23 Eylül 2020

Salgın, mafya ve çeteler

Geçtiğimiz hafta, Courrier International’in sabah bildirimlerinden elektronik postama bir haber düştü. Haberde, Endonezya’nın başkenti Jakarta’da kentin belediye başkanının Kovid-19’a karşı önlemleri sıkılaştırdığı, ulusal polisin de halkın kurallara uymasını sağlamak için gangsterleri, yani çete üyelerini işe alacağı yazıyordu. Yetkililerin, halkın kaygıya kapılmasına gerek olmadığı, zira çete üyelerinin polis ve ordunun gözetimi altında bu işi yapacağı ve “insancıl” davranacakları yönünde açıklamalar da yaptığını not düşüyordu haber.

Önceleyen haftalarda, İtalya’da Kovid-19 salgınıyla birlikte mafyanın görünürlüğünü ve etkisini artırdığına yönelik haberler de okumuştuk. Bunlar özellikle, salgın önlemleri çerçevesinde cezaevlerindeki mafya üyelerinin serbest bırakıldığı ve halkın mafyanın uzattığı yardım elini tutmaktan başka çaresinin kalmadığı yönünde haberlerdi. Haberin birinde, Sicilya’da yoksul mahallelerde gıda yardımı yapan mafya liderleri ile çocuklarını beslemek için mafyadan medet uman yoksul halk konu ediliyordu. Oldukça kaygı verici bir tablo.

Oysa, normal şartlarda çoğumuzun tüylerini diken diken edecek bu tür haberler gündem bile olmuyor. Bu tür gelişmeler ve haberler karşısında sessiziz. En muhaliflerimiz bile koronavirüs ile “mücadele” söz konusu olunca baskıcı ve hatta yasal olmayan politikaları destekliyor. Neler oluyor bize? Bu sorular başka bir yazının konusu olsun. Bu yazıda, söz konusu haberlerle ilgili bir o kadar önemli başka bir mesele üzerine düşünüp tartışalım. Sosyal yardımlar, güvenlik ve toplumun disiplin altına alınması gibi konularda mafyanın ve çetelerin rol üstlenmesini nasıl değerlendirmeliyiz? Meseleye Endonezya ve İtalya örneklerinden hareketle ve iki farklı açıdan bakmamız daha sağlıklı bir değerlendirme yapmamızı mümkün kılar: Sosyal yardımlar (İtalya) ve güvenlik (Endonezya) açılarından. Zira bu iki ayrı işlevin yerine getirilmesi farklı tartışmaları beraberinde getiriyor.

Önce yoksulluk, sosyal yardımlar ve sosyal devlet, diğer değişle devletin sol eli bakımından ele alalım.  Devlet sol elini bu tür salgın, yani kriz dönemlerinde mafyaya kaptırırsa ne olur? Böyle dönemlerde mafya ve benzeri grupların güçlenmesi, bu tür meselelerde aktör haline gelmesi, güçlü devlet & zayıf devlet tartışmalarıyla doğrudan ilişkili bir konu. Devletin yetişemediği, önceliğini oluşturmayan, açık bıraktığı alanlara “başka ellerin” uzanması durumu. Devlet teorisiyle ilgili literatür, sol eli güçlü olmayan devletleri “zayıf devlet” olarak kabul ediyor. Bu açıdan bakınca, İtalya’da mafyanın salgında aktör olarak devreye girmesini devletin giderek zayıfladığı yönünde değerlendirebiliriz.

Endonezya örneğinde olduğu üzere, mafya, çeteler, paramiliter gruplar, güvenlik ve disiplini tesis etmeye soyunursa ne olur? Felaket olur. Şüphesiz bu durum da bizi zayıf devlet tartışmalarına götürür. Ancak bir o kadar da polis kurumunun ortaya çıkışı ile ilgili tartışmalara sürükler. Bununla bağlantılı olarak da devletin şiddet kullanma tekelinin tekel olmaktan çıktığını gösterir. Artık devlet şiddet kullanma güç ve yetkisini başka gruplarla paylaşmaktadır. Latin Amerika’da, Türkiye’de başka minvalde örneklerini gördüğümüz böyle bir durum, salgın gibi bir sağlık krizinde farklı biçimde karşımıza çıkmaktadır. Bazı ülkelerde dronlarla sağlanmaya çalışılan disiplin, bazılarında gangsterler aracılığıyla sağlanmaktadır ya da bu yönde adımlar atılmaktadır. Manzara görebilene çok karanlık.

Hukuka tahammülü olmayan, antihukuk çizgisini çok seven otoriter rejimler için salgın bulunmaz bir nimet. Hem halkın itiraz etmesini önlemek ve yurttaşları disiplin altına almak için hem de baskı araçlarını çeşitlendirmek için. Ancak baskıyı artırırken hem sağ elini hem sol elini kaptırıyor olabilir. Ya da tarihte pek çok kez yaptığı gibi, denetimi artırmak için bazı grupları kullanıyordur, işi bitince onları da etkisiz hale getirecektir. Sesli düşünüp tartışmak lazım. Çok geç olmadan…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüzsüzlük seferberliği

Yüzsüzlük seferberliği

“Vergide adalet” sözünü ağzından düşürmeyen Maliye Bakanı Şimşek’in başlattığı seferberlikten yine sermayeye kıyak çıktı. Bütçede sermayeden alınacak 2.2 trilyon TL vergi gelirinden vazgeçen iktidar, trilyonlarca liralık gelir elde eden 100 şirketin, 62.5 milyar liralık vergisini erteledi. Yüksek enflasyon nedeniyle Türkiye’nin en zenginleri listesinde yer alan patronların ödeyeceği vergi kuşa dönecek.

Borsa İstanbul’da işlem gören ve 2024 yılında 3.6 trilyon TL gelir elde eden 100 büyük şirketten 62.5 milyar TL tutarında vergi tahsil edilmedi.

Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait sadece 8 şirketin toplam 18 milyar TL’lik vergi borcu ertelendi.

Çevre Bakanı Kurum’un Emlak Konut Genel Müdürlüğü döneminde özelleştirilen Emlak Konut’tan tahsil edilmesi gereken 6.9 milyar TL tutarında vergi alacağı ertelendi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et