Efsane ile gerçek arasında Kobanê
Fotoğraflar: MA
İktidar koalisyonunun epey bir zamandır HDP’ye yönelik olarak sürdürdüğü çok katmanlı kuşatmanın son hamlesi 6 yıl önceki Kobanê olayları gerekçesiyle gerçekleştirilen tutuklamalar oldu. “Kobanê soruşturması” kapsamında tutuklananlar arasında bulunan Kars Belediyesi Eş Başkanı Ayhan Bilgen daha önce yine aynı soruşturma kapsamında 7 ay cezaevinde kalmış ve Anayasa Mahkemesi, Bilgen’in hak ihlaline uğradığı kararını vermişti.
Bu tür operasyonlarda delile dayalı hukuki bir mantıktan öte, hakim politik iklimin sağladığı imkanlarla ideolojik, kurgusal bir gerekçelendirme yöntem haline geliyor.
Şu an gündemde olan kurgunun içerdiği katmanları şöyle açabiliriz:
- 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde DEP’in baskılar sonrası seçimin meşruiyeti kalmadığını açıklayarak çekilmesinde olduğu gibi bugün de HDP’yi seçimden çekilmeye zorlamak.
- ‘Millet İttifakı’ partilerini HDP ile gayriresmi olarak dahi iş birliği yapmaktan uzaklaştırmak, bunun tüm yollarını mayınlamak.
- Gözüne kestirdiği ve seçim meşruiyeti ile alamadığı Kars belediyesine bu yolla kayyum atamak.
- ‘Millet İttifakı’ partilerinin zayıf tarafı olan Kürt sorunundan tutarak onları ‘terör’ söylemi ile teslim almak ve Kürt sorunu konusundaki farklı çözüm sondajlarına dair eğilimleri de bloke etmek.
- Üzerindeki baskıyı derinleştirmek yoluyla HDP’yi yalnızlaştırmaya çalışırken, iktidarın diğer hasımlarına da, benzer bir senaryo ile kendilerinin de derdest edilebileceği mesajı göndermek.
Bu notları buraya bıraktıktan sonra soralım: AKP referansları arasındaki Kobanê gerçekliği nedir ve Kobanê’nin kendi gerçekliği nedir?
6 yıl öncesinden bir haber bu açıdan fikir verici olabilir. Başlığı şöyle: “Kobani’de IŞİD’le mücadele eden PYD’nin Eşbaşkanı Salih Müslim, Türkiye’de”
Haber şöyle devam ediyor: “Müslim, Ankara’da doğrudan hükümet yetkilileriyle görüşmüyor. Bazı aracılar en son Kopenhag’da bulunan Salih Müslim’i davet etti. Yetkililerle Müslim arasındaki görüşmeler de aracılar vasıtasıyla gerçekleşiyor. Türk hükümeti PYD’ye Kobani’de yardım etmek istediğini belirtiyor ama önceki şartlarını hatırlatıyor. Ankara ile PYD arasında temas konusu, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın 1 Ekim’de Ankara’da yaptıkları görüşmede de gündeme gelmişti. Görüşmenin ardından gazetecilere konuşan Demirtaş, ‘Biz PYD ile temas kurmalarını hep arzu ediyoruz. Bir tehdit oluşturmadığını söyledik. Silah yardımı için koridor açılması konusunu PYD ile görüşmeleri gerektiğini söyledik. Bunu onlar da değerlendireceklerini ifade ettiler. Biz PYD ile temasa kapalı değiller, bunu anladık’ demişti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise PYD’nin Suriye rejimiyle iş birliğine devam ettiğini söyleyip, ‘Benim dışişleri bakanlığım döneminde dışişleri müsteşar yardımcımız, Salih Müslim ile görüştü. Ne yazık ki o zaman yapılan hataların bedelini şimdi Kobani’de Kürt kardeşlerimiz ödüyor’ demişti. Davutoğlu, ‘O zaman PYD’ye söylenen çok açık bir mesaj vardı: ‘ÖSO ile birlikte davranın.’ ifadelerini kullandı.” (HaberTürk, 5.10.2014)
Ve bu arada, Al Jazeera Türk’e konuşan PYD Lideri Salih Müslim, “Türkiye’nin şartları kabul edilemez” demiş ve eklemişti: “Bir şey söyleyip başka bir şey yapıyorlar, IŞİD hâlâ Türkiye sınırlarını kullanıyor.” Ayrıca PYD, Ankara’nın Esad ile mücadelesinin bir parçası olmak değil, bu etkilerin dışında kendi bulundukları coğrafyayı yönetebilmeyi önceliyordu.
Yani PYD, eğer Davutoğlu’nun da bir parçası olduğu politikaya ‘evet’ deyip ÖSO ile ortak hareket etseydi AKP Hükümetinin Kobanê tanımı da farklı olacaktı. Dolayısıyla AKP Hükümetinin dış politika hedeflerine ve amaçlarına hizmet etmemenin bir cezası olarak ‘terör’ parantezi içinde tutulmak diye özetleyebiliriz bu durumu. Kürt sorunu ile ilgili müzakere masasının yıkılmasının önemli bir gerekçesi de tam buraya dayanıyor.
Peki, AKP iktidarının hedeflerine göre içi doldurulan, referansları ona göre belirlenen Kobanê konusunda gerçek nerede duruyor, efsane nerede?
Sadık Aslan’ın Kor Kitap’tan çıkan ‘İklim Kahverengi’ adlı romanı, Kobanê’de ve Suriye’nin kuzeyindeki diğer bölgelerde vatandaş olarak dahi kabul edilmeyen Kürtlerin hem mücadelesini hem yaşadıklarını anlatıyor. Meselenin aslını bir de romanın kahramanları Araf, Enes, Mıstê, Alan ve Roni’den dinlemek, resmi propaganda ile somut tarihsel gerçek arasındaki farkın biraz olsun görülebilmesine yardımcı olabilir.
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07