, çocuklar! Amaçlanan; polislerin çocuklar ile olabildiğince fazla, olabildiğince eğlenceli yani olumlu şekilde temas etmelerinin sağlanması. Çocukların polisin varlığına olabildiğince erkenden ısınmaları...

Yıllardır sürdürülen bu büyük “Isındırma” kampanyasının ne anlama geldiği konusunda Türkiye’de henüz bir farkındalığın oluştuğu söylenemez. Daha önce, trafik eğitimi vb. gerekçeler ile polislerin okullara ve çocukların bulunduğu diğer ortamlara girmesi sağlanıyordu. Bu yıl listeye, “koronavirüs eğitimi” de eklendi. İleride başka etkinlikler ekleneceği de kolayca öngörülebilir. Bir kez daha vurgulamakta yarar var. Çocukların olduğu ortamlarda polislerin bulunması hiçbir şekilde kabul edilemez.