İnsandaki genetik farklılıklar Covid-19’un şiddetini etkileyebiliyor
Fotoğraf: Pixabay
COVID-19’la yaklaşık 10 aydır birlikteyiz. Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz COVID-19 oldu. Tüm ülkelerde ikinci dalga başlamış durumda. Ülkemizde ise yaz başına göre vaka sayılarında önemli bir artış var. Bu on ay boyunca hastalığa dair öğrendiğimiz, öğrenmekte olduğumuz önemli şeyler var. Pandeminin başlarında virüsün değişimine oldukça fazla odaklanılmıştı. Ancak zamanla, COVID-19 hastalarının hastalığı farklı şiddetlerde geçiriyor olmaları, semptomlardaki geniş dağılım vb. unsurlar, insanlar arasındaki genetik farklılıkların hastalığın şiddetini belirlemede rol oynayabileceği düşüncesini de belirginleştirdi. Böylece bilimsel çalışmaların önemli bir kısmı da COVID-19 hastalarının genetik farklılıklarını ortaya çıkarmaya odaklandı. Nitekim, bu alanda bilimsel yayınlar da yapıldı ve yapılmakta. Bu alanda önemli iki araştırma 24 Eylül’de Science dergisinde yayımlandı1,2. Bu hafta birinci araştırmaya değineceğim.
Çalışmalar Tip I interferon bağışıklığı ekseninde yapılmıştı. Tip I interferonlar, hem doğuştan gelen bağışıklığımızda, hem de adaptif (sonradan kazanılan) bağışıklığımızın önemli bir parçası olan protein yapısındaki moleküllerdir. Bu proteinler, antiviral aktiviteleri nedeniyle de önem taşıyorlar. Bunun dışında bu proteinlerin, virüslerin hücrelerden temizlenmesinde rol alan genleri aktifleştirdikleri de biliniyor.3 Bu nedenle de araştırmalar, bilinen bu yolaklarda yoğunlaştı ilk olarak. Özellikle grip pnömonisinde mutasyona uğradığı bilinen gen bölgeleri öncelikle incelendi. Üç gen öne çıkıyordu. Bunlar: TLR3 (Toll like Receptor 3, Toll benzeri reseptör 3), IRF7 (Interferon regulatory factor 7, interferon düzenleyici faktör 7) ve IRF 9 (Interferon regulatory factor 9, interferon düzenleyici faktör 9) idi. Bu genlerdeki mutasyonlar grip pnömonisi ile daha önceki çalışmalarda ilişkilendirilmişti.
İlk araştırma, COVID-19 geçiren 659 pnömonili ağır hasta, 534 asemptomatik ya da hafif hasta örnekleri ile karşılaştırmalı olarak yapıldı. Hastalardan alınan örneklerde tüm genom ya da ekzom dizileme yapılarak, hasta örneklerinin gen dizileri çıkarıldı. Araştırmacılar TLR3 ve IRF7’ye bağlı interferon bağışıklığı yolaklarında 13 bölgede işlev kaybına uğratıcı (loss of function) mutasyonlar bulunduğunu keşfettiler. Bu mutasyonlar yaşları 17 ile 77 arasında değişen 23 hastada mevcut idi. Mutasyonlar hücre kültüründe fibroblast hücreleri kullanılarak test edildiler. Fibroblast hücrelerinde bu gen bölgeleri, belirlenen mutasyonlara uğratıldı ve hücreler SARS-CoV-2’ye maruz bırakıldılar. Mutasyonlara sahip hücrelerin SARS-CoV-2’ye karşı savunmasız olduğu gösterildi. Çalışma, TLR3 ve IRF-7’ye dayanan Tip I interferon bağışıklığı sinyal yolaklarındaki doğuştan gelen gen farklılıklarının, COVID-19 şiddetinin ve pnömonisinin belirlenmesinde rol oynadığını göstermesi bakımından oldukça önemli.
- Deprem ve salgın hastalıklar 12 Şubat 2023 04:55
- Modern tarım uygulamaları ve yabani otların evrimi 11 Aralık 2022 01:40
- Evcil retroviral elemanlar retrovirüslere karşı 06 Kasım 2022 04:58
- Proto-hücrelerden sentetik amipsi hücrelere 25 Eylül 2022 04:20
- İnsanlığın sivrisinek ile dansı 04 Eylül 2022 03:23
- Hapşıran süngerler 14 Ağustos 2022 02:08
- Tüp bebek başarısızlığının arkasında yatan sebep, erken dönem DNA çoğalması hataları olabilir mi? 24 Temmuz 2022 04:08
- Yer değiştiren genetik elemanlar ve ahtapotun bilişsel yeteneklerinin evrimi 10 Temmuz 2022 03:58
- Evrimsel ilişkiler kara ölümün kaynağının Orta Asya olduğunu ortaya çıkardı 19 Haziran 2022 04:49
- HIV ilacı ile orta yaş hafıza kayıpları engellenebilecek mi? 29 Mayıs 2022 04:15
- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ve mikrobiyom 08 Mayıs 2022 01:18
- Antik enzimlerin yeni çağı 24 Nisan 2022 00:07