06 Eylül 2020 00:06

Kopya çekmek

sınıfta liseli bir kadın ve erkek

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Üzerimden tembellik akıyor; köşe yazısı yazmalıyım oysa düşünmeye bile üşeniyorum.

Bir yazı yazayım, içinde bilim olmasın, bilimsellikten bahsedilmesin, siyaset olmasın, siyasiliğe meyledilmesin, düşünce bulunmasın, düşünmek gündeme getirilmesin, herhangi bir ülkenin herhangi bir sorununa ilişilmesin, kimseye sataşılmasın, doğanın haline efkarlanılmasın diyorum kendime… “Nasıl yani?” “Hani vardı ya Burhan Felek ya da Ref’i Cevat Ulunay, işte onların ‘nerede o eski bayramlar?’ türünden yazıları gibi olsun; okuyan okumuş olmak için okusun, sabun köpüğü misali, bittiğinde ne olduğu unutulsun.” “Yahu o yazarlar bu işin ustasıydılar, ben bu ustalığa asla erişemem.” “Olsun, sen yine de bir dene, bakalım onlar gibi olabilecek misin?” “Yani onlardan kopya mı çekeyim?”

Kopya çekmek… Tam da uzaktan yapılan sınavın sorularını yüklemişim, bu tür sınavda kopya çekmenin engellenemeyeceği eleştirilerine burun kıvırıyorum. Söz sınavdan açıldı ya kopya gündeme geldi, ‘nerede o eski kopyalar?’ diye yazmama bir engel yok.

Eski kopya anılarımdan ikisi lise dönemime ilişkin:

Sınıfın çok terbiyeli, sessiz hatta o zamanki duygularıma göre içine kapanık, nedense ön yargıyla dersleri dışında bir başka şeyle ilgilenmediğini düşündüğüm ve her haliyle takdir edip saydığım, kendisinin haberi yoktur ama, sevdiğim sınıf arkadaşım Işık Erzi (İTÜ Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.) fen derslerinde çok başarılıydı. Sanırım bir fizik sınavında arkasında oturmuş, ondan kopya çekiyordum. Problemi doğru çözmüş, ancak işlem yaparken farkına varmadan hata yapmıştı. Arkasından fısıldadım, hatasını söyledim. Baktı, kontrol etti, hatasını gördü ama düzeltmedi. Bu, o yaşlarda aldığım ahlak derslerinden biriydi. Aynı sınıfta Ezra Sasson adında her matematik, fizik, kimya sorusunu tüm işlemleri aklından yapıp sonucu kısa sürede sınav kağıdına yazarak yanıtlayan arkadaşımız vardı. İnanılmaz cimriydi, asla defter, kağıt-kalem kullanmaz, tüm işlemleri hafızasından yapardı. Yani onun arkasına oturup kopya çekmek mümkün değildi. O arkadaşım yanılmıyorsam Kanada’ya gitti, atom fiziği alanında bilim adamı oldu.

Eski kopya anılarımdan aklımda kalan üçüncüsü üniversite dönemine ilişkin:

1960 yılıydı, 27 Mayıs askeri darbesi olmuş, üniversite öğretim üyeleri ve öğrencileri özgürlük umuduyla sınav dönemine adım atmıştık. İdare Hukuku sınavıydı; öne sınıfın en çalışkan öğrencisi, onun arkasına sınıf arkadaşım Ersan İlâl (Sonrasında İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Kürsüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr.) onun da arkasına ben oturmuştuk. İçimizde derse çalışan tek öğrenci önde oturan çalışkan arkadaşımızdı. Çalışkan arkadaşımız ‘iyi’, arkasında oturup ondan kopya çeken Ersan ‘orta’, Ersan’ın arkasında oturup ondan kopya çeken ben ‘Pekiyi’ not almıştık. Ersan sonucu askeri darbenin yarattığı laubali ortamın yanıtları değerlendiren asistan arkadaşlara olumsuz etkisi olarak değerlendirmiş, ben ise aynı bilgiyi farklı biçimde anlatırken yaptığım eklemelerin yaratıcılığıyla övünmüştüm.Rulo kağıtlara yazılan metinler, şu ya da buraya kopya çekmek için aktarılmış bilgiler, tüm bunları hazırlayan öğrencinin neden dersi çalışmak varken bunca zahmete katlanmasına hiç akıl erdiremedim.

 

Ben sınav sorusunu yanıtlamanın da bilgi edinme sürecinin bir parçası olduğunu düşünürüm. Derse çalışmış, hangi bilgiyi hangi kitabın neresinde bulabileceğini bilen öğrenci, sınav sırasında tereddüde düşerse açar herhangi bir kaynağı bilgisini tazeler, tereddüdünü giderir. Bu nedenle ben sınavları tüm kaynaklar açık olarak yaparım. Derse çalışmamış, konu hakkında bilgisi bulunmayan öğrencinin kısa sınav süresinde önündeki kitapları karıştırarak bilgi edinmesi ve soruyu yanıtlaması olası değildir. Ayrıca, bunu başarabiliyorsa bilgiyi özümsemiş, konuyu öğrenmiş demektir. Benim amacım da bunu sağlayabilmektir; sınavı edinilmiş bilginin denetimi değil, bilgi edinme sürecinin devamı olarak görürüm.

Sonuç olarak, bundan yıllar sonra ‘nerede o eski kopyalar?’ yazısı yazmak isteyecek olanlar bu konuda benden, benim Burhan Felek ya da Ref’i Cevat Ulunay’dan esinlendiğim gibi yararlanamayacaklar…      

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa