6 Eylül 2020

Göç filmleri ve Gelin, Düğün, Diyet

“Taşı toprağı altın” olan İstanbul’a göç; 1950’li yıllarda başlamış, 1960’lı yıllarda hız kazanmış ve 1980’li yıllarda en yüksek oranlara ulaşmıştır. İstanbul, Anadolu’nun her yanından gelen göçmenler için adeta bir sığınma yeri haline gelmiş ama bu durum İstanbul’un, birçok sorunla boğuşan bir şehir olmasına neden olmuştur.

Göç olgusu toplumsal gerçekçi bakış açısını taşıyan yönetmenlerin ya da farklı kaygılara sahip yönetmenlerin çektiği filmlerde ele alınan temalara yansır. İlk göç filmi “Gurbet Kuşları”ndan (1964), sonra “Gelin” (1973), “Düğün” (1974) ve “Diyet” (1975) adlı filmlerden söz edeceğiz. Bu filmlerde aynı zamanda, göçle birlikte ortaya çıkan kültürel ve sosyal değişimler, gerilimler ve problemler ortaya konmaktadır. Filmlerin olay örgüsü, göçün sebep olduğu çatışmalar ve gerilimler üzerine kurulmuştur.

Filmlerdeki karakterler bir yandan doğup büyüdükleri toprakların sosyokültürel yapısını ve gelenek anlayışını muhafaza etmeye çalışırken diğer yandan göç ettikleri şehrin değerlerine uyum sağlama gayreti içine girerler. Göç bu kahramanlar için bir tür kaçış, yeni bir başlangıç ya da umut olduğu gibi yozlaşma, hayal kırıklığı, trajedi, intihar veya nadiren de olsa tersine göç gibi anlamlar da taşır.

“Gurbet Kuşları’ndaki Tahir Efendi ve iki oğlu, Gelin’deki Hacı İlyas ve büyük oğlu Hıdır, Düğün’deki Halil ve Bekir, Diyet’teki Bilal Usta maddi menfaatlerini ön planda tutan, gözünü hırs bürümüş, hedeflerine ulaşmak için ahlaki değerleri hiçe sayan ve yozlaşmaya açık olan karakterlerdir. Bu bireylerin derin ahlaki bunalımları ve kişilik problemleri şehre tutunma arzularından mı kaynaklanmaktadır yoksa gelenek, din, namus, kadın, kültür ve ahlak konularında onların kişilik özelliklerinde en başından beri bir sorun mu mevcuttur? Bu konuda şu şekilde bir cevap vermek mümkündür: Şehir, ayakta kalma mücadelesi veren ve şehre tutunmaya çalışan bireyleri dönüştürmekte ve onları ister istemez sert bir rekabetin içine sokmaktadır. Fakat şunu da göz önünde bulundurmak gerekir:

Şehre göç edenlerin kimlik yapısı taşrada biçimlenmiştir ve onlar şehre mevcut kimlikleriyle göç etmişlerdir. Dolayısıyla onların yaşam tarzları, davranış kalıpları, ailelerine yaklaşım biçimleri, parayla ve kadınlarla kurdukları ilişkiler sadece şehirdeki zor şartlarla veya ayakta kalmak için gösterdikleri mücadeleyle değil, daha fazla para kazanma tutkusunun yol açtığı ahlaki yozlaşmayla açıklanabilir. Geleneksel aile yapısı, namus anlayışı ve dindarlık gibi olgular taşradan göç eden aileler tarafından sağlıklı bir biçimde özümsenememiştir. Kendi sosyokültürel değerleri kişilik yapılarında iğreti bir yerde durduğu için de yaşanan trajedilerin ve yozlaşmanın önüne geçememişlerdir.”(*)

GELİN

Gelin, ailenin son partisinin de memleketten İstanbul’a gelmesi ile başlar, yerleşik bir bakkal dükkanı mahalle arasında aileyi sırtlamış, aile de, avlu içindeki ev de Yozgat’taki düzende yaşamıştır. Meryem’in oğlunun rahatsızlığı ortaya çıkar. Meryem memleketlisi ve fabrika işçisi bir arkadaşı ile gittiği doktorda durumun ciddi olduğunu öğrenir Meryem Kurban Bayramı’ndan önce çocuğunun ameliyatı için kayınpederinden söz alır, ama çocuk bayramı çıkaramaz, bayram sabahı ailenin kurbanı olarak ölür. Meryem de avludaki kurbanlık koçu azat eder ve evi terk eder. Fabrikaya girer, aile meclisi namus temizleme güdüsünü harekete geçirir.

