Oyun bağımlılığı korkuluğu
Yeşilay, çarşamba günü Twitter hesabından “Dijital oyunlar, insanların hayatlarını daraltıp zorlaştırarak bağımlılığa dönüşmesin.” başlıklı bir açıklama yayımladı. Dört görsellik açıklamada teknoloji bağımlılığından ve bunun bir kolu olarak oyun bağımlılığından bahsedilip, oyun bağımlılığının Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) hazırladığı Uluslararası Hastalık Sınıflandırması listesinin 11. revizyonuna (ICD-11) alındığı hatırlatılıyor. Yeşilay’ın açıklaması oyunlara aşina kuşak tarafından hem yanıtlarda hem de alıntılarda bol miktarda dalga geçme ile karşılansa da bu açıklamanın özellikle oyunlara aşina olmayan ebeveynlerde etki yaratma olasılığı var. Bu nedenle “teknoloji bağımlığı”, “Internet bağımlılığı” ve “oyun bağımlılığı” gibi başlıkları biraz daha açmak gerekiyor.
Yeşilay, web sitesinde teknoloji bağımlılığını tanımlayıp, belirtilerini, neden olduğu sorunları listeliyor ve ne yapılması gerektiğini maddeler halinde listelese de teknoloji bağımlılığı ne Amerikan Psikiyatri Birliğinin (APA) Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Kılavuzu’nda (DSM-5) ne de WHO’nun ICD-11 listesinde tanımlanan bir bağımlılık. Yeşilay gibi böyle bir bağımlılığın varlığını iddia edenler olsa da bunun ciddi kabul gördüğünü söylemek mümkün değil. Internet bağımlılığı da yine teknoloji bağımlılığı gibi DSM-5 ve ICD-11’de yer almıyor. Özetle Yeşilay’ın bağımlılık kelimesinin önüne teknoloji ve Internet kelimelerini koyarak salladığı korkuluğun pek bir karşılığı bulunmuyor.
Gelelim oyun bağımlılığına. Oyun bağımlılığı, APA tarafından 2013’te hakkında yeterince kanıt olmadığı gerekçesiyle DSM-5 listesine alınmadı ancak üzerinde daha fazla çalışılmaya ihtiyaç olan bir alan olarak açıklandı. WHO ise öncesindeki çeşitli itirazlara rağmen 2018’de epey tartışmalı bir şekilde “oynama bozukluğu” adıyla oyun bağımlılığını ICD-11’e dahil etti. Öte yandan 2019’da 1000 genç ve ebeveynleri ile yapılan bir çalışmada aşırı oyun oynamanın duygusal ve davranışsal sorunlara yol açtığına dair bir kanıt bulamadığı gibi aşırı oynamanın gençlerin hayatlarındaki başka problemlerden kaynaklandığına işaret eden veriler elde edildi.
Oyun bağımlılığının varlığı hâlâ tartışmalı ve üzerinde daha fazla çalışma yapılmasını gerektiren bir alan. WHO’nun ICD-11’deki oynama bozukluğu tanımı kişisel, ailesel, sosyal, eğitim, iş ya da diğer önemli alanlarda en az 12 aydır belirgin, kayda değer bir bozulmanın varlığını gerektiriyor. Bu tanımı doğru kabul etsek dahi oyuncuların sadece ufak bir kesimine “oyun bağımlısı” tanısı koyulabileceği ortada. Bütün bu bilgileri sunmadan Yeşilay’ın yaptığı gibi sorumsuzca oyun bağımlılığı korkuluğunu sallamak oyunlara ya da oyun bağımlılığı tartışmasına aşina olmayan ebeveynlerde oyunlar hakkındaki olumsuz ön yargılarını da körükleyen bir etki yaratabilir. Korkuluklara aldanmayın.
Evrensel'i Takip Et