Alman güvenlik teşkilatındaki Neonaziler ne olacak?
Görsel: Pixabay
Almanya aylardır emniyet, ordu ve istihbarat teşkilatları içindeki Neonazileri tartışıyor. Birçok eyalette, biraz da şans eseri, polislerin kendi aralarında kurdukları chat gruplarında açıktan ırkçı görüşler ve Hitler’in resimlerini paylaştıkları ortaya çıktıktan sonra Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in üzerindeki baskı arttı. Buna rağmen, 400 bin kişilik polis teşkilatı içinde ırkçı örgütlenme ve eğilimlerin hangi düzeyde olduğunun araştırılmasına karşı çıktı. Çıkmaya devam ediyor.
Kamuoyundan gelen baskıyı yatıştırmak, meselenin abartıldığı kadar büyük olmadığını anlatmak için salı günü düzenlediği basın toplantısında Seehofer, iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatının güvenlik birimleri içindeki Neonazilerle dair hazırladığı verileri açıklarken, güvenlik teşkilatında yapısal ırkçılığın, aşırı sağ örgütlenmenin olmadığını iddia etti.
İddia etti, çünkü son yıllarda polisten başlayarak güvenlik birimleri içinde özellikle göçmenlere karşı reva görülen muamele yapısal bir sorunun olduğunu yeterince gösteriyor. Güvenlik birimleri içindeki ırkçı örgütlenmelerin yapısal değil de bireysel olduğunu söylemek, mevcut durumun devam etmesini savunmaktan başka bir şey değil. Ki bu da ırkçılığın güç toplamasına göz yummak anlamına geliyor.
Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından hazırlanan rapora göre, Alman güvenlik birimleri içinde ocak 2017 - mart 2020 arasında toplam 377 ırkçı vaka yaşanmış. Bu rakamdan hareket eden İçişleri Bakanı Seehofer, “Genel değerlendirme gösteriyor ki, çok az sayıda olay var. Güvenlik birimlerimizin yüzde 99’u anayasaya bağlı çalışıyor ve yapısal aşırı sağdan söz etmek mümkün değil” diyor.
Her şeyden önce rakamları veren Anayasayı Koruma Teşkilatının aşırı sağ konusundaki karnesi pek parlak değil. NSU cinayetlerinin federal ve eyalet istihbarat teşkilatlarının gözünün önünde işlendiğine dair çok sayıda veri bulunuyor. Yine bu teşkilatın aşırı sağcıların içinde yerleştirdiği ajanların çoğunun, ajanlıktan çok aşırı sağcılık yaptığı da biliniyor.
Bakan bu kadar emin konuştuğu halde polis teşkilatı içinde aşırı sağ faaliyetlerin ortaya çıkarılması için bağımsız bir araştırmanın yapılmasına da ısrarla karşı çıkmaya devam ediyor. Daha önce hazırlanan raporlarda polis teşkilatı içinde yüzde 10-15 aşırı sağ eğilimin olduğu tespit edilmişti. Bu kesimlerin özellik göçmenlere karşı düşmanca davrandıkları biliniyor.
Seehofer, açıkladığı rakamlarla güvenlik teşkilatları içindeki aşırı sağ örgütlenmenin üzerini örtüyor. Kökleri Federal Almanya’nın kurulmasına kadar uzanan güvenlik birimlerindeki Neonazi örgütlenmeyi dağıtmak yerine korumayı önüne görev koymuş görünüyor. Gerçeklerle yüzleşmeye yanaşmıyor.
Bu konuda kısmen de olsa olumlu gelişmeler ordu cephesinde yaşanıyor. Yıllarca ordu içinde aşırı sağcıların yuvalandığı Özel Kuvvetler Komutanlığı (KSK) bünyesindeki bir bölüm Federal Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer tarafından dağıtıldı. Askeri İstihbarat Teşkilatı (MAD) başkanı görevden alındı. Yerine iki gün önce askeri savcı bir kadın atandı. Orduda en az 700 aşırı sağcı vakanın olduğu daha önce MAD tarafından ifade edilmişti.
Almanya’da güvenlik birimleri içindeki Neonazi örgütlenmeler ekseninde yaşanan tartışmalar iki açıdan önemli.
Birincisi; Neonaziler güvenlik birimleri içinde tahmin edilenden de fazla güçlendi ve artık kendilerini gizleme ihtiyacı duymuyorlar. Bunda ırkçı-faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin önemli bir güç olmasının da rolü var. Bu denli güçlenen aşırı sağcılar daha fazla etki ve yetki sahibi olmak, ayrımcı uygulamalara göz yumulmasını istiyorlar. Genel olarak güvenlik aygıtının daha fazla sağa kayması asıl muratları. Bu çizginin temsilcisi Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Georg Maaßen, Chemnitz’de aşırı sağcıların göçmenlere saldırdığına inanmadığını söylemişti. Tepkiler üzerine hükümet tarafından görevden alındı. Sonra Seehofer kendisini içişleri bakanlığında müsteşar yaptı. Buna da her kesimden sert tepkiler gelince emekliye sevk edildi.
İkincisi; genel olarak devlet içinde güvenlik birimlerindeki Neonazilere karşı nasıl bir politikanın izleneceği konusunda mücadelenin başladığı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Steinmeier, Başbakan Merkel ve halen CDU Başkanı olan Savunma Bakanı Kramp-Karrenbauer’in temsil ettiği çizgi güçlenen aşırı sağın zayıflatılmasını istiyor. Tamamen tasfiye gündemde değil. Seehofer gibi aşırı muhafazakarlar ise tasfiye yerine müttefik görmeye devam ediyorlar. Bu nedenle zayıflatmaya gerek duymuyorlar. Hangi çizginin üstün geleceğini bugünden kestirmek zor. Bunda Alman sermayesinin içeride ve dışarıdaki çıkarları belirleyici olacaktır.
Bugünden görünen, devletin bütün kurumlarına sinen aşırı sağ zihniyet tasfiye edilmediği takdirde, uzak olmayan gelecekte büyük bir tehlike haline geleceği. Bu nedenle Almanya’nın acil ihtiyacı konunun uzmanlarından oluşan bağımsız komisyonların kurularak, devlet kurumlarından Neonazilerin temizlenmesidir.
Bu olduğu takdirde yerli ve göçmen emekçilerin birlikte yaşaması çok daha kolay olacaktır.
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12
- Trump Pandora’nın kutusunu açtı, Avrupa panikte 08 Kasım 2024 12:17
- 5 maddede ABD seçimlerinin Avrupa’ya etkileri 03 Kasım 2024 04:30
- 'Ekonomi mucizesi' Almanya'ya ne oldu? 01 Kasım 2024 04:48
- Almanya Rusya’ya karşı karargah oluyor 25 Ekim 2024 04:17
- Almanya-Türkiye ilişkileri: Yeni bir başlangıç mı? 18 Ekim 2024 04:50
- Biden'ın ertelenen Almanya ziyareti ve Ukrayna senaryoları 11 Ekim 2024 04:19
- Savaş döngüsü, barış umudu 04 Ekim 2024 04:32
- BM’nin mecalsiz hali, çelişkiler ve savaş planları 27 Eylül 2024 06:08
- İsrail Batı’nın desteğiyle savaşı bölgeye yayıyor 21 Eylül 2024 05:51
- Almanya'nın Orta Asya hamlesi tutar mı? 20 Eylül 2024 04:09
- Almanya'da mülteci düşmanlığı yarışı 13 Eylül 2024 05:22