Arsızlıklar tam gaz...
Fotoğraf: Pixabay
Yöneticisi, medyası, teknik direktörü, futbolcusu hiçbir gelişme gösteremezken futbol nasıl gelişme kaydedebilir ki? Gelişme bir yana, neredeyse dibe gidişi durdurup yerinde saymaya bile şükredeceğiz. Lakin mevcut tabloya bakarak, dibe gidişi durdurduğumuzu iddia edebilmek imkansız…
Yeni sezon başladı. Aslında “yeşil saha komedisi başladı” demek çok daha doğru. Oynanan futboldan, yapılan açıklamalara, değerlendirmelere ve yazıp çizilen yorumlara kadar bütün olup biteni en iyi biçimde özetleyen tek kelime var: Trajikomik…
Hakemler daha ilk haftada yine hedef tahtasında. Ama hakemlere yönelik saldırılarda bir değişiklik var. Artık sadece kaybedenler değil, kazananlar da hakemlerden yakınıyor. Yöneticiler işi daha ileri aşamaya taşımışlar yani!..
Deplasmanda Trabzonspor’u 3-1 mağlup eden Beşiktaş’ın başkanı Ahmet Nur Çebi, ilk haftanın hakem mağdurunun kendileri olduğunu iddia ediyor. Mağduriyet söylemleri şimdiden dillerde. Ee tabii lig uzun, yensen de boş durmayacak, gelecek maçların yolunu açmak adına hakemler hakkında atıp tutacaksın. Ne de olsa ortamda, “Kim sesini çok çıkarırsa, onun dediği oluyor” inancı hakim…
Oysa hakemler hiç kuşkusuz, futbol ortamının her açıdan en birikimli, bilgili insanları. (Hakemliği bıraktıktan sonra ana akım medyada yorumculuğa başlayıp hakem karalama furyasına kapılan birkaç zayıf kişilikli tip bu gerçeği değiştirmez) Yöneticiler, medya zevzekleri, teknik direktörler ve futbolcularla hakemler arasında çok büyük seviye farkı olduğunu hiç kimse inkar edemez. Hakemleri dillerine dolayanlar, işte bu farktan kaynaklanan ezikliklerinin hıncını çıkarmaya çalışıyor. Cehaletin kompleks ve kibre bulanmış halinin örnekleri hepsi de…
Bir de hakemleri, şuur yoksunu fanatik güruha hedef göstermeleri yetmiyormuş gibi, mesleklerini bırakmaya zorlayan yöneticiler var. “Şu kişi hakemliği bıraksın”, “Şu hakem düdüğünü assın” gibi açıklamalar yapacak kadar arsızlaşabiliyorlar. Hatta böyle şeyleri federasyondan ya da MHK’den talep edebiliyorlar.
Bir insanı, her türlü zorbalığı yapabilecek potansiyele sahip kitlelere hedef göstermek ve işinden attırmaya çalışmak düpedüz alçaklıktır. Bunun başka bir açıklaması olamaz. Ama ana akım medyanın anlı şanlı yorumcuları böyle yöneticilere asla hak ettikleri şekilde seslenemez. Böyle alçakça konuşan yöneticileri kırmamaya, gücendirmemeye çok dikkat ederler. Eleştiri niyetine onlara en fazla, kıyısından, köşesinden sitem içerikli laflar dokundurabilirler. Çünkü o yöneticilerle ya patronlarının, ya kendilerinin illaki bir çıkar ilişkisi vardır. O anda olmasa bile her an olabilir. Bu nedenle de kapıyı asla kapatmak istemezler. Ana akım medyanın özgürlüğü de işte bu kadar. Gerçi alçaklığa, alçaklık diyememenin onlarda bir sorun yarattığı ya da yaratabileceği son derece şüpheli. Hayatları o tür insanlarla iç içe ve o tür ilişkilerle örülü çünkü…
Oyunla ilgili olarak da anca, “Şu takıma sol bek lazım”, “Şu takıma orta saha lazım”, “Şu takıma iyi bir golcü lazım” gibi boş laflarla ahkam kesmeyi bilirler… Transfere olan düşkünlükleri cahilliklerinin en net göstergesi. Futbolu bilenler asla transferi ön planda düşünmez. Hele ki kulüpler, ekonomik açıdan tarihlerinin en zor dönemini yaşarken...
Maçlar başlamış, yorumlarda hâlâ oyundan çok, transfer önerileri, transfer tavsiyeleri ağırlıkta. “Yabancı oyuncu gelir ve takımı kurtarır” anlayışını öylesine içselleştirmişler ki, oyunun başka türlü oynanabileceği akıllarına bile gelmiyor. Sonradan yaşanabilecek hayal kırıklıkları da elbette umurlarında değil. Nasıl olsa parayı onlar vermiyor.
Bugüne kadar büyük beklentiler ve umutlarla gerçekleştirilmiş transferlerin çok büyük kısmının hayal kırıklığıyla sonuçlanmış olması onlar için hiçbir şey ifade etmiyor. Tek dertleri, gelecek “yıldız” oyuncular üzerinden elde edecekleri kâr…
Yayıncı kuruluş ve menajerlerle birlikte futbola yön veren üçüncü güç medya. Futbol en çok bu güçlerin rant hesaplarıyla ve dayattıkları transferci anlayışla tıkanıyor, kirleniyor, yozlaşıyor. Endüstriyelleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak da federasyonun payına bu güçlerin elinde oyuncak olmak düşüyor…
Ortamda, yine çirkinliklerle dolu bir sezon yaşayacağımızı gösteren işaretler fazlasıyla mevcut…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26