Yanık kokusu
EKSİLEN
Bir kuş ötmüyorsa, açmıyorsa bir çiçek eksilen bir şey var. Beton dökülürken bitek topraklarla akan sulara.
GÜN OLA
Düzelecek her şey, vapur düdüklerinin fabrika düdüklerine karıştığı gün. Kuş sesleri, çocuk cıvıltıları arasında bir gün.
BİR BEN
Sen gittikten sonra güneş de açtı, ay da doğdu. Her günkü gibi. Sıcaklar basıp yağmurlar, karlar da yağdı. Seller aktı. Rüzgarlar esip fırtınalar da çıktı. Ağaçlar devrildi. Her zamanki gibi. Kimse bilmedi gittiğini. Bir ben, yalnızlıkta bir ben.
RESMİ KALDI
Alfabelerde “Ali ata ot at” diye yazar parlak renkli bir resmi de olan öğrendiğimiz bu ilk cümlede. Şimdi ot yok, at yılkıda, Ali iş arıyor kendine başka bir kentte. Yalnız resmi duruyor alfabelerde.
KUŞ UÇUŞU
Bir kuş uçar. Süzülerek havada. Rüzgarı taşıyarak kanatlarında. Bir baştan öteki başa. Kuş uçuşuyla her sabah.
KARANLIKTA
Gittikçe kararıyor gölgeler. Bastırdıkça geceler. Bir bir söndükçe lambalar. Karanlıkta ne gölgeler kalıyor, ne kendileri.
SENİNLE
Önce sen beni bende buldun kendinle. Sonra ben, sende buldum kendimi. Hep seninle kaldım. Sonuna kadar. Seninle.
YANIK KOKUSU
Bir yanık kokusu var havada. Benzin, mazot kokularını bastıran. Rüzgarın esişinde, çiçeğin açışında. Bir büyük yangından. Git git yayılan. Dumanı olmadan.
BİZSİZ
Bütün kapılar kapandı. Kilitlendi yüreklerimiz. Gökyüzü açılacak göz alabildiğine. Ayaklar altına serilecek deniz. Kapalı olmasa kapılar. Bizsiz.
Evrensel'i Takip Et