DÜĞÜN

Film, Urfa’da geçim koşullarının daralması ve amcaları Bekir’in önerisi ile Halil ve kardeşlerinin İstanbul’a göçmesi ile başlar. Habibe ve Cemile fabrikaya işçi olarak girerler, evi çekip çeviren Zelha kısıtlı bir alanda kıymalı pide ve lahmacun yapar, İbrahim bunları satar. Borç harç bir üç tekerlekli bir araba alınır.

Bu arada Zelha’nın sırf ailesi için ayrıldığı sözlüsü Ferhat da İstanbul’da kamyon şoförlüğü yapmaktadır. Habibe’yi ise mahalle kasabının kardeşi Zeki sevmektedir, Habibe de karşılık verir, ama Halil ve Bekir’e ticaret yapmayı öneren Cabbar da Habibe ile evlenmek ister, Araba ile lahmacun, sucuk ekmek satışı sırasında aynı işi yapan başka kişiler ile çıkan kavgada İbrahim birini öldürür, Kavga sırasında araba elden gider. Habibe Cabbar’a verilir. Zelha düğün yerine gider. Ağabeyi Halil ve amcasına çok ağır konuşur, Habibe’yi alıp gitmek ister. Cabbar çektiği bıçak ile mani olmak ister, İbrahim araya girer. Bu arada Zelha yaralanır, ama İbrahim ile beraber Habibe’yi alıp düğünü terk ederler.

DİYET

Salim Bey’in babası adına yönettiği fabrikada bir makine işçilerin yaralanıp sakat kalmalarına neden olur, en son Mustafa bu makinede bacaklarından olmuştur. Bilal Usta İstanbul’a yeni gelen Hasan’ı Mustafa’nın yerine aldırır.

Fabrikada sendikalaşma çabası vardır. Bilal Usta sendikaya karşıdır. Sendikalı olanlar, kocası tarafından terk edilen iki çocuklu Hacer’i de yanlarına çekmek isterler. Sendikacıların isteklerini fabrika sahibi kabul etmez Hasan’la Hacer evlenir. Salim Bey işçileri sendikalı - sendikasız diye ayırır. Hacer sendikalılar arasında, kocası Hasan sendikasızlar arasında yer alır. Hasan, Bilal Usta ile karısının tutumu yüzünden tartışırken kolunu makineye kaptırır ve kolu kopar. Olay yerine gelen Hacer, “Alın diyetinizi” diye kocasının kolunu Salim Bey ve İbrahim Usta’ya fırlatır.

SONUÇ

Gurbet Kuşları’ndaki aile, evin en küçüğü olan Fatma’yı şehre kurban vermiştir. Kemal ise şehre uyum sağlayarak tutunmayı başarmıştır. Gelin’de ise İstanbul, Sorgunlu ailesinden kurban istemiştir. Aile bu bedeli ödemeye ve torunlarını kurban vermeye razı olmuştur. Fakat duruma isyan eden Meryem eşini de ikna ederek yeni bir hayata başlamış, doğacak yavrusunu kurban olmaktan kurtarmıştır. Gelin’deki final, sancılı bir sürecin sonucunda şehirde tutunmanın mümkün olabileceği mesajını vermektedir. Düğün de tıpkı Gelin gibi sonuçlanır. Evin ablası Zelha, başlık parası için sevmedikleri adamlara peşkeş çekilen kız kardeşlerini zorba ağabeyinin elinden kurtararak trajik sonun önüne geçmeyi başarır. Fakat onlar da bu uğurda birbirlerine olan sevgilerini, geleneksel değerlerini ve aile birliklerini feda etmek zorunda kalmışlardır.

Diyet’in finalinde ise aynı şekilde şehir, ayakta kalmak ve şehre tutunmak isteyen göçmenlerden bedel istemiştir. Hasan’ın gerçekleri idrak etmesi ve kolunu makineye verip diyet ödemesi göç sürecinin trajik sonunu göstermektedir.

(*) Ömer Osmanoğlu, “Yeşilçam Sineması’nda Göç Olgusu: Değişen Kültür ve Toplumsal Yapı,

Yrd. Doç. Dr. Üsküdar Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi,

Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Diplomaya da kayyım!

Diplomaya da kayyım!

Bir süredir operasyonlar, tutuklamalar, kayyım atamalarıyla siyaset alanını zorla daraltan iktidarın, bir ‘hayali’ daha gerçekleşti. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olması beklenen Ekrem İmamoğlu’nun diploması, iktidara yakın gazetecilerin günlerdir anons ettiği gibi, üniversite yönetimi marifetiyle iptal edildi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
19 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et