Eylül

Fotoğraf: Evrensel
“Bir gün aklına gelecek olursam, bana şiir ısmarla. Eylül’ü konuşalım” demişti Şairimiz Cemal Süreya.
Duyduk ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yeni başkanı Türkiye’ye gelecekmiş bu ay. Onunla Eylülü konuşsak mı!
Eylülü konuşmak: 12 Eylül, 1 Eylül Dünya Barış Günü, ya da insan hakları...
“Adalet talebiyle” avukatların yaşamını yitirdiği günlerdeyiz. On binlerce KHK mağdurunun açlıkla sınandığı, Barış Akademisyenlerinin üniversitelerden uzaklaştırıldığı, COVİD 19 pandemi günlerinde dahi yeni mezun çok sayıda hekimin kendi veya yakınlarının politik aidiyetlerinden dolayı zorunlu hizmet ve hekimlikten men edildiği ahvaldeyiz. Çokça gazeteci, yazar, belediye başkanı, milletvekili cezaevinde.
İşte böyle bir zaman diliminde
“Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün daveti üzerine eylül ayının ilk haftasında Türkiye’ye gelecek olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Spano’nun, Türkiye Adalet Akademisinde düzenlenecek 24. Dönem Hakim ve Savcı Adayları Eğitimi Açılış Programı’nda ilk “insan hakları” dersini vereceği” yer aldı basında.
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanının, 4 Eylül’de ise İstanbul’a geçerek İstanbul Üniversitesinin kendisine vereceği fahri doktorayı alması bekleniyormuş. Hangi fakülte mi, hani 2.12.1982 tarihinde darbeci Kenan Evren’e ‘fahri hukuk doktorluk’ unvanı bahşetmiş üniversite. Bir ödül veya fahri unvan alırken o kurumun geçmişine bakmak etik bir sorumluluktur. Hukuku, anayasayı rafa kaldıran, milyonu aşkın insanın işkence ve kötü muamele gördüğü bir dönemin sorumlusu darbeciyle aynı unvanı paylaşmak kanımca AİHM normları ile uyuşmuyor. Aradan 40 yıl geçmesine rağmen halen o dönemin işkence mağdurlarının travmalarının izlerini gören bir hekim olarak Sayın AİHM Başkanından bu fahri doktora unvanını reddetmesini beklerim.
12 Eylül sorumlularının sembolik yargılanmalarına hiç inanmamıştım. Bir darbeciye hukuk fahri doktorası veren akademik kadrolar yargılanmadan, akademik unvanları geçmişe yönelik azledilmeden 12 Eylül 1980 ile yüzleşemeyiz.
30 Ekim 2016’da yayımlanan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile otuz yıldır çalıştığı İstanbul Üniversitesinden ihraç edilen Prof. Mehmet Altan da AİHM Başkanı’a yazdığı açık mektupta 27 yıl profesör olarak görev yaptığı üniversiteden fahri doktora almayı kabul etmesini eleştirmişti. Şöyle demekte Prof. Dr. Ahmet Altan, “Doktora alacağınız üniversite, benim gibi KHK ile atılan akademisyenlerin davalarında ‘davalı kurum’ olarak yer almaktadır. Bu davalar halen devam ediyor ve pek muhtemeldir ki sizin başkanı olduğunuz AİHM önüne de gelecektir. Ancak siz o süreçte İstanbul Üniversitesinden fahri doktora diploması almış bir yargıç olacaksınız. Yüzlerce öğretim görevlisini haksız bir şekilde okuldan atarak işsizliğe ve yoksulluğa mahkum eden bir üniversitenin fahri üyesi olmak bilmiyorum ne kadar övünç verici?”
Yine geçmişte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yargıçlık yapan Rıza Türmen de T24 internet sitesinde yayımlanan makalesinde AİHM Başkanını Türkiye’deki hak ihlalleri ile ilgili tutum almaya davet ederken şöyle demekte: “Sayın Spanó, ‘47 taraf devlet arasında Türkiye ifade özgürlüğünü en çok ihlal eden ülke’ demeyi yeğler mi?”
Bu yazı Dünya Barış Günü’nde kaleme alındı. Barışa, ama menfi değil müspet barışa inançla tüm barışseverlerin barış sevdasını kutluyorum.
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et