18 Eylül 2020 00:32

Kapitalizmin çürümesi

Maskeli yüzler (arka fonda) aşağı doğru inen bir ok, arkada rakamlar

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Koronavirüs -Covid-19- salgını dünya ekonomisini kelimenin tam anlamıyla teslim aldı. Dünya kapitalizminin artık salgının başlangıcında aldığı kısmi tedbirleri almaya bile mecali bulunmuyor. Salgın öncesi dünya ekonomisi genel olarak durgunluk olarak tanımlanabilecek ekonomik koşullar içindeydi ve bazı ekonomistlerin deyimi ile “2008 krizini geride bırakacak” yeni bir krize doğru yol alıyordu.

Burjuvazinin ve emperyalizmin ideologları şimdi salgını kapitalist ekonominin içine düştüğü çıkmazı örtmek için kullanıyorlar. Deniyor ki, “Yapacak bir şey yok, salgın var ve her şeyi etkiliyor.” Oysa bir salgının ekonomiyi bu denli küçültmesinin nedenlerinin ne olduğunun açıklanması gerek ve bu konuda tam bir sessizlik hakim. Yani kapitalist sistemde üretim araçlarının özel mülkiyeti, sürekli artı-değer ve kâr üretmeye yazgılı olduğu, üretilenlerin de satılmak zorunda olduğu. Satılmadan artı-değer, ya da onun başkalaşmış biçimi kâr realize edilemiyor.

Ama salgın koşulları insanların -kapitalizm onlara tüketici diyor- tüketim davranışlarını önemli ölçüde değiştirmiş durumda. İnsanlar kendileri için en gerekli olan maddeleri almaya yönelmiş durumdalar. Zaten genel olarak bir aşırı üretim sorununun kapitalizm için temel bir sorun olduğu, krizlere yol açtığı bilinirken, bugün salgının hızla yayılması pahasına yapılan  üretim de bu koşullarda aşırı üretim olarak şişmeye başladı. Bu nedenle “Salgın bitecek tüketim patlayacak” öngörüleri yukarıdaki koşullar dikkate alındığında haklı bir temele sahip değil.

Ancak kapitalizmi çürüten ve asalaklaştıran koşulların temeli başka bir yerde. Yüzlerce trilyon dolar çok dar bir kesimin elinde birikmiş durumda ve bunlar kesinlikle yatırıma ve üretime gitmiyor. Tüm dünyada sabit sermaye yatırımları sürekli geriliyor. Bu olgu pandeminin yol açtığı bir sonuç değil, pandemi öncesinde görülen bir olgu. Örneğin AB’de sabit sermaye yatırımları 2016’da GSYH’nin yüzde 19.7’sine tekabül ederken, bu oran 1996’da yüzde 21’di. Üstelik bu yatırımların neredeyse yarısı inşaata, -tek inşaatçılar bizimkiler değil!- çeyreği de silahlanma üretimine ilişkin yatırımlara gitmişti. Tüm dünyada sabit sermaye yatırımları grafiklerde aşağı doğru bir eğri çizerken, finansal dış varlıklar ve yükümlülükler toplamı sürekli yukarı doğru bir eğri çizmektedir.

Yani üretimden kopuk finans sürekli şişiyor ve tüm sistem için kararsızlığın ve dengesizliğin önemli bir aktörü olarak dalgalanmalar yaratıyor. 1980’de dünyadaki finansal varlıkların (banka mevduat ve kredileri, hisse senetleri, tahvil ve bono) toplamı 12 trilyon dolar, dünya GSYH’si 10 trilyon dolardı. 2007 sonuda küresel finans varlıkları toplamı 196 trilyon dolar, dünya GHYH’si 55 triyon dolar olmuştu. Rakamlardanda anlaşılacağı gibi küresel finans varlıkları 16 kat, GSYH ise 5 kat artmıştı. “Türev” enstrümanlara yapılan kontratlar hacmi 1998’de GSYH düzeyindeyken, 2007 sonunda 600 trilyon doları aşmıştı. Bunun sonuçları biliniyor. Bugün bu rakamlar daha da büyük oranlara ulaşmıştır.

Lenin 20. yüzyılın başında tekelci kapitalizmi çürüyen ve asalak kapitalizm olarak tanımlamıştı. Mali sermayenin egemenliği başlamış, “Kupon keserek yaşayanlardan” ibaret üretimle hiçbir ilgisi olmayan asalak bir sınıf türemişti. Bugün bu eğilim en uç noktasına ulaşmıştır ve çürüme doruktadır. Dünyanın tepesindeki bir kaç ülke ve bir avuç süper zengin bağımlı ve geri ülkelerin kanını emmektedir.

Türkiye’de bütün bu süreç emperyalizme bağımlılık koşularının da katkıda bulunduğu daha ağır koşullarda yaşanıyor. Dış borçlar sürekli şişiyor ve TL’deki her düşüş borç ve faiz yükünü ağırlaştırıyor. İktidar ise ekonominin temel ilişki ve bağlantılarından kaynaklanan sonuçları “Ülkeye düzenlenen komplo” olarak vatandaşlara pazarlıyor, sürekli yükseltilen milliyetçilik ve şövenizm dalgası ile halkın tepkilerini engellemeye çalışıyor. Ama son yapılan anketler de gösteriyor ki, artık AKP ve MHP kitlesi de ekonomik gidişattan memnuniyetsizliğini dile getirmeye başlamıştır. Çanlar daha güçlü çalıyor ve halkın öfkesi büyüyor. İşçi ve emekçi halkın ileri kesimlerini büyük ve tarihsel sorumluluklar bekliyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa