Bölünen emekçiler sistemle hesaplaşamaz
Fotoğraf: İbrahim Mase/DHA
İnsanlar bir kez aldanır ya da yanılabilir. Her yanılgının bir ders olduğu düşüncesi, ikinci kez yanılmaya yer bırakmaz. Ne var ki, emekçi davranışlarında adeta yaşam boyu yanılgı yaşanıyor ve maalesef geçmişten ders alınmıyor. Hal böyle olunca, emekçilerin hemen her mücadelesi akim kalıyor ve sistemin işleyişinde emekçi alanları ve hakları eriyor. Bu durumun çok net örneği özelleştirmelerde görülmüştür. Her özelleştirilen alanla ilgili emekçiler politikaya karşı çıkarken diğerleri seyirci kalmakla yetindi. Sonuçta tüm emekçiler sermaye zulmünün silindiri altına girmeye mecbur oldu. Emekçi birliğinin kısmi de olsa zafer kazandığı örneği ise, kıdem tazminatına yapılması düşünülen saldırı karşısında emekçi örgütlerinin, hele de üç temel konfederasyonun birlik içinde sıkı durması sonucunda şimdilik de olsa sağlanan olumlu sonuç oluşturur.
Geçen gün sağlıkçılarımız son derece haklı taleplerini dile getirmek üzere ayağa kalktı. İlginç olan şu ki, tüm kişisel saldırılar ve ücret yetmezliği ortada iken, yükseltilen talep yeni hak talebi ile ilgili olmayıp, verilmiş sözlerin yerine getirilmesi ile ilgili idi. Bu kadar masum talepte dahi diğer emekçi kesimler sağlık emekçileri ile yan yana duramadı. Oysa emek sömürüsü ve sendikacılık faaliyeti iş alanı ile ilgili olmanın çok ötesinde, temel sorun olan sömürü ve baskı ile ilgilidir. Tüm faaliyet alanlarında emekçiler özde sermaye olarak, yerine göre patronun ya da patronun siyasi ajanı devletin baskısı altındadır. Şunu demek istiyorum ki, baskının merkezi sermaye, görünür ajanlar ise patron ve devlettir. Diğer bir deyişle, sorun nitelik ve nicelik olarak aynıdır. Bu durumda, mücadelede eden taraflar da aynıdır; sermaye ve emek.
Emekçi dostların yaka renklerine göre, faaliyet alanlarına göre ya da sair ayrıştırılma ölçütüne göre bölünmeleri, farklı örgütlerde örgütlenmeleri ve baskıya karşı birleşmeden ayrı ayrı tepki koymaları sermayenin emekçi direncine karşı inanılmaz becerisi ve yönetim maharetinin sonucudur. Sermayenin davranışı sistem mantığında fevkalade geçerlidir. Geçerli olmayan davranış tipi emekçi kesimden gelmektedir. Diğer bir deyişle, her iki kesim de karşılıklı olarak birbirine yönelik mücadele ediyor görüntüsündedir. Ne var ki, sermayenin mücadele taktiği emekçi cepheyi bölüp her alanı kendi içinde yalnızlığa sürükleyerek kendi lehine gayet başarılı olurken, emekçi kesim ise, sermayenin bu politikasına uyarak, kendi içinde çok farklı ölçütlerle bölünüp, ayrışarak sermayenin oyununa gelmekte ve doğal olarak mücadele ediyor görüntüsünde maalesef devamlı alan kaybına uğramaktadır. Sermayenin istediği tam da budur!
Sağlık emekçileri sağlıkçıdır, ancak her kademede çalışanları ile emekçidir. İçinde geçtiğimiz dehşet ortamında sağlık emekçileri en ön safta savaş verirken, diğer alanlardaki emekçiler ise ya işsiz kalmakta ya da yaşamları pahasına sermaye kesimine artık değer üretmektedir. Böyle baktığımızda tüm emekçiler bu dehşetten kendine düşen yükü almakta değil midir? O zaman niçin tüm emekçiler sağlık emekçilerinin çok haklı kalkışına destek vermeden, uzaktan bakmakla yetinmektedir? Hem de siyasilerin inanılmaz bir nefretle emekçi örgütlerini ve direnişlerini yakışık almayan şekilde yererken tüm emekçilerin birbirine sıkı sıkı kenetlenmesi gerekmez mi?
Sömürü, kapitalizm canavarının gıdasıdır. Bu gıdayı kapitalizm tüm emekçilerin sofrasından çalarak sağlamaktadır. Sofrasından ekmeği çalınan emekçilerin kendi sofrasına fiilen sıra gelmesini beklemek çok yanlış bir davranıştır, çünkü söz konusu çalma işlemi salt emekçi işiz bırakıldığında ya da çok düşük ücretle çalıştırıldığında yapılmamaktadır; hırsızlık sistem var olduğu sürece açık ve örtülü olarak yapılmaktadır. O kadar ki, emekçi kendi üretimini dahi aldığı maaşla alamazken, patron yerli malla da yetinmemekte, ithal ürüne uzanabilmektedir. Kısacası yaygın çevreden aktarılanlar dar çevrede büyük varsıllıklara dönüşmektedir.
Emekçi mücadelesinin birlikte yürütülmesi sistemi dönüştürmez, onun dinamikleri çok daha farklı yerlerdedir. Ancak birleştirilmiş emekçi mücadelesi, gür akan dere misali patronun ve onun siyasi ajanının direncini kırarak, burjuva demokrasi anlayışı çerçevesinde dahi olsa, sömürü boyutunu aşağı çekebilir. Umuyorum, bu düşünce tüm emekçi dostlarımızı yeni tip planlama ve örgütlenmeye iter. Pandemi sonrasının planlanması tümüyle sermayeye bırakılmadan, emekçiler de, birleşik cephe olarak, kendi ve ekonominin geleceğine el koymaya aday olduklarını göstermelidir.
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07