İçişleri Bakanının Anayasa Mahkemesi Başkanına söylediği sözler yenilir yutulur değil. Normal olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmayı duyduktan hemen sonra İçişleri Bakanını görevden alması lazım. Neden? Çünkü, sistemin en üst hukuk kurumunun başkanına bu tür sözler söylenmesi Cumhurbaşkanının izni ve bilgisi haricinde söylenemez. Söyleyen de görevden alınır. İkincisi, İçişleri Bakanının sözleri aynı zamanda iktidarın ülkede güvenliği sağlayamadığının da itirafıdır. Bu da görevden almayı gerektirir.

Erdoğan’ın İçişleri Bakanını görevden almaması iki şekilde yorumlanır. Birincisi Cumhurbaşkanı da bu sözlere katılmaktadır ve o sözler Cumhurbaşkanının bilgisi dahilinde söylenmiştir. İkincisi Cumhurbaşkanının İçişleri Bakanını görevden almaya gücü yetmemektedir.

İçişleri Bakanı bu sözleri neden sarf etti? Anayasa Mahkemesi daha önce benzer çok karar verdi. İçişleri Bakanının eleştirdiği karar ilk ve yeni bir karar değil. İçişleri Bakanı yargının “Hamamın namusunu kurtarmak için” verdiği ve pratikte uygulanmadığı herkes tarafından bilinen kararlarına dahi tahammül edemiyor.

Normal bir ülkede bir içişleri Bakanının görevini yapamadığı itirafı sayılacak bir açıklamayı dahi göze alarak, Türkiye’de güvenlik yoktur, benim gibi gözünü budaktan esirgemeyenler sokağa tek başına korkmadan çıkabilir ama benim gibiler dışında kimse sokağa tek başına çıkamaz, çıkarsa da güvende değildir diyor.

Düşmanının dahi kendisine söyleyemeyeceği sözleri, bir işini yapamam itirafı niteliğindeki sözleri İçişleri Bakanının söylemesinin nedeni OHAL yönetiminin sürekli kılınması, bütün hak ve özgürlüklerin yok edilmesi, ülkenin bir yasaklar ülkesi olması isteğinin ifadesidir.

İçişleri Bakanının istediği yasaklar ülkesinde, hak ve özgürlükler sadece iktidar yanlıları için vardır. Onlar her türlü toplantıyı yaparlar ama iktidar yanlısı olmayanlar basına açıklama dahi yapamaz. İktidar yakınları her türlü örgütlenebilir. Anayasa ve yasaya göre yasak olan tarikatlar ortalıkta cirit atar, bir milyon çocuğu dindar ve kindar gençler olarak eğitirler, silahlanırlar, devletten ve belediyelerden nemalandırılır; iktidar yanlısı olmayanların örgütlenmesi yasaktır. Örgütlenmeye çalışırlar terörist sayılır. Onar onar, yüzer yüzer toplanıp hapsedilir. İktidar yanlılarının her türlü sözü, hatta hakaret, küfür ve tehdidi söyleme ve yazma hakkı vardır. İktidar yanlısı olmayanlar istendiği zaman ettiği bir söz için cumhurbaşkanına hakaret etti, terör örgütünün propagandasını yaptı diye hakkında davalar açılır, tutuklanır vs.

İçişleri Bakanı işte bu yasaklar ülkesinin hiç değişmemesini istiyor. Hak ve özgürlükler varmış desinler diye söylenen bir iki söz, bir mahkeme kararı ya da davranışa dahi tahammül edemiyor. Ya da demokratikleşme umudu taşıyanlar, hiç umutlanmasınlar diye tehditler savuruyor.

Ama boşuna. İlelebet OHAL Rejimi ile devam etmek mümkün değil.

Gidiyorsunuz.

Herkesin bisikleti ile işine gidebileceği günler gelecek.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

‘Nasıl dayanalım bu koşullara!’

Antep’in de aralarında olduğu bölge illerinde ortalama işçi ücreti asgari ücretin altında, haftanın 7 günü, pazarları 12 saat çalışma, üretim baskısı! Devletin ve patronların yasaklar, kolluk gücü ve sendikacı tutuklamasıyla devam ettirmek istediği bu düzenin dayanılmaz hale geldiğini söyleyen Çelikaslan işçisi, tüm işçileri BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmeye çağırdı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et