27 Eylül 2020 00:50

HDP’ye operasyon, iktidarın tüm muhalefeti ezme stratejisinin adımıdır

Sırrı Süreyya Önder gözaltına alınırken.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Cuma sabahı yeni bir siyasi operasyona uyandık!

Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Kobanê soruşturması” kapsamında aralarında HDP yöneticileri ve üyelerinin de olduğu 82 kişi hakkında gözaltı kararı vermişti.

Operasyon kapsamında; eski HDP Milletvekili ve Kars Belediye Eş Başkanı Ayhan Bilgen, eski HDP Milletvekilleri Ayla Akat Ata, Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Nazmi Gür, Emine Ayna’nın da aralarında olduğu çok sayıda HDP’li gözaltına alındı.

2014’te, 5-8 Ekim günlerinde IŞİD’in Kobanê’yi kuşatıp, dönemin Başbakanı Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” açıklaması yaptığı günlerde, birçok ilde Kürt halkı, Hükümeti Kobanê’ye desteğe çağırmak için sokağa dökülmüştü. Gösteriler sırasında 50’ye yakın kişi hayatını kaybetmişti.

AKP ve iktidarı halkın bu tepkisini “Unutamamış” olmalı ki, aradan geçen 6 yıldan sonra bu eylemlerin sorumlusu olduğu iddiasıyla HDP’ye yönelik bir operasyon başlatmış bulunuyor.

TEPKİLER YAYGIN VE SERT AMA...

HDP’ye yönelik operasyonun duyulmasıyla birlikte, gerek çeşitli muhalefet partilerinden(*) gerekse ilerici demokrat çevrelerden, aydınlardan, demokratlardan sert ifadeler içeren tepkiler dile getiriliyor.

Bu eleştirilerde genel olarak;

  1. İç ve dış politikanın yanı sıra ekonomide de çok sıkışan iktidarın; sorunların üstünü örtmek ve halkın dikkatini başka noktalara çekmek için yapıldığına dikkat çekiliyor.
  2. HDP’yi kriminalize etmek, etkisizleştirmek için bu operasyonun yapıldığına ve milyonlarca oy alan bir partiye yönelik operasyonun antidemokratik, hukuk dışı olduğuna, yanı sıra iktidarın siyasi amaçlarına hizmet eden bir operasyon olduğuna vurgu yapılıyor. 

Elbette ki bu söylenenler doğrudur. AKP’nin hem gündemi kendi istediği gibi yönlendirmeye hem de HDP’yi kriminalize ederek itibarsızlaştırmaya ihtiyacı vardır. Ve bu operasyondan bu sonuçları da “bonus” olarak elde etmek istemektedir. Ama burada kalındığında, bu operasyonda Erdoğan-AKP iktidarının amacını yeterince görmemiş oluruz.

Oysa, HDP’ye yönelik olarak girişilen bu operasyon; Erdoğan-AKP iktidarının tek parti yönetimini tahkim etmesi ve iktidarda kalabilmek için tek yol olan muhalefeti ezmenin, onu halk indinde iktidar seçeneği olmaktan çıkarma stratejisinin bir parçasıdır. Çünkü artık AKP (ve Cumhur İttifakı), “olağan” ve “normal” bir seçimle iktidar olamayacağını görmüştür. Seçimleri tümden ortadan kaldıramayacağına göre, muhalefeti iktidar olma seçeneği olmaktan çıkararak seçime gitmek istemektedir. 

KOBANÊ OPERASYONU MUHALETE YÖNELİKTİR

Bu yüzden de HDP’ye yönelik operasyon gerçekte sözcüğün gerçek anlamıyla tüm muhalefete yönelik, muhalefeti iktidar seçeneği olmaktan çıkarma amaçlı stratejisinin bir adımıdır.

Bu ve okurlarımızın bildiği başka nedenlerden dolayıdır ki bu operasyon; tek adam yönetimine karşı olan tüm muhalefet partilerine karşı olduğu gibi, iktidar için birer muhalefet odağı olarak görünen odalara, barolara, kadın hareketine, mücadeleci bir çizgide duran sendikalara (sendikal harekete) karşı sürdürülen baskı ve etkisizleştirme stratejisinin de bir parçasıdır. Bu yüzden de operasyona karşı tutum bu amaca karşı mücadelenin bir parçası olarak ele alındığı ölçüde anlamlı olacaktır. 

AKP iktidarı, uzunca bir zamandan beri kendisini; Anayasa, yasalar, hak-hukuk ya da siyasi ahlak gibi normlarla bağlı görmekten kurtardığı için ve muhaliflerini “zillet”, “terörist”, “vatan haini”, “casusluk”...gibi en ağır biçimde suçlamaktan imtina etmeyen bir çizgidedir. Böyle olunca da muhalefete karşı polisi, savcıları, askerleri, valileri, mahkemeleri seferber etmekte perva tanımamayı meşru görmektedir! 

Bu yüzden HDP’ye yönelik operasyonları yasalar, hukuk ve siyasi etik açısından eleştirmekle yetinmek; söylenenler doğru olsa da siyasi alanda iktidarı durduracak bir barikatın oluşturulmasına gerçek anlamda bir katkı yapmamaktadır. 

ASIL İHTİYAÇ OLAN MUHALEFETİN KENDİ TUTUMUNU SORGULAMASIDIR

Nitekim muhalefet güçleri, iktidarın böyle pervasız girişimlerine karşı kendi sorumluluğu üstüne bir değerlendirme yapmadığında, iktidarın bu tür saldırılarına alan açan çizgiden çıkamamaktadır. 

Çünkü iktidar, burjuva muhalefet partilerinin HDP ile olan “mesafe”sini de gözeterek; HDP üstünden baskı oluşturmakta ama diğer partileri de hedef alan bir taktik izlemektedir. Bunun içindir ki, Kürt sorunu ve milliyetçilik üstünden yaptığı saldırılar karşısında muhalefet güçleri ortak bir tutum alamamaktadır. Böylece muhalefeti sindirme girişimlerinde AKP, elini kolunu serbest hissettirmektedir. 

Nitekim bugüne kadar ne HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ne de Selahattin Demirtaş başta olmak üzere HDP’li siyasetçilerin, onlarla birlikte gazetecilerin, aydınların onlar, yüzler halinde tutuklanması karşısında geniş bir toplumsal barikat oluşturulabilmiştir. 

Çünkü Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda muhalefet, gerçek anlamda bir tutum alamadığı gibi, HDP’yi PKK’nin uzantısı olarak görme anlayışından da uzaklaşamamıştır. Bu yüzden de 2015 7 Haziran seçiminden beri AKP iktidarı, muhalefeti Kürt sorunu (milliyetçilik) üstünden sıkıştırmakta ve hep bu “yumuşak karına” çalışmaktadır. 

Elbette bugün de iktidar, kendisi için sonuç alıcı olduğunu umduğu bu noktada ısrar etmektedir.

Gelinen yerde açıkça görülmektedir ki, HDP’ye yönelik operasyonlar tüm muhalefeti ezmeye yöneliktir. Bu anlaşılıp gerekli tutum alınamadığı takdirde, iktidarın HDP’ye yönelik saldırılarını sürdüreceğinden, öteki partilerin de içlerine yönelik operasyon yapma cesareti bulmaya devam edeceğinden şüphe edilemez.

(*) HDP’ye yönelik operasyonla ilgili olarak, kapısını çalan Demirtaş ve eşini kahvaltıya kabul etmek için bile “kan davası” referansına sığınan Akşener ve İyi Partiden hâlâ bir tepki gelmemiş olması şaşırtıcı olmasa da merak konusudur!

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa