17 Eylül 2020 00:21

HES Kodumuz

İstanbul Havalimanı | Fotoğraf: Enver Alas / DHA

Paylaş

Yüzdük, yüzdük yine aynı yere geldik. Covid-19 vaka ve ölüm sayılarında bugün geldiğimiz nokta tam 4 ay önceki bugüne hemen hemen eşit. Vaka sayısı iyileşen sayısından daha fazla ve bu da hastanelerde, yoğun bakımlarda ve sağlık çalışanı başına düşen hasta sayılarında sürekli artış anlamına geliyor. Ve bunu yazıp, çizene de iktidarın her şart ve ahvalde destekçisi Devlet Bahçeli söyleniyor. Hani biraz zorlasa “Vatan haini” bile diyecek amane yazık ki virüs bu dilden hiç anlamıyor. Önüne geleni öpüyor.

Ya sayın Cumhurbaşkanımıza ne demeli. Her toplantısında iç, içe girmişdinleyicilerine TMM öneriyor. Temizlik olur da maskeye, hele hele mesafeyehiç aldıran yok. Başta da tepedekiler.

Askerde acemi koşularında avazımız çıktığı kadar “Her şey vatan için” diyebağırırdık. Akşam haberlerinde erken terhis haberleri de en çok daha fazlabağıranların ilgisini çekerdi. Askerlik kutsal vatan görevi deyip, bir anönce kurtulmak için askerlik kısalsın, veya paralı olsun diye hayaller kuranbaşka ülke gençliği var mıdır? Vardır mutlaka.

Şimdi de TMM diye çırpınıyoruz ama hakem görmeden rakibine çaktırmadan dirsek atmanın mutluluğunu yaşayan futbolcu sevincindeyiz, yakalanmadan maskeyi çenemize indirdiğimizde. Ne yapsın insanlar. Her şeyimiz göstermelik. İngiliz gibi planlayıp, Alman gibi uygulayıp, Türk gibi sonlandırmak denen şeyin ta kendisi yaptığımız.Sabahın erken saati. Sabiha Gökçen Havaalanının kapısında her şey İngiliz gibi planlanmış. İçeriye sadece yolcular alınıyor. Maske şart. İlk güvenlikten geçerken işini önemseyerek yaptıkları verdikleri emirlerden belli (en sevdiğimiz iş emir vermek) gençlerin komutlarıyla 1 buçuk metre mesafe ile diziliyoruz. Sıranın başı, sonu dışarıda. Uçuş bilgisini gösteren içeri giriyor. Maske ve mesafe süper. Virüsün bu mesafeden bu maskeyi delip ciğerimize geçmesiimkansız gibi. Valizleri verip uçuş kartlarımızı alırken de durum aynı. Çalışanlar hem maskeli hem siperlikli. İkinci güvenlik geçişi daha da sıkı. Elimizde en fazla tek parça eşya. Nedeni belli değil. Herhalde uçağın içerisinde fazla valiz kalabalığı olsun istemiyorlar. Fazladan 30 TL verip satın aldığımız koltuğa yerleşeceğiz ama o da ne. Cam kenarına sıkışmış birkadın ve ortada iki kişilik bir adam. Bir kolu F’de bir kolu D’de, poposu ve her yerinden kalanın yarısı E’de. Az önce dışarıda 1 metre yaklaştık diye uyarıldığımız vatandaşımızı uçağın içerisinde kucağımızda buluyoruz. Adama bakıyorum, suçsuz. Çünkü o vatandaş devlet havayolu şirketi için artık O değil; 400, 500 lira. Uçak havalanmadan uykuya dalıyor. Kafası bana, benim kafam da koridora dönük. Sıcak nefesini ensemde hissediyorum. İnşaallahnefesinde Covid alçağı yoktur diye dua etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Bir ara kalkıp ayakta mı gitsem diyorum ama kendini koltuğa ters bağlayıp gözlerini gözlerime diken TMM duyarlı maskeli hostes kızımızın “Otur” diyen bakışlarıyla çaresiz Covid saldırısının geçmesini bekliyorum. Sonra aklıma geliyor. “Bir şey olmaz ya, benim HES KODUM” var diye mırıldanırken tombiş gözlerini açıp uyku sersemi soruyor, “Ne Kodun”. Cevap versem kavga çıkacak.

Antep’e iniyoruz. Uçağın kapısından dışarı adım atmaz önlemler başlıyor. Görevliler bağrışıyor, “Mesafeeeeee”.

Az önce nefes nefese yol aldığımız adama sarılasım geliyor inadına. Ama neyse. Vatandaşlık kodumuz, SGK kodumuz, anamızın koyduğu adımız, atamızdan gelen soyadımız yetmezmiş gibi şimdi de allahtan HES KODUMUZ var.

          

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa